16 Temmuz 2018

Altın Kayısı'da konusu Türkiye, dili Türkçe filmler

"Bir Ermenistan filminde, Türkçe konuşulması güzel ama madem Türkiyeli rolünde Ermeni oyuncular kullanılacaktı, bari aksansız konuşabilen oyuncular olsaydı veya dublaj yapılsaydı..."

Festivalimiz devam ediyor ve sonuna yaklaşıyoruz ...

8-15 Temmuz 2018 tarihleri arasında, 15.si gerçekleşen Yerevan Uluslararası Altın Kayısı Film Festival'inde sanki her zamankinden daha çok ''Türkiye'', ''Türkçe'' ve ''Türkiye insanı'' gibi konuları olan filmler ortalıkta raks ediyordu...

Bir Ermenistan filminde, Türkçe konuşulması güzel ama madem Türkiyeli rolünde Ermeni oyuncular kullanılacaktı, bari aksansız konuşabilen oyuncular olsaydı veya dublaj yapılsaydı...

Neyse, şu filmlere bir göz atalım...

Sella Turcica yani Türk çadırı gibi Rusya filmi izlediğinizde benzetme yapıldığını, konunun ne Türklük ne Türkçe ne de Türkiye ile ilgisi olduğu görülüyor Yönetmen Yusup Razykov'un 75 dakika'lık filminde, eski bir KGB ajanının emekliliğe ayrıldıktan sonra - çoğu kez olduğu gibi- yine kendisine şüpheli gelen şahısları izlemeye devam ediyor... Derken, birgün aşık olur...

A Blurry Pastel Painting, Sevda Usanoğlu'nun 13 dk'lık bir kısa metrajı ve üstelik Türkiye -Ermenistan ortak yapımı. 1915'in tehcirinde, bir Ermeni kadın, hayatını kurtarabilmek için, çocuğuna gizlice Kuran'ı hatmettirir. Çocuk, bir askerin himayesine girince dinini değiştirirler. Yıllar sonra... bölük pörçük şeyler hatırlıyordur  ama Hrant Dink öldürülür...çok şey değişir!

Saroyan land, yönetmen Lusin Dink'in 75 dk'lık filmi, bir dramatik belgesel. 1964 yılında (Amerikan edebiyatının klasik beş yazarı içinde kabul edilen, dünya çapında olan) Amerikalı - Ermeni Yazar, William Saroyan'ın memleketi Bitlis'e gelişini anlatıyor Yolculukta Saroyan'ın kendi geçmişini irdelerken, ona sahip çıkışı anlatılıyor. Fransa-TR-Ermenistan ortak yapımı.

Autumn, Hemşin Ermenisi, Türkiyeli Özcan Alper'in 106 dk'lık filminde, çoğumuzun bildiği bir insan profilini anlatıyor ama ... 1977 yılnda, 78 kuşağı solcu Yusuf, 2007 yılında bezmiştir. On yıl hapisten sonra, memleketi Karadeniz'e gider, annesi mutludur tabi; ancak başka gözle baktığı dağlar yalnızlığını törpüler. Çocukluk arkadaşıyla, zaman öldürüyorken, kendisi gibi ama başka tür çözümler arayan, gönlü yaralı, bir hayat kadınını bulur o ve .... olan olur...

Land surveyors (Ulusal Film Merkezi), Ermenistan prodüksiyonu,işte dili Türkçe olan film. Sanırım bir ilk. Suren Babayan'ın 18 dk'lık filminde; Türkiye'nin güney doğusu, Ermenilerin bir zamanlar ezici ekseriyetle yaşadıkları ama sürülüldükleri topraklarda, bir arazi mühendisi yardımcısıyla ölçüm yapıyor. Yardımcısı, bu unutulmuş  yerde, eski bir kilise görünce, eski bir saatin içinde Türkçe olmayan bir dille yazıldığını görünce... Ketum mühendis sanki çözülür...

Distant Constellation, kameraman-yönetmen Shevaun Mizrahi'nin 82 dk'lık bir filmi, ABD, Türkiye, Hollanda ortak yapımı. İstanbul'da, hayatın cenderelerinden geçmiş ama ayakta, yaşlı insanların olduğu bir huzur evindeyiz. Kadınlardan biri bir konuşur - pir konuşur, meğer o tehcirin tanıklarındandır ...Dışarıda inşaatçılar, kenti iğdiş ederken; içerideki hipnoz ortamı, dışarıya ustaca yansıtılıyor. Mizrahi uluslararası alanda yeni bağımsız sinemacılarda ilk 25'te.

Butterflies, yönetmen Tolga Karaçelik'in, 117 dakika'lık, Türkiye prodüksiyonu filmi. Ölmekte olan bir ebeveynin (genelde hep kavgalı-döğüşlü), dağılmış çocuklarını çağırması, çocuklarının da buluşması, artık format oldu. Mark Ferro'ya göre çekildiği zamanın yansıması olan sinema dünya /Türkiye'nin gerçeğini yansıtıyor  Yıllarca sakladıkları sırları, ölmeden haykırmak istiyor ... Bu filmdei babanın vasiyeti kendi cenazesinin kaldırılması için, kelebeklerin ölmeye geldiği zamanın beklenilmesi... Ve çocuklar, kelebeklerin ölmeye gelişini beklerken, neler öğrenirler ... Oyuncu kadrosunda, Tolga Tekin, Bartu Küçükçağlayan, Tuğçe Altuğ bulunuyor ...

