24 Ocak 2016

New York'lu...

Tepeden tırnağa otoriter! Saklamıyor. Irkçı. Açıkça ifade etmekten çekinmiyor.

ŞEHİR TELLALI

Newyork-Londra-Roma

 

 

1930’larda Avrupa’da faşizmin yükseldiği yıllarda Louisiana’lı vali Huey Long’a atfedilir – Amerika’ya faşizm gelebilir mi sorusuna, “evet gelebilir tabii ama biz o zaman onu anti-faşizm diye biliriz” cevabı. 

Kendi göçmen ailesini unutmuşçasına, 11 milyon Meksikalı göçmeni “ırz düşmanı ve sabıkalı” ilan ederek sınır dışına sürme arzusunu dile getirdiğinden bu yana Amerikan başkanlık seçimleri parkurunda hız kazanan New York’lu Donald Trump Amerika’nın otoriter kimliğinin aleni temsilcisi.  O otoriterlik malum, ikinci dünya savaşına rağmen, dünyanın her yerinde çeşitli ideolojilere bürünüp durmadan yeniden iktidara dönen demokrasi düşmanlığı.

1990’lı yıllarda New York süper modellerle, kokain ve şampanyalı partilerle beşinci cadde üzerindeki yeni gökdelenlerini kutlarken sarı basının en sevdiği gayri menkul baronuydu o. Hemen her gün koca sayfayı doldururdu suratı. Hiç değişmedi hala aynı. Gazetede resminin bu şekilde çıkacağını bildiğini gösterircesine yanında genellikle ondan daha uzun boylu, kendisine baktıracak, amazon tipli model kızlar bulundurur. Kimi nişanlısı, kimi bekaret ticaret başlıklı bir yasal anlaşma imzaladıktan sonra onunla görünmeyi kabul eden kız arkadaşı, ya da resmi nikahlı eşi. Ağlarken de gülerken de yüzünde değişmeyen bir ifade. Hep dudakları ve gözleri bir nedenle büzülü. Sapsarı pırıl pırıl bir perçem saç, hep sol kulağının hizasından sağ kulağının üstüne taranmış, ya da yapıştırılmıştır.  Beşinci cadde 725 numarada 58 katlı gökdelen 1983’de tamamlanıp kullanıma açıldığında kişiliğinin bütün özelliklerini sergiliyordu Donald Trump. Duyduk duymadık borazanı ile.

Kulağını tıkayıp, gözünü kapayana fırsat vermeden. Binanın içine ilk girdiğim anı hiç unutmam. O güne dek -Las Vegas hariç- koskoca bir şehrin orta yerinde,  altın lobisinin içinden şelale fışkıran bir binaya girmemiştim hiç. 80’li yılların özel mülkiyet tapınağını böyle tanıdım. New York’a geleli çok olmamıştı. New York’ta zenginliğin ne anlama geldiğini yeni öğrenmiştim. Arkadaşım Vasıf sayesinde. Vasıf, Bard sanat kolejindeki beş sınıf arkadaşıyla birlikte o sene beşinci caddede yüzlercesi bulunan kırk kusur odalı bir apartmanda yaşayan bir ailenin noel hediyelerini paketlemek üzere evin kahyasının apartmanında bir haftalığına sabah 9 akşam 5 bir iş bulmuştu. Böylece biz de beşinci caddedeki zenginliğin dışardan bakıldığında hissedilmeyen bir zenginlik olduğunu zannetmiştik. Trump’ın binası o yüzden yeni bir manzaraydı. 

Simsiyah camların, sevimsiz orantıların arasından kat kat açılan teraslar, bu terasların üzerinde baharda çiçeklenen beyaz kirazlar!  Daha önce Bonwit Teller adlı mağazaya ait, girişinde, yıkımdan sonra Trump’ın Metropolitan müzesine söz verdiği ancak sözünü çabucak unutup “kaybettiği” yarı çıplak art deco Venüs’ler bulunan binanın yerine inşa edildi o gökdelen. Yüzlerce Polonya’lı yasadışı göçmen yapı işçisinin, asgari ücretin yarısına, çalışma saatini ikiye katlayarak, inşaat mahalinde uyuyarak yaptığı bina o. O günden sonra Manhattan’ın dört bir yanında, derken dünyanın dört bir yanında aynı stilde yığınla benzeri bitiverdi. Trump Manhattan üzerinde çoğaldığı gibi dünya yüzünde de bu şekilde çoğaldı ve çoğaldı. Biliyorum pek iyi bir son vaad edemiyor bu yazı.

