09 Eylül 2018

Bir Türk casusunun mektupları

17. ve 18. yy’da çok okunan, yeniden ve yeniden üretilen, pek çok yazarın taklit ettiği, pek çok dilde benzerlerinin yayınlandığı Türk Casusunun Mektupları aynı zamanda casus romanlarının da anası olur

 

           New York-Londra-Roma

           ŞEHİR TELLALI

 

 

“Yazılan her şeyin ustası olan muhterem bakan efendi yazdıklarımı yeniden kayda geçirip, incelettirme emri vermiş. Ya huysuzluğu, ya da cahilliği sebebiyle, benim, her şeyin, özellikle de, tam ölçüsüne gösterdiğim dikkati, suç, sayarak, aldandığımı, doğruyu yazmadığımı ima etmiş. Bu kayıt beni fevkalade üzdü.”

Bunlar modern edebiyatın mektup, röportaj, otobiyografi, günlük köşesinin sahibi, bütün casus romanlarının anası, 1683 yılında ilk kez Paris’te yayınlanan “Bir Türk Casusunun Mektupları” adlı eserin kahramanı Arap Mahmut’un satırları.

Protestanların Katoliklerle, Puritanların Kralcılarla, Hristiyanların Yahudilerle, Müslümanların Müslümanlarla çatıştığı on yedinci yüzyıl tarihini korkunç şiddet ve toplumsal çalkantılar belirler. Hoşgörüden uzak dinler ve ideolojiler arası sekter ayrımlar çağı kana bulayıp insanlarını darmadağınık eder. Doğmaya karşı aklın yolunu, insanlığın tek yaşam şansını, ortak bir huzuru, temeli hoşgörüye dayanan bir aydınlanma ruhu temsil eder.

Cenovalı Giovanni Paolo Marana’nın, modern romanın doğuşuna yol veren sekiz ciltlik “Bir Türk Casusunun Mektupları” adlı eseri bu ortamın ürünüdür.

17. ve 18. yy’da çok okunan, yeniden ve yeniden üretilen, pek çok yazarın taklit ettiği, pek çok dilde benzerlerinin yayınlandığı Türk Casusunun Mektupları aynı zamanda casus romanlarının da anası olur.

Marana, “tam 45 yıl kimsenin dikkatini çekmeden ve fark edilmeden, Hristiyan kurumların gizli kalmış bütün sırlarını, kapalı kapılar ardında dönen entrikaları, Fransa’da ve Avrupa’daki önemli gelişmeleri Saray’a bildiren, ayrıca Konstantinopolis’teki Divan’ı tarafsız bir gözle anlatan bir Türk casusu olan Arap Mahmut’un mektuplarını” bulduğu iddiasıyla 1683’de Paris’te yayınlar.

Marana, Cenova 1642 doğumlu. O vakitte fakirleşmiş ama aristokrat bir aileden. 1528’den itibaren Cenova Cumhuriyet’inin kontrolüne giren Savona şehrini, Savoy krallığına verilmesi komplosuna karıştığı iddiasıyla 1670’de tutuklanır. Hapis yattığı dört yıl boyunca Seneca’nın eserlerini İtalyancaya çevirir. Serbest bırakıldıktan sonra İspanya’ya gider. Hapse girmesine sebep olan olaylar ve söz konusu komplonun tarihini yazar. Ancak Cenova ajanları 1681’de Marana’nın yazdıklarına el koyar. Marana Monaco’ya kaçmak zorunda kalır. Burada iki kızı ve kız kardeşiyle yeniden bir araya gelir. Kızlarından birini ölümcül bir hastalığa kaybettiği sırada Cenova ajanlarının el koydukları o tarihi yeniden yazar. 1682’de Lyons’da yayınlar. Oradan Paris’e geçer ve 14. Louis’nin desteğini kazanmak amacıyla Fransa’yı yönettiği dönemi içeren bir tarih hazırlamaya girişir. Kayda geçirdiği gündelik hayat o dönemin canlı görüntüleridir. Türk Casusunun Mektupları olarak Paris’te yayınlanan ilk bölüm ise bu mektupların XIV. Louis’nin sansüründen geçebilen kısmıdır. Gerisi sansüre takılan Türk Casus’u 1691’de İngiltere’de yayımlanır. Üç yıl sonra Marana ölür. Metni taklit eden, kopyalayan, kendi imzalarıyla aralarında Daniel Defoe’nun da bulunduğu çok sayıda İngiliz yazar ve çevirmen sayesinde ortaya metnin yazarlığı konusunda bugüne dek halen tam çözümlenemeyen bir bilmece çıkar.

Marana’nın yazdıkları bir gazetecinin her çağda yazmayı arzulayacağı, gündelik hayatın, gerçeğe dayalı, canlı kesitleridir. Bunları yarattığı “yabancı” karakterin gözlemleri olarak gösterip, yazdıklarından dolayı başına gelebilecek tehlikelere karşı kendini korumayı başarır.

Kahramanı Arap Mahmut, 1637 ile 1682 yılları arasında Paris’te yaşar. Gençliğinde karşılaştığı, aklını ve kalbini çalan Daria adında bir Yunanlıya aşıktır. Aşkına karşılık alamamış acısını kalbine gömmüştür. Paris’te hayatın günlük gelişmelerini sıcağı sıcağına kayda geçirirken yapayalnızdır. Daria’sına günün birinde kavuşma ümidiyle yaşar.

Okurunu, kullandığı Müslüman diliyle, gözlemlerine büyük bir gerçekçilik içinde kaydettiği, günlük alışkanlıkları, baskıları, doğmaları, hoşgörüsüzlüğü, kendini beğenmişliği alaya alarak şoka sürüklemekle kalmaz, kendine ve Saray’daki üstlerine de aynı eleştirellikle bakabildiğini kanıtlayarak hepten şaşırtır. Avrupa edebiyatına, o günlerde büyük ihtiyaç haline gelen hoşgörüyü anlatan bir edebiyat kahramanı olarak yerleşmeyi başarır.          

Şu günlerde yine işte o Arap Mahmut’u yeniden yazmak istiyorum, tekrar tekrar, 2001’deki gibi. Olur da, belki gerçeğe dönüşür ümidiyle.

 

www.sebnemsenyener.com

 

Yazarın Diğer Yazıları

Geçmişte yaşanmayana özlem

Hâlâ Portekizce’den bir türlü başka hiç bir dile tam çevrilemeyen, “saudade"...

Geleceğin hatıratı

"Gazeteler iflas etti, hükümetin propagandacılarıyla dolduruldu, muhabirlik tamamen manen ve malen çökertildi, her şey reklama indirgendi"

Bir intiharın anatomisi: Yollar, köprüler, barajlar, metrolar

Garcia, Peru’da hem büyüyen ekonominin hem de çöken ekonominin mimarı.  Bir zamanlar Peru’nun JFK’si (Kennedy’si) umudu iken sonu tarihe Odebrecht kurbanı lakabıyla yazılan adam.