19 Ocak 2018

Azalmaya devam eden işsizlik erken seçim ihtimalini artırıyor

İşsizlik düşmeye devam edecekse seçimleri zamanında, çok daha düşük bir işsizlik ortamında yapmak iktidar açısından daha akıllıca olmaz mı?

Yazının başlığının ima ettiği gibi esasen herkesin merak ettiği erken seçim bilmecesini tartışmak istiyorum. TÜİK’in her ayın 15’inde açıkladığı, benim de yorumlamayı alışkanlık haline getirdiğim işgücü piyasası gelişmelerinin erken seçim topuna girmek için uygun bir vesile olduğunu düşündüm. Önce işsizlikteki şiddetli düşüşten başlayalım.

Pazartesi günü TÜİK Ekim dönemi işgücü piyasası istatistiklerini açıkladğında işsizliğin beklenmedik ölçüde azaldığı görüldü: Mevsim etkilerinden ardındırılmış tarım dışı işsizlik oranı yüzde 12,7’den 12,2’ye tam 5 yüzde puan, işsiz sayısı da 3 milyon 385 binden 3 milyon 274 bine geriledi. Şaşırtıcı olan işsizlik oranın azalması değil bu ölçüde azalmış olmasıydı.

Yönetmekte olduğum Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırma Merkezi (Betam) her ayın 15’inde “İşgücü Görünümü” adı altında  bir araştırma notu yayınlıyor. Bu notta bir sonraki dönemde işsizlik oranın ne yönde ve ne ölçüde değişeceğine dair tahminde de bulunuyoruz. Eylül notunda kullandığımız model 2 yüzde puanlık bir azalmaya işaret ediyordu. Kısacası işsizlikte azalma sürpriz olmadı. Aslına bakarsanız bu tahmin için modele de pek ihtiyaç yok. Malum bol kepçe teşvikler sayesinde 2017’de ekonomik büyüme yüksek seyretti; yıllık büyümenin yüzde 7’yi aşmasını bekliyoruz.  Yüksek büyümenin de yüksek istihdam artışlarına yol açtığını bilenrler için işsizlik oranın düşüşte olması beklenen bir gelişme.

Ancak verileri biraz kuracalayınca büyük çaptaki düşüşün istisnai bir durumdan kaynaklandığı da hemen görülüyor. Tarım dışı istihdam eylülden ekime 135 bin artarken işgücünün sadece 24 bin artmış. Yüksek istihdam artışı trendin bir miktar üzerinde olsa da istisna sayılmaz. Buna karşılık işgücünde bu kadar düşük artış normal değil. Kasım döneminde telafi edilceğinden kuşkunuz olmasın. Bu noktada işsizliğin yakın geçmişte en düşük düzeyine (yüzde 11,7) Mart 2016’da geldiğini ve halen bu düzeye inemediğini hatırlatalım. İşsiz sayısı da Mart 2016’ya kıyasla 300 bin daha fazla.

Erken seçim ihtimali bu koşullarda neden artıyor olsun? Öyle ya işsizlik sadece bu yıl değil gelecek yıl da düşmeye devam edecekse seçimleri zamanında, çok daha düşük bir işsizlik ortamında yapmak iktidar açısından daha akıllıca olmaz mı? Düğüm de tam bu noktada oluşuyor.

Ekonomik büyümenin bu hızla devam edeceği çok şüpheli. Hemen tüm tahminciler bu yılın büyüme hızını yüzde 4-5 arasında bekliyorlar. Bu düzeyde bir büyümenin, hele büyüme oranı yüzde 4 civarında kalırsa, güçlü işgücü artışı karşısında istihdam artışlarının işsizliği azaltmaya yetmeyeceğini ekonomi yönetimi gayet iyi biliyor. Bu durumda AKP iktidarı bir ikilemle karşıkarşıya: Bir yandan iyice sulandırılan mali disipline dönüşü tescil etmek için kamu harcamalarını frenlemeye, vergileri de artırmaya çalışıyor ama diğer yandan da bol kepçe teşviklerin acaba bir kısımı bu yıl da devam ettirebilirmiyiz diye arayış içinde.

