06 Mart 2012

Sivas'ta ne olmuştu?

Madımak Otelinde konaklayan, aralarında şair, yazar, müzisyen, karikatürcülerin bulunduğu otuz üç insan can verdi.

 

 
Tarih: 2 Temmuz 1993 Gün: Cuma. Yer: Sivas. Polis tutanağına göre, 15.000 kişilik köktendinci güruh, “Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak”, “Laiklere Ölüm”, “Yaşasın Şeriat” sloganlarını, insanoğlunun tarihin yazgısını değiştiren ateşi, büyük bir toplu katliamda kulandılar. Olayların sonucunda, Sivas’ta üç yüz yıl önce öldürülen ozan Pir Sultan Abdal şenliklerine katılan ve Madımak Otelinde konaklayan, aralarında şair, yazar, müzisyen, karikatürcülerin bulunduğu otuz üç insan can verdi.
 
2 Temmuz 1993 yılında, bu ülkede çok ağır bir katliam yaşandı.  Madımak Oteli, uzun süre ablukaya alındıktan ve ateşe verildikten sonra içerdekilere yanarak, boğularak –canlı yayında – acımasızca can çekişerek öldürüldüler.  Sivas Katliamı’ndan 18 gün sonra ise ilk dava açıldı.
 

Olayın gelişimi ve Aziz Nesin’in hedef gösterilmesi

 
Pir Sultan Abdal Şenlikleri’nde Aziz Nesin’in yaptığı konuşma ardından Bizim Sivas gazetesi “Müslüman Mahallesi’nde salyangoz satıyorlar!” başlığıyla çıktı. Hakikat gazetesi ise şenlikleri “dinsizlik propagandası yapılıyor.” diye eleştirdi. Aziz Nesin o konuşmada şunları söylüyordu: “Ben genelde 400 yıl önce ne olursa olsun, en doğru sözler olsun, en doğru sözler olsun, bugün aynen onların yürürlükte kalmasından yana değilim. 700 yıl önce, 750 yıl önceki Mevlana da öyle, tabii bunların içinde ölümsüz değerde sözler elbette vardır. Ama o felsefe bütünüyle bugüne ait uygulanamaz ve o yüzden ben Müslüman değilim, yoksa Kuran’da da güzel sözler var. 1300- 1400 yıl önceki sözlerin, kimin sözü olursa olsun, eskimeyeceğine inanmıyorum. Eskimiştir.
 
Bugün Pir Sultan’ı yaşatmak, ondaki gerçeklerin çağcıllaştırılma bugünkü çağa uyar hale getirebilsek, o zaman ondaki nedir onlar, insancıllık başta olmak üzere bir tür haksızlığa karşı ayaklanmak ya da karşı gelmek yoluyla olabilir. Bunu sazda, sözde, şiirde yeni Pir Sultan Abdallar, çağcıl Pir Sultan Abdallar, yeni demelerle, yeni değişlerle ortaya koyabilir ancak…”
 
Olayın ardından 6 Temmuz 1993’te, Sivas’ta ölenlere rahmet dileyen Mim Kemal Öke, Nesin’in kışkırtıcı olduğunun kesin tespiti içinde şunu soruyor: “Şimdi sorarım, bu ne garabettir ki, Pir Sultan Abdal gibi bir İslam büyüğü için tertiplendiği “gözüken” bir konferansa dinsiz Nesin konuşmacı olarak çağrılıyor.!.” Zaman gazetesi yazarı Mustafa Çağırıcı ise “Sivas’a davet edilen ateist Aziz Nesin’in halkın inanç ve değerlerine sadistçe saldıracağını aptallar bile kestirebilirdi… Ama onu davet edenler ya bunu kestiremeyecek kadar cahildi, yahut da bunların olacağını bile bile, belli bir amaçla o kişiyi Sivas’ta konuşturmuşlardır. Her üç duruma göre, onlar da olayın müsebbipleridir.”
 
Ömer Öztürkmen, Türkiye Gazetesi’nde şunları yazıyordu: “Durup dururken Şeytan Ayetleri kitabını yayınlamakla milleti tahrik etmek istediği ortada değil mi?” Dönemin FP’li Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu da olayların Alevi-Sünni çatışması değil, Aziz Nesin’e yönelen öfkeden kaynaklandığını beyan edecekti.
 
Nesin, kendisine yöneltilen suçlamaları kesin bir dille reddedecek ve yaptığı konuşmanın örneği 7 Temmuz günü gazetelerde yer alacaktı.
 
Dönemin DGM Savcısı Nusret Demiral ise “olayda örgüt yok, tahrik var” diyecekti.
 