Araştırmacıların kimi bu “duyduk duymadık demeyin” tipinin Trump’ın büyükbabasının ailesinin geldiği Almanya’daki Kallstadt kasabasına dayandırıyor. Komşuları Kallstadt’lıları abartan, bağıra çağıra bir şekilde etrafa kendilerini gösteren “böbürleniciler” diye bilirlermiş! Ama Trump’lığın Manhattan’da olduğu kadar dünya üzerinde bu kadar hızla moda haline gelmesine bakılırsa sadece Kallstadt’a ait bir kişilik değil o. Öz be öz New Yorklu üstelik. Kan bağı olmadığı halde her yerde. Kısacası coğrafyadan ve tipten bağımsız.Gayri menkul baronu Fred Trump’ın oğlu gayri menkul baronu Donald Trump Queens doğumlu. 

Manhattan’ın karşı kıyısı, New York şehrinin beş ilçesinden biri Queens. Donald’ın anası Mary Anne İskoçya adalarından Lewis’in Tong kasabasından. Babasının ailesi Almanya’dan 19. yy. ortasında Klondike’da altın bulunduğu dönemde Alaska’ya göçerek lokantacılık yapan oradan da New York’a Queens’e göçen bir aile. Klondike ve altına davet Trump’ı  ailede büyüten efsane olmuş anlaşılan. İş felsefesi altına hücumdan ibaret. Trump’ın babası annesi ile New York’u ziyarete geldiği sırada tanışıp evlenmiş. Donald beş çocuklu bu evliliğin dördüncü çocuğu. Orta okul ve liseye askeri okula, New York Askeri Akademisine yazdırılma sebebi babasının ifadesiyle küçüklükten “kaba” olması.  

Donald babasını haklı çıkarıp, üniforma giyme ve kaz yürüyüşündeki başarısı sayesinde okulda “kaptan” safına yükselmiş. Ardından iki yıl Fordham Üniversitesi, oradan Pennylvania’da Wharton School of Business’den 1968 yılında ekonomi masterı ile mezun. New York Askeri Akademisi mezuniyeti 1968 Vietnam savaşına hazırlamamış onu ama. Celbi tıbbi engel ile geçiştirdikten sonra babasının Brooklyn, Queens, Staten Island’daki kira pazarına hakim gayri menkul şirketi “Elizabeth Trump ve Oğlu”nda otoritesini kullanmış. 

Birkaç yıl içinde Manhattan’a atlamış. Ondan sonra büyük elektrik kesintisindeki kelepir menkullerden, Commodore oteline, Javits Fuar Merkezinden Central Parktaki Wollman buz pateni pistine, beşinci caddeye Trump Tower’a, New Jersey’de kumarhane merkezi Atlantic City’de en büyük gazinolardan biri olan Taj Mahal’a, golf sahalarına, Trump Shuttle adlı havayolları şirketinden, Trump Prenses adlı mega yata, Birleşmiş Milletlerin karşısındaki Trump Dünya Kulesine, Columbus Circle’da Trump İnternational 

Oteli ve Kulesine, Manhattan’da milyonlarca metrekare mülkü var. İstanbul’daki Trump Kuleleri dahil dünyanın bir çok yerinde gayri menkul hissedarı ve 2015’de Forbes tahminlerine göre en az 4 milyar dolarlık net sahibi bugün.  

Tepeden tırnağa otoriter! Saklamıyor. Irkçı. Açıkça ifade etmekten çekinmiyor. Dinden kadına önüne ne gelirse kullanıyor. Kardeşinin yeni doğmuş özürlü bebeğine hayat veren sağlık sigortasını gözünü kırpmadan kesiveriyor. New York’lu Trump o. Önümüzdeki seçimlerde demokrasi yerine Amerikan seçmenin gözünü otoriteyle kamaştırmak niyeti.

www.sebnemsenyener.com​

Yazarın Diğer Yazıları

Geçmişte yaşanmayana özlem

Hâlâ Portekizce’den bir türlü başka hiç bir dile tam çevrilemeyen, “saudade"...

Geleceğin hatıratı

"Gazeteler iflas etti, hükümetin propagandacılarıyla dolduruldu, muhabirlik tamamen manen ve malen çökertildi, her şey reklama indirgendi"

Bir intiharın anatomisi: Yollar, köprüler, barajlar, metrolar

Garcia, Peru’da hem büyüyen ekonominin hem de çöken ekonominin mimarı.  Bir zamanlar Peru’nun JFK’si (Kennedy’si) umudu iken sonu tarihe Odebrecht kurbanı lakabıyla yazılan adam.