08 Aralık 2014

Aşk Bakanlığı duyurur: 2+2=5 ama 2*2=3

Umarım Cumhurbaşkanımızı ayakta alkışlayacak olan, George Orwell’ın eserleri Türkiye’de daha fazla paylaşılır

Bir okuyucu e-maili aldım. Bir bölümünde şöyle diyordu “Yani sizi okumayı seviyor muyum, sevmiyor muyum karar veremedim, çünkü bir sonraki cümlenizi tahmin edemiyorum. Siz kimlerdensiniz kimin yanındasınız bilemiyorum, bu da beni rahatsız ediyor. İnsan kendisiyle hem fikir olanları okumayı sever çünkü. En sevdiğiniz kitap “işte ben yazsam böyle yazardım” diyeceğinizdir. İnsanın içini rahatlatır. Oysa ben sizi okurken sürekli koynuma bir yılan yerleştireceğinizden çekiniyorum. Diyeceksiniz ki okuma o zaman, ya da belki de demezsiniz. Dedim ya sizi tahmin edemiyorum. Ama okumadan da duramıyorum, yazılarınızda demeseniz de siz kimlerdensiniz bana der misiniz?”

Okuyucum şu noktada evrensel bir eğilimi açıklamış… İnsan kendisiyle hemfikir olanları okumayı, dinlemeyi, izlemeyi sever.  Kendimiz gibi olanlarla birarada olmayı tercih ettiğimiz gibi. Yılanlarla oynayan çocuklar bu yüzden yalnız kalırlar. Bu yüzden bilmediğinden korkar çekinir insan, rahatsız hisseder. Uzak durur. Uzak durdukça tanıyamaz. Bilmesi öğrenmesi anlaması zorlaşır. Uzak durmakla da yetinmez, üşenmeden diğerlerini bilgilendirir, “bak bak bu adam tehlikeli aman ha bundan uzak dur” diye öğüt verir… Elbette tehlikeli ve uzak durulması icap eden kişiler vardır ancak ben daha siyasi bir duruştan bahsediyorum. Onunla konuşma o İsrail lobisinden, bununla asla konuşma Kızılbaş, şununla da konuşma  aman aman o İsmailağa Cemaatinden, hele bundan mutlaka uzak dur bak Hizbut Tahrircidir, ötekine sakin yanaşma İBDA-C ya da Hizbullahtır diyorlar, berideki zaten yılların Amerikan ajanı, bir diğeri makul şüpheli ya İran ajanıdır ya da İŞIDçidir? Bu liste tahmin edeceğiniz üzere uzar gider…

Alev Alatlı, benim ayıbımdır, ne zaman kitaplarına başlasam bitiremeden bıraktığım bir yazar.  Ancak ben kendisinin kıymetli ödülü alırken yaptığı konuşmayı oldukça beğendim… Gözyaşı dökmedim, ama çok ince bir zekanın ürünü olduğunu düşünüyorum, “Hayır Diyebilmeli İnsan” başlıklı bir kalemin elinden çıktığını anımsatarak.

Şöyle düşünelim, ayakta alkışlamak eğer Orwell’in dünyasında nasıl olurdu? Orwell, Hindistandan Burmaya Paris ve Doğu Londraya kadar pek çok yerde yaşamış birisi, buna rağmen hayata dair çok katı kuralları var… Mesela yorulmadan didinmeden oturup iyi çay demlemenin 11 detaylı kuralını yazmış Orwell. Siyasi kimliklere hiç tahmin etmedikleri anlarda eleştiri getirmeyi, tartışmayı seven birisiymiş… Fakirler Nasıl Ölür , ve Güzel Bir Fincan Çay yazılarında tekrar tekrar gördüğümüz köklerine bağlılığı. Sen bunca dünyayı dolaş, hele de İspanyayı yaşa ve gel ardından lager sevme ama biranın acı tadına vurul. Çaya şeker konmasını cümlelerce eleştir ve önce süt mu çay mı konulmalı üzerine kafa yor. Tüm dünyagörmüşlüğünle tut en sevdiğin tadlarını en klasik Ingiliz yemekleri olarak belirt. Böyle bir kişiliğin neden Erdoğan çiftini alkışlayacaklarını söylemiş olabilir Alatlı?

1 - Orwell Erdoğan çiftini alkışlayarak protesto ederdi? Tıpkı 1984 kitabında tarihi yeniden yazmakla görevlendirilen, partiye sadık gözükse de içten içe nefret eden Winston gibi. Yani görünürde güzel bir iş yapıyor ama aslında ciddi bir protesto. Yani Alatlı Orwell sizleri görse ne kadar müthiş bir çift, nasıl da birleştirici herkesi kucaklayıcı siyaset yapıyorlar derdi demedi değil mi? Bence Alatlıya biraz kredi açalım.

