27 Mart 2017

İşsizlik artışında çarpıcı gözlemler

Mesleklere ve diplomaya göre işsizlik ile bölgesel işsizlik alanında gelişmeler....

TÜİK geçen hafta işgücü piyasasının yılık değişim rakamlarını yayınladı. Yıllık rakamlar her yıl mart ayında yayınlanıyor. İşgücü piyasasındaki güncel gelişmeleri takip açısından faydalı sayılmazlar. Nitekim geçen yıl nisana kadar işsizlik azalma sürecinde olduğundan 2015-2016 yılık işsizlik artışı nispeten düşük görünüyor.

Bununla birlikte yıllık işgücü istatistikleri dönemsel istatistiklerden daha geniş kapsamlı olduklarından işsizlik artışında dönemsel istatistiklerde yer almayan kimi özelikleri gözlemleme fırsatı veriyorlar.  Örneğin mesleklere ve diplomaya göre işsizlik ile bölgesel işsizlik alanında gelişmeleri yıllık istatistiklerden öğreniyoruz. Bugün meslek ve diplomaya göre işsizlikte dikkatimi çeken gözlemleri paylaşmak istiyorum. Haftayı beklemeden kimi bölgelerde görülen işsizlik perişanlığını da birkaç güne yazacağım.

Vasıflı işgücü işsizlik kasırgasının odağında

2015’den 2016’ya işsiz sayısı 3 milyon 57 binden 3 milyon 330 bine yükselmiş durumda. Mevsim etkilerinden arındırılmış rakamlarla işsiz sayısının aralık döneminde 3 milyon 700 bine yükseldiğini hatırlatalım ve devam edelim. Bu 3 milyon 330 binin yüzde 40’ını beklendiği gibi vasıfsızlar oluşturuyor. Nitelik gerektirmeyen işlerde çalışan işsizler 558 bin, hizmet ve satış elemanı işsizler de 786 bin.

Merak edip en yüksek işsizlik artışının hangi meslek gruplarında ortaya çıktığına baktığımızda farklı bir manzara ile karşılaşıyoruz. En yüksek artış profesyonel meslek mensupları grubunda gerçekleşmiş; İşsiz sayısı bir yılda 345 binden 415 bine 70 bin (yüzde 20 artmış). Ardından yüzde 15’lik artışlarla işsiz sayısı 406 binden 467 bine 60 bin artan büro ve müşteri hizmetleri ile işsiz sayısı 220 binden 254 bine 34 bin artan teknisyenler ve teknikerler geliyor.

İşsizler arasında en büyük paylara sahip hizmet ve satış elemanları ile niteliksiz işlerde çalışanlarda işsiz sayısı artışları 34 bin ve 38 binde kalmış. Yüzde 4,5 ve 11 olan artış oranları nispeten düşük. Bu arada yegâne olumlu gelişmeyi not etmeyi ihmal etmeyelim: Tesis ve makine operatörleri grubunda işsiz sayısı 310 binden 304 bine gerilemiş. İŞKUR araştırmalarına göre bu mesleğin en çok aranan meslekler arasında yer aldığını belirtmek isterim.

İşsizlik artışından neden ağırlıkla vasıflı çalışanların mustarip oldukları sorgulanmaya değer. Kesin bir yanıtım yok. Ama bir şüphem var. Kamu görevlerinden 100 bin aşan işten çıkarmaların bu sonuçtan sorumlu olduğunu düşünüyorum. Ne kadar sorumlu, bilemiyorum. Ama şunu biliyoruz: Kamuda kadrolu olarak çalışan sayısı (TÜİK istatistikleri) 2015’in son çeyreğinden 2016’nın son çeyreğine 2 milyon 894 binden 2 milyon 854 bine gerilemiş. Net istihdam azalışı 40 bin. Oysa tasfiyeler başlamadan hemen önceki döneme baktığımızda şunu görüyoruz: 2015 ikinci çeyrekten 2016 ikinci çeyreğe net istihdam artışı 105 bin. Tasfiyelerin işsiz sayısı artışına 100 binden fazla katkıda bulunduğu kolaylıkla tahmin edilebilir. Kamuda kadrolu çalışanların ezici çoğunluğunun vasıflı olduğunu da not etmek gerekir.

