26 Aralık 2014

Cesaretin var mı: Counter Hegemonya

Ancak esas olay, bir iktidarın söyleminin dışına çıkıp kendi hikayemizi yazmak...

 

Kendi hikayemizi yazalım, her Erdoğan sözüne kapılıp gitmeyelim. Bu hegemonyadan, ya da üzerimizdeki kontrolden kurtulmak için esastır diyenler var. Aslında kısmen doğru olduklarını düşünsem de bence eksik ve oldukça tehlikeli bir söylem bu.

Bu söylemle nereye gidebiliriz? Bir yer altına…. Kendimize ait siyasi düzenden bağımsız bir hareket kurma çabasına… İki umursamazlığa, siyasetten tamamen uzaklaşmaya, iyice marjinalleşmeye. Karşımızdakini anlamadan, bilmeden, hatta bazen karşımızdaki gibi olmadan bu sistemde var olmak ve hatta kazanmak mümkün mü? AKP nasıl kazandı?

Elbette, algıda seçicilik var. 13 küsur yıldır bir siyasi hareketi takip edip, hele de liderinin her konuşmasını izleyip dinlemiş birisi olarak, benim için Erdoğansız bir dünya hayal etmek çok zor. O nedenle anlamakta zorlanıyorum, Erdoğan’ı sev, say, nefret etme söylemlerinden. Allahtan başka kimseden korkumuz yok diyen bir hareketin, herkes bir kula saygı duyacak söylemine indirgendiğini görmek oldukça sıkıntılı.

Ancak esas olay, bir iktidarın söyleminin dışına çıkıp kendi hikayemizi yazmak. Ben buna karşıyım. Bence esas ihtiyacımız olan iktidarın söylemini anlamak, yaptıklarını şeffaflaştırmak, eldeki yasalar içindeki haksızlıklar üzerine birleşerek bir dava yürütmek ve gerçekten hırsızlık, yolsuzluk, devlet gücünü ve mevkisini kötüye kullanmaları cezalandırmak olmalı.

16 yasında bir çocuğun söylediği sözler nedeniyle gözaltına alındığı, 14 yasında başına aldığı gaz kapsülü darbesiyle vefat eden bir çocuğun bilyelerinin terror kelimesiyle aynı cümlede anıldığı, baklava çalan çocukların kelepçelendiği, hapiste çocukların tecavüze uğradığı, bunu haber yapmaya çalışanlara hayatın zulm edildiği, tecavüze uğrayan çocukların sessizliği hükm edildiği bir ülkede yaşadığınızı hayal edebiliyor musunuz? Zaten sayıları 100 yıl öncesine kıyasla yok olma derecesinde azalmış “dini azınlıkların” sessizce terk ettiği, milli içki rakının Kaliforniyada üretim yerinden daha ucuz olduğu, rahat içildiği, milyonlarca yüreğin yaşadığı katliama “sözde soykırım” diyebilen bir akademisyenin kutlandığı, polisin, parallel yapının koyduğu paraların faizleriyle devletten zanlılarca geri alındığı bir ülke hayal edebiliyor musunuz?

Ve böyle bir ülkede artık post hegemonya yaşayalım ve de kendi hikayemizi yazalım fantazisinin desteklendiğini… Hayır hegemony sonrasından ziyade hegemony karşıtı yaşayalım bence…

Ve aslında planlı olmasa da son iki yıl içinde Erdoğan ve AKPye verilen tepkilerin niteğine bakacak olursanız, henüz birleşmemiş, örgütlenmemiş de olsa ciddi bir counter hegemony hareketi var. Herşeyi bir kenara bırakıp en son “doğum kontrolü ihanettir” söylemine bakacak olursanız, verilen tepkilerin nasıl değiştiğini,toplumun siyasi tepki ritminin nasıl farklılaştığını oldukça açık okuyabilirsiniz. Gelecek sabuklamada bu daha da belirginleşecek, çünkü kumulatif bir hareket var….

Sorun artık AKP çevresinde kenetlenen grupların çözülmesi nasıl bir görüntü yaratacak? Elbette 12 yıl öncesinden çok farklı bir toplum var. Esas kendi hikayemizi bu tablo yaratacak. Çöküşü düşünmeye cesaretiniz var mı?

 

Yazarın Diğer Yazıları

Eyyy sevgili eskimeyen aşklar için HDP vardır!

Ayrıldıkları sevgililerini arayıp ikna eden AKP’li sayısına bakmamız icap edebilir mi?

İdeolojik halay çekelim mi? HDP'ye oy vermeniz için 6 neden

Beyaz Türkler, Demirtaş’a Cumhurbaşkanlığı için oy verdiler, ve şimdi de daha büyük rakamlarda HDP'ye oy verecekler

Menderes Sendromu ya da thanatophobia

Çocuklarımız kefenle dolaşmanın cesaret göstergesi olmadığı bir dünyayı hak etmiyor mu?