2 - Orwell, Erdoğan çiftini ayakta alkışlardı çünkü işte anlattığım distopiaların gerçek hayata geçirilmesine yardım eden insan, belli ki beni okumuş, içselleştirmiş ve uygulamaya koymuş, kendilerine aferim çok güzel bir başarı demek için alkışlardı. Belki de Alatlı bunu düşünerek ayakta alkışlardı sizleri dedi.

Eminim Alatlı benden çok daha derin bir Orwell biyografisine hakimdir. Bence eleştirmeden biraz anlamaya çalışalım… Anlatmasını bekleyelim böyle bir cümle nedendir….Dünyadaki pek çok siyasi akımı, mesela İkinci Dünya Savaşı sonrasında İngilteredeki anti-Semitismi ve zamanının liderlerini böyle eleştiren, siyasi romanları dünya listesini sallamış bir deha neden Erdoğan çiftini ayakta alkışlardı….

Düşünün 1984 kitabındaki Bakanlıklardan birisi “Aşk Bakanlığı”,  bu bakanlığın görevi partiye ve rejime karşı olanları tespit etmek, bulmak, izlemek, gerekirse tutuklayıp öldürmeden işkence etmek, en sonunda iyice kıvama geldiklerinden 101 no'lu odaya yollayıp kalplerini aşkla doldurmak. Yani karşı koyma, eleştiri dürtüleri çıkacak yerine partiye sevgi, inanç, biat etme duyguları dolacak. Aşk Bakanlığı adı da… Dil düşünceyi, düşünce de dili çürütür diyen bir adamın kaleminden…Bunları yazan birisi neden Erdoğan çiftini ayakta alkışlardı….

Bence bu çok önemli bir soru..Bir de elbette eğer Emine Erdoğan bu cümleye ağladıysa, neden ağladı? Üzüntüden mi, sevinçten mi, gurur ve heyecan gözyaşları mıydı yoksa?

Ben Alatlı’nın Orwell gibi bir yazarın herhangi bir lideri beğendiği için alkışlayacak bir kişilik olmadığını bildiğini düşünüyorum. Yani Orwell’ın lider alkışlayan kişilerden olduğunu düşünmemiz için bir neden var mı?

Diyeceksiniz ki Alatlı'nın konuşmasını dinlemedin mi? Evet bazı  eksikler vardı elbette… Mesela “BM’de dünya beşten büyüktür dediniz” dedi Alatlı… Sonrasında BM’de ne oldu? O konuya pek değinmedi…. Ama hangimiz kendimizi sansürlemiyor ki canım? Söylenen sözleri değil, söyleyemediklerimizi okuyabilen okuyucular zamanındayız değil mi? O yüzden zaten bir kalem darbesiyle sokakları birbirine katan sanatçılar var bu ülkede…

Ahhh onlar olmasa…Beynimizle lego parçaları gibi yap-boz oynayanların işleri çok daha kolay olmaz mıydı… Orwell'ın 1984 kitabından 2 cümleyle bitirelim: (çeviri bana ait affola)

“Bazen Winston iki kere iki dört etmez, bazen beş bazen üç eder. Bazen hepsi birarada eder. Aklı selim olmak kolay değil daha çok çabalamalısın.”

“Düşmanlarımızı yok etmiyoruz… Onları değiştiriyoruz”

Umarım Cumhurbaşkanımızı ayakta alkışlayacak olan, George Orwell’in eserleri Türkiye’de daha fazla paylaşılır. Belki tiyatrolarda Orwell uyarlanır? Mesela müfredatta Orwellian düşünce tarşı zorunlu olsa? Mesela “Kandırmacanın evrenselleştiği zamanlarda, doğruyu söylemek devrimciliktir” yazsa liselilerin defterlerinde…Mesela Orwell alkışlardı ama ya Kafka, peki Foucault, hadi başka kimler alkışlardı Cumhurbaşkanımızı, hepsini bir bir mecburi yapsak? Yani Cumhurbaşkanımızı alkışlayacak yazarları, sanatçıları genç nesiller bilmesinler mi? Buna nasıl hayır diyebilirsiniz?

Belki de sizin şifanız sınırlarınızı zorlayan, size benzemeyen, sizi huzursuz eden, komforlu köşelerinizden çıkartan, size yeni camlar açtıran, sizi yollara düşüren, çığlık atmanızı sağlayan kişilerdir?

Yazarın Diğer Yazıları

Eyyy sevgili eskimeyen aşklar için HDP vardır!

Ayrıldıkları sevgililerini arayıp ikna eden AKP’li sayısına bakmamız icap edebilir mi?

İdeolojik halay çekelim mi? HDP'ye oy vermeniz için 6 neden

Beyaz Türkler, Demirtaş’a Cumhurbaşkanlığı için oy verdiler, ve şimdi de daha büyük rakamlarda HDP'ye oy verecekler

Menderes Sendromu ya da thanatophobia

Çocuklarımız kefenle dolaşmanın cesaret göstergesi olmadığı bir dünyayı hak etmiyor mu?