27 Mayıs 2016

Faustların seçimi: Demokrasi mi parti mi?

Kemal Bey'i güçlü, karizmatik bir lider değil; ama hiç olmazsa iyi niyetli ve demokrat sanıyordum

Kemal Bey'i anlamaya çalışmak vicdanımın sınırlarını zorluyor. 

Şimdiye kadar onu hep iyi niyetli bir insan, farklı düşüncelere, kimliklere, inançlara saygılı biri olarak düşündüm. –“dü” daha doğrusu. Düşünmek istedim. Güçlü, karizmatik bir lider değil; ama hiç olmazsa iyi niyetli ve demokrat sanıyordum.  Tabii Dersim kökenli olması da gözümde ona puan kazandırıyordu.

Ama artık olduğu kadarıyla sosyal demokratlığı da çöktü, iyi niyeti de, insan haklarından yana olma görüntüsü de. Hatta acaba, o da gizli/saklı devletin, çaktırmadan bir ataması mıydı diye aklıma yarasalar düşmeye başladı. Üzgünüm.

Anayasanın 85. Maddesi’ni askıya alan oylamada kendi özel seçimini bir yana bıraktım; “isteyen istediği doğrultuda oy verir sonuçta” diye düşündüm; Kimden bilemedim, ama, “belki çekiniyor.”

Ama şimdi, tüm olup bitenden sonra partili milletvekilini kendi doğru bildiği istikamette hareket etmeye zorlayarak HDP’li vekillere destek olmayı yasaklaması?  Hatta, yasaktan da öte, tehdit. 

Ne olmuştu?

HDP, yasanın askıya alınışına ilişkin maddelerin Anayasa Mahkemesi'ne götürülmesi için CHP'li milletvekilleri imza çağrısı yapmıştı. Bunun için 110 milletvekilinin imzası gerekiyordu; HDP’nin ise sadece 59 milletvekili var.

Kılıçdaroğlu Anayasa Mahkemesi'ne gitmeyi siyaseten doğru bulmadıklarını söyledi ve “Ben imza atmanıza izin vermeyeceğim. Ya istifa eder HDP’ye katılırsınız, ya da bunu yapmaya niyetlenirseniz CHP’den atılırsınız” tehdidini  savurdu.

“Asgari hak savunuculuğuna soyunan” hangi sosyal demokrat, bir partinin 59 milletvekilinden 51’inin dokunulmazlığının kaldırılmasına, üstelik,  büyük çoğunluğunun kendi savunduğu kürsü dokunulmazlığı ile ilgili olduğunu bildiği halde göz yumar? Hangi güvenilir demokrat lider, onların Anayasa Mahkemesi’ne gidebilmek için şart, kendi partisinden milletvekillerin önünü keser?  Ve niye?

CHP’li vekillerin bu hafta ki seçimi çoğu için (umarım çoğu için) kolay olmayacak, ama eminim 3. Cumhuriyet (?) döneminde önlerine böyle nice fırsatlar geçecek.

Vicdanlarını Mefistofales’e teslim etmek ile demokrasi, insan ve haklarından yana olmak arasındaki ilk seçimlerini er geç, hatta sanırım bugün yapmak zorundalar. Parti Başkanı onları HDP’li milletvekillerine destek vermeyi yasaklasa, partiden atmakla tehdit etse bile.

Kendini, demokrasiyi savunmaya, insan haklarını, ülkenin bütünlüğünü korumaya ant içmiş bir milletvekilinin başka türlü davranması mümkün değil. Üstelik liderleri, sürekli AKP’yi eleştirir, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a “Sen Müslüman bile olamazsın” iddialarını savurur, Binali Yıldırım’a “Kendinin, yakınlarının, ailenin ve çocuklarının mal varlığını açıkla” diye ısrar ederken... Demokrasi bu kadar mı? İnsan hakları bundan mı ibaret?

Hiç düşündünüz mü: Bir dokunulmazlık oylamasının altında neler yatabilir?  Ne dolaplar döndürülebilir?