Bu ikilemi nasıl aşacakları şimdilik tam belli değil. Ama şöyle bir hesap yapılıyor olabilir. 2019’a kadar gevşek maliye politikaları izleyemeyiz çünkü yüksek bütçe açığı ve zorunlu kıldığı dış borçlanma makro dengeleri iyice bozabilir. Bunun da bedeli ağır olur. Ama 2018’in ilk yarısında ölçülü bir açılmayı göze alabiliriz. Kamu harcmalarına gaz verip, teşvikleri  kısımen devam ettiririsek ekonomik büyümeyi yüksek tutar işsizliği de bir miktar daha azaltır, ardın da Haziran ya da Temmuz gibi erken seçime gideriz.

Böyle bir hesabın elbette ekonomik riskleri olacaktır ama bunlar mevcut siyasal koşullarda göze alınabilir. Halen AKP- MHP ittifak komisyonu seçim sisteminde yapılacak değişikler üzerinde çalışıyor. AKP, HDP’nin parlamento dışında kalacağı umuduyla yüzde 10 barajını korumak istiyor. Aynı amaçla MHP de buna karşı çıkmıyor. Üstelik AKP çoğunluğu garanti altına alabilmek için seçim çevrelerini de daraltacak.

AKP hem MHP’nin desteğini almak hem de MHP’yi bünyesinde ertmenin peşinde. Kısaca “seçime benim listelerimden gir, sana tatmin edici miktarda milletvekili veririm” diyor. Yaşamsal tehdidin farkında olan MHP ise   yok olmamak için seçim sistemine oy birleştirmesi kuralı için bastırıyor. Bu kural sayesinde MHP kendi adına seçimlere katılabilir ve barajın altında oy olsa da grup kuracak kadar milletvekilli çıkarabilir. Bu konuyu bir sonraki yazımda etraflı tartışırız.

İttifak komisyonu bir anlaşmaya vardığı takdirde seçim sistemi yasası süratle TBMM’den çıkartılır. “Seçim sisteminde yapılan değişikler seçimlere bir yıldan az kala uygulanmaz” kuralını da referandumla bu seçim için iptal ettiler. Yani seçim yasasını değşitirdikten sonra ne zaman isterlerse erken seçim yapabilirler.

Kısacası, bir yandan Kasım 2019’u beklemenin ekonomik alanda gündeme taşıdğı riskler, diğer yandan MHP ile ittifakın seçim sonuçları açısından getireceği nimetlere fazla oyalanmadan kavuşmanın cazibesi dikkate alındığında erken seçim neden olmasın diye düşünüyorum. 

Yazarın Diğer Yazıları

Avrupa’da bireylerin yaşamdan en az memnun olduğu ülke Türkiye

TÜİK, “Ülkenin en önemli sorun sizce nedir?” diye sormak yerine, “Sizce ülkenin en önemli üç sorunu hangileridir?” diye sorsaydı acaba dış göç kaçıncı sırada yer alırdı?

İşsizlikte düşüşün endişe verici arka planı

İşsizlik oranının üç ay gibi nispeten kısa bir sürede 0,7 yüzde puan azalmasına sevinmek için istihdamda esaslı bir artıştan kaynaklanıyor olması gerekir. Oysa istihdamda üç aylık artış 123 binden, artış oranı da yüzde 0,4'ten ibaret. Bu yılın ilk üç ayından ikinci üç ayına istihdam artış oranı yüzde 2,3'tü. İstihdamın hız keserek duraklama eğilimine girdiği açıkça görülüyor

İkinci çeyrekte istihdam artışında tuhaflıklar

Kısacası, nereden bakarsanız bakın 2. Çeyrekte istihdam artışında özellikle de sanayi istihdam artışında bir tuhaflık olduğu aşikâr. İstihdam artışında bir tuhaflık varsa işsizlikteki azalmayı yorumlamaya değer mi? Ben değmeyeceğini düşünüyorum