Sosyal bilimlerin işsizlikle imtihanı

TÜİK yıllık istatistiklerinde 28 adet yükseköğrenim alanına dair rakamlara yer veriyor. Yüksekokul ve üniversite mezunları arasında işsizliğin muazzam ölçüde farklılaştığını görüyoruz. Genel resimden başlayalım. Yüksek diplomaya sahip işgücü 2015’ten 2016’ya 6 milyon 284 binden 6 milyon 892 bine 608 bin artmış. Toplam işgücü içindeki payı da yüzde 21,2’den 22,6’ya yükselmiş. Hiç yoktan iyidir diyebiliriz. Ama gel gör ki işsiz sayısı da 692 binden 828 bine 136 bine, işsizlik oranı da yüzde 11’den 12’ye çıkmış.

28 farklı diplomanın durumunu gözden geçirecek yerimiz yok. İsterseniz bu kez bardağın, çok az da olsa, dolu tarafıyla başlayalım. 28 diplomanın sadece üç tanesinde (hukuk, fiziki bilimler ve veterinerlik) işsizlik oranları işgücü artarken işsiz sayısının sabit kalması sayesinde azalmış. Fizikçiler hariç hukukçuların ve veterinerlerin işsizlik oranları oldukça düşük; sırasıyla yüzde 6 ve yüzde 7,3.

Yüksek diplomalı en büyük dört grubu iş ve yönetim (1 milyon 967 bin), eğitim (995 bin), mühendisler (775 bin) ve sosyal bilimler (563 bin) oluşturuyor. Öğretmenler (eğitim) arasında işsizlik oranı nispeten düşük: Yüzde 8,6. İşgücü 115 bin artarken işsiz sayısı 27 bin artmış. Mühendislerin işsizlik oranı da (yüzde 9,4) nispeten düşük. İşgücü 67 bin artarken işsiz sayısı 11 bin artmış. İş ve yönetim grubunda işsizlik oranı (yüzde 13,8) nispeten yüksek ancak işsizlik artışı o kadar vahim değil; işgücü 195 bin artarken işsiz sayısında artış 36 binle sınırlı.

Vahametin daniskası sosyal bilimlerde görülüyor. Her ne kadar yüzde 13,5 olan işsizlik oranı ortalamaya göre fazla yüksek sayılmasa da işsizlik artışı son derece dramatik. Yarım milyonu aşan işgücü artışı 4 binden ibaret. Bu marjinal artışa bakarak gençlerin uzun süredir bu diplomaya itibar etmediği sonucu çıkarılmasın lütfen. Gerçek şu ki hatırı sayılır miktarda sosyal bilimci ya işgücü piyasasını terk etmiş ya da mezun olduğu halde piyasaya girmemiş. Nitekim bu grupta işgücüne katılım oranının yüzde 78,4’ten yüzde 75,6’ya gerilediğini görüyoruz. Buna rağmen işsiz sayısı 11 bin artmış işsizlik oranı da yüzde 11,6’dan 13,5’e yükselmiş.  

Yazarın Diğer Yazıları

Avrupa’da bireylerin yaşamdan en az memnun olduğu ülke Türkiye

TÜİK, “Ülkenin en önemli sorun sizce nedir?” diye sormak yerine, “Sizce ülkenin en önemli üç sorunu hangileridir?” diye sorsaydı acaba dış göç kaçıncı sırada yer alırdı?

İşsizlikte düşüşün endişe verici arka planı

İşsizlik oranının üç ay gibi nispeten kısa bir sürede 0,7 yüzde puan azalmasına sevinmek için istihdamda esaslı bir artıştan kaynaklanıyor olması gerekir. Oysa istihdamda üç aylık artış 123 binden, artış oranı da yüzde 0,4'ten ibaret. Bu yılın ilk üç ayından ikinci üç ayına istihdam artış oranı yüzde 2,3'tü. İstihdamın hız keserek duraklama eğilimine girdiği açıkça görülüyor

İkinci çeyrekte istihdam artışında tuhaflıklar

Kısacası, nereden bakarsanız bakın 2. Çeyrekte istihdam artışında özellikle de sanayi istihdam artışında bir tuhaflık olduğu aşikâr. İstihdam artışında bir tuhaflık varsa işsizlikteki azalmayı yorumlamaya değer mi? Ben değmeyeceğini düşünüyorum