09 Kasım 2017

Blok flüt ve tutsaklık

AKP’nin dayattığı kültürel hegemonya, giderek içine kapanan,demokratik devletler topluluğu içinde yeri olmayan bir Türkiye yaratıyor

Blok  flüt ağaçtan yapılan üflemeli bir çalgı. Sekiz deliği var. Bas, tenor, alto ve soprano olmak üzere dört ayrı türü bulunuyor. Blok flütün 16 ve 17. yüzyıllarda Rönesans ve barok müziğinde önemli bir yeri vardı. Sonraları yıldızı söndü. Yerini bugün kullanılan gümüş flüte bıraktı. Ama çalması kolay olması nedeniyle günümüzde okullarda eğitim amaçlı kullanılmakta. Pek çok çocuk müzik eğitimine blok flütle başlamakta.

Bunlardan biri de galiba Sn. Bilal Erdoğan. Ancak Sn Bilal Erdoğan’ın blok flütle arası iyi değil. Okçuluk Araştırmaları Enstitüsü’nün açılışında yaptığı konuşmada, İstanbul’u işgal etmekte başarısız olan devletlerin, Türkiye’yi kültürleriyle tutsak etmek istediklerini, bunu da müzik derslerinde blok flüt çaldırarak gerçekleştirmeye çalıştıklarını söyledi.

Ben her türlü müziği severim. Yıllardır kemençenin daha irisi olan viyolonseli çalmayı öğrenmeye çalışıyorum. Hala ders alıyorum.  Bunca yıldır kimse bana blok flüt çalmam gerektiğini söylemedi. Tutsaklaştırmada önemli bir role sahip  olamayacağımdan olsa gerek. Ama benim içimi bir kaygı kapladı. Viyolonsel çalmakla da tutsak  olunabilir mi acaba?

Bu sözlerin, milliyetçi-muhafazakâr bir spor siyasetinin kapısını açan Okçuluk  Vakfı'na bağlı Okçuluk Araştırmaları Enstitüsü’nün açılışında söylenmesi bir rastlantı değil. Sn Cumhurbaşakanı’nın  Atatürk Kültür Merkezi Projesi’nin tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada da aynı tema işleniyor. Sn Cumhurbaşkanı şöyle diyor:

“Geçtiğimiz yüzyıldan beri hakim kültür haline gelen Batı medeniyetinin yol açtığı sorunlar sadece bize mahsus sorunlar değildir.”

Bu konuşmalardan da anlaşılacağı gibi, “Batı’nın kültürel hegemonyasını” reddederek “milli ve yerli” kültürümüze sarılmak  gibi bir proje var. Bu amaçla, ok,cirit gibi ata sporlarımızı yeniden keşfetmeliyiz. Blok flüt yerine kaval,viyolonsel yerine kemençe çalmalıyız.Jimnastik,hele ritmik jimnastik Sn Bilal Erdoğan’ın konuşmasında belirttiği tutsaklaştırma araçlarından biri. Bu gibi sporlardan hemen vazgeçmeli, onun yerine at sporlarına dönmeliyiz.

Demokrasi,insan hakları,hukuk devleti mi? Bunlar da batı hegemonyasının, tutsaklaştırmak için çıkardığı kavramlar. Ama çok şükür, biz bunlardan çoktan vazgeçtik.

Bu konuda anlamlı bir tartışma yapabilmek için, önce bir kavram karışıklığına son vermeliyiz. Kültür ve uygarlık farklı kavramlar. Kültür yerel,devredilmeyen bir olgu. Folklor,yemekler, yerel adetler kültürü oluşturur. Bunlar bir ülkeye ya da bir bölgeye özgü olabilir. Bir ülkenin içinde değişik bölgesel kültürlere rastlanabilir. Türkiye bunun iyi bir örneği. Trakaya’da, Karadeniz’de, Doğu ve Güneydoğu da farklı kültürlerden söz edebiliriz. Buna karşılık ,uygarlık evrensel bir kavram. Uygarlık bir değer sistemi. Bu değerler bütün insanlık için geçerli.  

Türkiye Cumhuriyeti bir çağdaşlaşma,bir uygarlık projesi. Günümüzde geçerli olan uygarlığın değerleri, artık Batı’nı değerleri olmaktan çıkıp evrensel değerlere dönüştü.

Batı uygarlığının eleştirilecek çok yanı var. 2.Dünya Savaşında 6 milyon insanı kamplarda öldürerek soykırım uygulayan rejim de,sömürgecilik de, kapitalist sistemin yarattığı eşitsizlikler de bu uygarlığın ürünleri. Ama bütün bunlara karşı alınan önlemler de aynı uygarlığın içinden çıkıyor. Kitlesel insan hakları ihlallerini önlemek için savaştan sonra  kurulan insan hakları sistemi, kapitalizmin eşitsizliklerine tepki olarak doğan sosyalizm, sosyal devlet anlayışı da aynı uygarlığın ürünleri.

AKP iktidarı tarafından reddedilen gerçekte kültür değil,uygarlık. AKP iktidarı bir yandan çağdaş uygarlığı reddederken, öbür yandan milliyetçi,muhafazakar, Sünni İslam, hukukun ve iktidarın tek bir kişide cismanileştiği otoriter bir hegemonya inşa etmeye çalışıyor. Kültür de bu hegemonyanın bir parçası. Sanatta,sporda,eğitimde yeni bir “yerli ve milli” bir kültür oluşturuluyor. Topluma AKP ideoljisine uygun yeni bir biçim verilmek isteniyor. Bu tek tipçi hegemonyaya boyun eğmek istemeyen toplumun yarısı ise, düşman olarak görülüyor. Sesi çıkanlar cezaevine tıkılıyor. Sn Bilal Erdoğan’ın “bizi kültür yoluyla tutsak etmek istiyorlar” sözleri doğru. Ama AKP iktidarı için doğru.

AKP’nin topluma dayattığı kültürel hegemonya ve buna bağlı yeni kimlik projesi, giderek içine kapanan,demokratik devletler topluluğu içinde yeri olmayan bir Türkiye yaratıyor. Oysa kendimiz olmak için çağdaş uygarlığı reddetmek gerekmiyor.

Blok flütle türkü de çalabileceğimizi unutmamalıyız.

Yazarın Diğer Yazıları

Yerel seçimler ve ötesi

HP kendi oyun alanını çizen, geçmişiyle gurur duyan ama ileriye bakan, halka anlatacak bir Türkiye projesi bulunan, bir sosyal demokrat parti olma yolunda. Bu görünüşüyle halka güven verdiğini 31 Mart seçimleri gösterdi. Bu değişimde Özgür Özel’in büyük payı var

Uluslararası belgelerde Türkiye’de demokrasi ve insan hakları

Türkiye’de demokratik, temel hak ve özgürlüklere, hukuk devletine saygılı bir rejimin kurulması ancak halktan gelen talepler sonucunda gerçekleşecektir

Gazze'de adalet arayışında Türkiye

Türkiye'nin Gazze konusunda söylediği sözlerin inandırıcı olabilmesi için somut bir eylemle desteklenmesi gerekir. Her şeyden önce yapılması gereken Türkiye'nin Gazze ile ilgili olarak UAD'ın önündeki davaya müdahil olmasıdır