12 Ağustos 2014

Sayın Albayrak, bu tevessül ve tenezzül meselesidir!

Düne kadar farklı şeritlerde seyreden ama bugün şer ortaklığı edercesine, birleşip Edoğan ve cenahını eleştirenlere bakmayın...

Yeni Şafak yazarı, Sayın Özlem Albayrak; istirham ediyorum, yapmayın, hem size hem okuyucularımıza yazık… Hayır, ihtiyacınız yok üstelik buna… Lütfen!

Sizi kesinlikle anlıyorum; (…) talihsiz bir ifade yüzünden, düne kadar, çok farklı şeritlerde olan insanların şer ortaklığı yaparcasına, Erdoğan’a vurun abalıya diyerek, demokrat ve bunun için alkışlamış eylemlerini unutup, ırkçı denmesini eleştiriyorsunuz.  Doğru mu?

Eleştirinizi kuvvetlendirmek için de:

a) Her sabah, sadece ve sadece otoriter ülke veya camialarda görülen toplu dua-yemin intibaı uyandıran Ant’ı Erdoğan Hükümeti’nin kaldırmış olduğunu hatırlatıyorsunuz.

b) Gayrimüslim (aslında gayri mayiri yani gâvur değiller biliyorsunuz, zira bal gibi de Müs-l-iman yani inançlı ama gayri İslami olan asli mi asli insanları bu ülkenin) vatandaşlarımıza ait ama gasp edilmiş mal ve mülklerin, Erdoğan’ın iade ettiğini hatırlatıyorsunuz.

c) Ahdamar değil Aktamar (‘t’ ile fendim ‘t’ ile!) kilise de değil, Van’da bulunan Ahtamar adasındaki Surp Haç (Kutsal haç) Kilisesi’nin onarılıp, ibadete açılmasını hatırlatıyorsunuz.

d) Irkçı gazetelerin, Erdoğan’ı bunlardan dolayı (bile) nasıl eleştirdiklerini hatırlatıyorsunuz

Dediğim gibi, kesinlikle anlıyor ama hak veremiyorum Sayın Özlem Albayrak

Neden biliyor musunuz? Anlatayım efendim…

Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, Gürcü ve Ermeni vatandaşları (tabii ondan önce Kürtler, Aleviler, Rumlar, Yahudiler maşallah herkes nasibini aldı) rencide eden sözleri için bunca ses ve patırtı (aslında çok az bile) çıkmıyor; tam anlamıyla ırkçı kültürden geldiği söylenmiyor. Ama zaten bu daha kötü, ırkçı olmadığı halde, birkaç oy uğruna ırkçı söylemlere tevessül ve tenezzül ettiği için, bunca isyan, öfke ve hiddet!

Irkçı kültürden gelen siyasetçi (çok şükür beş aşağı, dört yukarı, her siyasi partimizde var), gazeteci ve kesimleri zaten biliyoruz; onlar muhatap bile alınmaz, siz olsanız alır mısınız? Ama İttihatçı zihniyetine karşı olduğunu, tek tipleştirme eğitimini eleştirdiğini, ülkemizde çağdaş, demokratik bir ortamda yaşamaya susamış insanların beklentilerini cevaplayan sözler sarf edecek, bazı adımlar atacak ama arkasından da her seçim öncesi olduğu gibi yine akıl almaz ırkçı, şoven, ön yargılı söylemlerde bulunacaksınız.  

Bu nedir biliyor musunuz Sayın Özlem Albayrak? İktidara gelmek için ver coşkuyu tam gaz sonuna kadar, gelsin ırkçı söylemler, milliyetçi imalar, duygu sömürülerine göz kırpmalar ama iktidara oturduktan sonra Allah’ına kadar demokrat olacağım… Sakın Sayın Albayrak, savunmaya kalkışmayın… Seçim öncesi, ülkemiz gibi eğitim ortalaması ilkokul dördüncü sınıf terk ve feodal kültürün baskın olduğu insanlarımızın oluşturduğu ortamda, nifak, nefret, kin tohumları atıldıktan sonra, kolay-kolay bunu düzelemeyeceğini bilmeniz lazım; zira her budenli alenen atılan nifak tohumu, ülkeyi bir 20 yıl daha geri atıyor..

Bunları biliyor olmanız lazım, Sayın Özlem Albayrak

Sayın Erdoğan’ın, yapmış olduğu, İslam dışı inancı olan vatandaşlar için o olumlu adımları, beyhude referans verdiğinizi anladınız mı efendim?  Çünkü o adımları neden atmış olduğunu arz edeceğim ama bu adımları atmış bir siyasetçinin (…) Çirkin yakıştırmalarda bulundular; Gürcü dediler hatta daha çirkin Ermeni dediler, sözü eden birisinin, samimiyet derecesini, her an insanları satabilecek kapasitede olduğuna dair bir intiba doğmaz mı?

Sayın Özlem Albayrak, ayin esi iştir kişinin sözüne bakılmaz deriz değil mi?

Pekiyi o zaman, milyonların önünde biiiiz yaradılanı Yaratan’dan dolayı severiiiiiz diye, gürleyene mi, yoksa sakin-sakin oturup söyleşi verirken Bana Gürcü bile dediler hatta daha da çirkini şeyler söylediler, Ermeni bile dediler sözüne mi itimat ederdiniz?