The shadow of Ararat, tanınmış İspanyol gazeteci ve yönetmen, Miguel Angel Nieto'nun 54 dk'lık, İspanya prodüksiyonu olan belgesel filmi. Yer-yurt, bağ-bahçe-ev varlıklarından başka, geçmiş bağları, gelecek hayallerini de kaybetmiş Ermeni halkı % 70'i, Fransa, İspanya, ABD, Orta doğu ve dünyaya yayıldı. Yönetmen, bu senaryosu-filmiyle yok olması için tüm şartları yaşamış bu halkın, spor, kültür, sanat, ilim, irfan, sanayi, ticaret, zanatta, iflah olmaz bir inat, ısrar ve sebatla başarılı olup, hayata tutunabilmelerini gösteriyor; bilinmeyenleri de fısıldıyor. Miguel A. Nieto'nun özellikle insan hakları konulu filmlerde ödülleriyle de tanınıyor.

Uprooting, Bulgar yönetmen Kostadin Borev'in  86 dk'lık, Bulgaristan-Ermenistan  ortak bir belgesel film. ''Tüm imparatorluklar kanlı yıkılmıştır. Osmanlı'nın çöküşü de 25 yıl sürmüştür. Yıkılkırken (yine çoğu kez olduğu gibi) yeni bir devlet kuruldu ama kabak Ermeni milletinin başında patladı yani Ermeni milletine ödettirilen çok ağır bir bedel 'sayesinde' Cumhuriyet'in temelleri atıldı. Sonuç, bu yeni devlette aslında Ermeniere yer yoktu. Resmi sayılarca, Sultan Abdülhamit döneminde 3 milyondan (yıllarca ısrarla bu sayı aşağı çekilmek istenmiş olsa da) fazla, Ermeni vatandaşı yaşıyorken,bugün bu sayı 50 bin civarında... Yönetmenin söylemini devam ediyoruz yine ... Hrant Dink bu azalışı 'Ermenilerin köklerinin temizlenmek(!) istenmesi'' diye adlandırılınca, sokak ortasında öldürüldü'' diyor yönetmen...

Evet, dediğimiz gibi, yönetmenin görüşü bu. Bizce Dink'in katledilişini haddinden fazla kolayca açıklayan, Borev'in filmi, kuşkusuz farklı bir bakış açısıyla tanışmak açısından görülmeli...

Ve işte nihayet asıl büyük lokmaya geldik ...

You cannot Cover the sun with mud yani Türkçemizde kullanılan Güneş balçıkla sıvanmaz deyişi, bilerek ve bilhassa tercüme edilerek kullanılmış (Arevı Tsexov çes dzadzgi) ...

Yönetmenliğini Nairi Hokhikyan'ın yaptığı, 49 dk'lık film, özellikle TV kanalları için yapılmış, bir röportajlar dizisiyle, belirli bir tabuyu yıkmayı kendine şiar edinmiş belgesel formatında.

1915'te dikkat Türkler tarafından değil (peki kimlerce?) İttihat ve Terakki örgütünün, o yok edici malum zihniyetini (farklı seviyelerde) taşıyanlarca gerçekleştirilmiş Soykırımını, tıpkı 1915'te var olan birçok İNSAN evladı İNSAN, Türk ve Kürtler gibi, 100 yıl sonra bunu salt kabul eden değil, beynelmilel alanda kabul edilmesi için, kişisel rahatlarını / sağlıklarını / hayatlarını tehlikeye atarak, can-ı gönülden çalışan, değerli Türk ve Kürt aydınları tanıtıyor.

Bu filmde en ufak bir katkım olmamasına rağmen ama 1994 yılının Aralık ayından itibaren, Ragıp Zarakolu ve Jean Claude Kebapçıyan ile önce Paris'ten, sonra tüm Avrupa'ya yayılan ''Ermenistan - Türkiye, demokrat aydınlar arası demokratik diyalog hareketi'' çalışmamın bir tezahürü olarak gördüğünden; yönetmen filmden önce yaptığı konuşmada bizden söz edip ''onların halk diplomasisi alanında yapmış olduğu çalışma olmasaydı, bugün sadece bu film değil ama iki halk arasında gelişmiş olan bir çok olumlu noktada bulunamazdık'' demesi, beni arkadaşlarımla, bu sözlere mazhar görmesi, duygulandırdı, daha çok çalışmamız için güç verdi...

Bu manevi bir ödüldü benim / bizler için, teşekkür ediyorum...

Geldik yine yazının sonuna, görüşmek üzere...

Yazarın Diğer Yazıları

16'ncı Altın Kayısı Festivali'nde Türk asıllı yönetmen ve Türkçe filmler de ödül aldı

Ermenistan Başbakanlığın ödülü, bizim ‘GAIFF Sinema’yı Kalkındırma Platformu’, Ermenistan’dan Datev Hagopyan’ın ‘Tagart (Tuzak)’ filmine takdim edildi…

Ve "iyi ki var" dediğimiz 16'ncı Yerevan Altın Kayısı Film Festivali'nin sonuna geldik...

Güzel, eğlenceli, değişik yani yeknesaklıktan kurtaran ama belirli bir düzene ve disipline alışkın özellikle yabancı konuklar için biraz yorucu ve yıpratıcı ama ‘araziye uymaya çalışıyor’ insanlar, ne de olsa kayısı ülkesi… 

‘Azerbaycan Filmi’ derken

İnsanlığın unuttuğu ulvi değerleri, günümüzde inatla yaşatan Malakanlar!