İşte Kılıçdaroğlu Bey için bir örnek: Brezilya Devlet Başkanı Dilma Rousseff’in dokunulmazlığını kaldırarak İşçi Partisi koalisyonunu iktidardan düşüren Brezilya Kongresi alt kanadının, şimdi ona karşı bir komplo/darbenin etkisinde kaldığı ortaya çıktı. 

Pazartesi günü Brezilya’daki Folha de Sao Paulo gazetesi, planlama bakanı Romero Juca ile devletin petrol şirketi Petrobras’ın eski Başkanı Sergio Machado arasındaki özel bir görüşmenin kaydını yayınladı ve bakan Juca derhal, aynı gün görevinden istifa etti.

Gizli kalacağı sanılan konuşma, hükümeti değiştirerek “akan kanı durdurma”, yani Petrobras’ın yolsuzluklarının örtbas edilmesi üzerine idi. Rousseff’in yerine geçen Michel Temer hükümeti ile anlaşarak kendilerini içeren bu soruşturmanın buharlaştırılmasından söz ediliyordu ve yapıldığı tarih tam da Rousseff’in dokunulmazlığının kaldırılmasının bir-iki hafta öncesine rastlıyordu.

Haklarında yolsuzluktan epey sayıda dosya olan bu iki çok üst düzey görevdeki kişinin konuşmaları, ünlü avukat-gazeteci Glenn Greenwald’ın Intercept haber sitesinde İngilizce olarak da yayınlandı ve artık dokunulmazlık oylamasının İşçi Partisi ve Rousseff’e yapılanın bir darbe olduğuna dair tüm şüpheler ortadan kalktı. Hatta Rousseff, ABD’ye de, Honduras’ta çok kısa bir süre önce yapılan, benzeri bir askeri darbeyi Brezilya’da gerçekleştirmemesi için özel “ricada” bulundu.

Türkiye’de benzer gerçekler, olaylar yaşanmadığı ne malum?

Çoğunluk Mefisto’yu /Mefistofales’i, Goethe’nin (1749-1832) ölmeden az önce, 83 yaşında tamamladığı ünlü epik romanı Faust’un şeytan karakteri olarak bilir. Hıristiyan mitolojisinde Lusifer’e yardımcı, lider şeytanlardan biri imiş. Kökleri de 18. yüzyıl ve Goethe’den çok daha gerilere, hatta İncil ve onun da öncesine dayandığı belirtiliyor.

Romandaki Faust, bir bilim insanı, fiziki dünya hakkında her şeyi bilmek ve denetlemek ister. Epey tefekkürden sonra amacına ulaşmak için şeytan Mefistofales’in teklifini kabul eder, bir anlaşma imzalayarak ruhunu ona satar. Sonraki yorumlarında, Faust karakterinin fiziki dünya hakkında iktidar sahibi olmak için değil, insan bilincinin sınırlarını aşan, kozmosun dışında ve üstünde olan aşkın bilgi için ruhunu sattığı belirtilir. Hangi yorum daha doğru bilemiyorum; şu anda çok da önemli değil galiba.

Burada benim teleskopum, muhtemel Faustlar, milletvekilleri ile onları gözetleyip seçim ve kararlarını denetlemeyi uman parti liderlerine odaklanıyor. Umuyorum milletvekilleri, dar parti kılıfına girmeye, anlayışına uymaya değil, daha evrensel-insan hakları ve demokrasiyi içeren bir düzen için seçimlerini yapar, Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilmesi için HDP’ye destek olurlar.

Yazarın Diğer Yazıları

Açıkkkk

Herkese ama özellikle tüm Açık Radyo çalışanlarına bol sevgi, çok çok çok saygı ve çooook teşekkürlerimle

İnananların affına, umursamazların aklına, inanmayanların bağrına sığınarak...

Şimdilerde ise inançlı kişileri ve inançlarını korumaya almam, bunu üstüme vazife edinmem eş-dosta da biraz tuhaf geliyor olabilir.

Feleğin sillesinden geçmiş solcular, dinci sağcılara çektirilen acıları göremez iken

Dolayısı ile 21. yüzyılda ülkedeki “Kötülük Özneleri” sayısı bir arttı. Kürtler, ama artık özellikle silahlı PKK, solcular ve Alevilere, Fetullah Gülen'in silahsız hareketi “yoldaş” edildi.