Şimdi gelelim referanslarınıza…

 a) Ant’ı kaldıran siyasetçi olmasına rağmen, zaten, bu itirazlar var; bunu söyledik zaten

b) 1000 (bin) adet mal-mülk (örnek) gasp edilmiş, üzerinden 100 yıl geçmiş, nesiller bunların nimetlerinden yararlanamamış. Bu yüzden tarif edilemez maddi, manevi kayıplara uğranılmış; Sayın Erdoğan da çıkmış Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nin uyarılarına kulak verip, bunların Türkiye’ye çok zarar vereceğini görünce, olumlu adımlar… lütfen, atmış...   

 

Hele kalkıp Mor Gabriel Manastırı için de bu Hükümet sayesinde iade edildi demek, insan zekâsıyla alay etmek demektir. Zira Süryanilerin anayurdu olarak bilinen Mardin’in Midyat ilçesindeki Dear ül Zefaran bölgesindeki Mor Gabriel (Deyrulumur) Manastırı zaten 1600 yıldır Süryanilere aitti ve AKP Hükümeti zamanında gasp edilmek istendi de, ha son anda özür dileriz yanlışlık oldu manasında iade edilmesine karar verildi… Meseleyi net koyalım!

Düşünebiliyor musunuz? Nasreddin Hoca’nın eşeği kaybettirip, sonra da kendisine teşekkür edilmesini istediği gibi… Şimdi, sabah-akşam, yatıp-kalkıp Sayın Erdoğan ve Hükümet’e Ah ne kaa güzel, ne kaa güzel, bizi hepten yok etmediniz, aldığınızı geri verdiğiniz için, size minnettarız diye dua mı edecekler Süryani vatandaşlar?

Sayın Özlem Albayrak; Sayın Erdoğan, bundan 12 yıl önce seçimle geldiğinde, kendisinin bizzat ifade ettiği gibi Hükümet’teydi (ama henüz) iktidarda değildi; ister beyaz Türkler, ister Ergenekoncular, ister Neo İttihatçılar deyin, ülkenin dâhilinde olan dirence ancak ve ancak AB ve genelde Batı’nın desteğiyle cevap verebiliyordu. Eh AB ve genelde Batyı’nın desteğini mazhar olmak için, bazı simgesel adımlar atılsındı… İşte Erdoğan’ın, Ermeni ve azınlık vatandaşları ne denli kucaklayıcı olduğuna verdiğiniz referansların perde arkası...

d) Ahtamar adasındaki Surp Haç Kilisesi’nin açılışında bile, çan ve haçın konması, ibadete açılmasına izin çıkmadı; devreye dengeler girdi de, lütfen izin verildi…

Genelev evet hakiki Müslüman’ın yüzü kızarır, depo, şahsi ev, kaymakamlık vs binası olmuş) yüz binlerce binalardan arta kalan, iki elin parmaklarını ancak bulan binalar lütfen onarıldı

Hem son bir şey; sabahtan akşama, sadece otoriter ülke, toplum ve cenahlarda görülen Ant’ı kaldırmanın cevabı olarak nasıl gösterirsiniz? Ya da dediğiniz onu gösteriyor… Ant’ı artık söylemeyeceksiniz ama bırakın gönül rahatlığıyla size şöyle bir güzel, iştahla hakaret mi edelim diyorsunuz? Yok, tabii ki bunu demek istemiyorsunuz ama doğan algı maalesef bu!  

Markar Esayan’ın efendim birileri Ermeni dölü demiş de, Sayın Erdoğan da bu kelimeyi telaffuz etmemek için, affedersin ifadesini kullanmasına gelince, geçiniz efendim geçiniz!

Sayın Erdoğan gibi hitabet (hakikaten de öyle) ustasına hakarettir bu… Hem, bundan önce de yine Affedersiniz Rum ifadelerini sarf etmişti. Onun için, sizin gibi değerli bir yazar, neyin ne olduğunu anlayabilecek bir insan,  demagoji yapmaya tevessül ve tenezzül etmemelidir…

Meseleyi anlatmaya çalıştık, zaten biliyordunuz da, şimdi daha iyi anlatabilmişizdir sanırız…

Düne kadar farklı şeritlerde seyreden ama bugün şer ortaklığı edercesine, birleşip Edoğan ve cenahını eleştirenlere bakmayın; maalesef, siyasette, mal bulmuş mağrip gibi atlarlar fırsat üzerine… Bunu herkes yapıyor… Asıl bakmamız gereken, biz (siz) ne yapıyoruzdur?

Mesele, dediğimiz gibi, (iktidar, birkaç oy uğruna, ırkçı-gayri insani söylemlere) tevessül ve tenezzül etme meselesidir...

Yazarın Diğer Yazıları

16'ncı Altın Kayısı Festivali'nde Türk asıllı yönetmen ve Türkçe filmler de ödül aldı

Ermenistan Başbakanlığın ödülü, bizim ‘GAIFF Sinema’yı Kalkındırma Platformu’, Ermenistan’dan Datev Hagopyan’ın ‘Tagart (Tuzak)’ filmine takdim edildi…

Ve "iyi ki var" dediğimiz 16'ncı Yerevan Altın Kayısı Film Festivali'nin sonuna geldik...

Güzel, eğlenceli, değişik yani yeknesaklıktan kurtaran ama belirli bir düzene ve disipline alışkın özellikle yabancı konuklar için biraz yorucu ve yıpratıcı ama ‘araziye uymaya çalışıyor’ insanlar, ne de olsa kayısı ülkesi… 

‘Azerbaycan Filmi’ derken

İnsanlığın unuttuğu ulvi değerleri, günümüzde inatla yaşatan Malakanlar!