Dava Süreci

 
TBMM Komisyonu, 8,5 saat boyunca oteli çevreleyen ve “Şeriat İstiyoruz” diye bağıran kalabalığın neden sis bombası ya da göz yaşartıcı bomba kullanılarak dağıtılmadığını ilgililere sormuş ancak net bir yanıt alamamıştı. Olay, Aziz Nesin’in tahrikine bağlandı. Komisyonun olayın nedeni ve sorumluları ile olayların oluş şeklinin ortaya çıkarması mümkün olamadı. TBMM Araştırma Komisyonu, olayı “kitle psikolojisinin yarattığı şiddet” e bağladı.
 
Sivas dışından gelen ve örgütlü bir biçimde eylem için orada bulunan kişi ve grupların kaçmalarına izin verildiği için bugüne kadar yalnızca 160 sanık yargı önüne çıkartılabildi. Tutuklanan sanıklar dışında eylemcilerin yakalanması yolunda hiçbir çaba harcanmadı. Bununla birlikte katliamı engellemeyen ve araştırmayan güvenlik güçleri, jandarma, vali, diğer idari birimler hakkında bir ihmal soruşturması açılmadı. Tutuklanan sanıkların yargılanmaları sürecindeki yaşananlar, sanıkların fütursuzca adeta mahkeme heyetini yok sayan tutumu, müdahillere saldırısı yüreklerimizdeki yangını her duruşmada yeniden alevlendirdi.
 
1993 yılında üç ayrı mahkeme kuruldu ve sadece 106 sanık o mahkemelerde yargılanmaya başladı. Avukat Şenal Sarıhan’a göre “televizyon kameralarında yakma, yıkma ve tahrip etme işinin en başında görünenlerden pek çoğu yakalanmamıştı. Olayın ardındaki örgüt ya da örgütlerin saptanması konusunda en ufak bir çaba gösterilmemişti…. Delillerin yeterince değerlendirilmemiş olmasına karşın 60 kişi hakkında ‘takipsizlik kararı’ verilmişti.”
 
Süreç içinde sanıkların pek çoğu tahliye edildi.
 
Cafer Erçakmak Olayı
 
05.11.2008 günü müdahiller ve avukatlar, davanın önemli sanıklarından olan Cafer Erçakmak hakkındaki davanın Cumhuriyet Savcılığı tarafından zaman aşımı nedeniyle düşürülmesi haberiyle sarsıldı. Hakkında idam eczası istenen bir sanık hakkında savcılık davanın düşürülmesini talep ediyordu. Sonunda davanın önüne geçilmesi başarıldı. Ancak dosyada yargılanan 6 sanık hakkında da ilginç bilgilere ulaşıldı. Örneğin, İhsan Çakmak sözde aranıyor olmasına karşın, Sanık Altınyayla Belediyesi’nde nikah yapmıştı. Aynı sanık 22.05.1997 tarihinde askerlik görevine başlamış, 2000 yılında da Emniyet Makamları’ndan ehliyet almıştı.
 
Temmuz 2011’de ise Cafer Erçakmak’ın Sivas’ta bulunduğu ve gömüldüğü ortaya çıktı. Avukatlar DNA kaydını istedi. Eşinden DNA kaydı alındığı belirlenen bir önceki davada 13 Mart kritik gün olarak belirlendi.
 
Şubat 2012’de ise sanıklardan Ethem Ceylan’ın Almanya sınırında yakalandığı ancak kefaletle serbest bırakıldığı ortaya çıktı.
 
Kırmızı bültenle aranan sanıklara Adalet Bakanlığı’nın gerektiği önemi göstermediği defalarca mahkemede dile getirildi.
 
13 Mart 2012 günü, sanıklar “bulunmamaya” devam ederse, Sivas ek davası zaman aşımından düşecek.
 

Sanık Avukatları ve Siyasi Pozisyonları

 
Sanık avukatlarının önemli bir kısmı dönemin Refah Partisi’nden (Adalet Bakanı olan Şevket Kazan) diğer bir kısmı ise Adalet ve Kalkınma Partisi’nden milletvekili oldu. Sanık avukatları ve bugün bulundukları siyasi pozisyon şöyle: Ali Aşlık  AKP İzmir Milletvekili, Halil Ürün  AKP Afyonkarahisar  Milletvekili, Hayati Yazıcı AKP İstanbul Milletvekili, , Haydar Kemal Kurt AKP Isparta milletvekili (2007-2011), Hüsnü Tuna  AKP Konya Milletvekili (2007-2011), İbrahim Hakkı Aşkar AKP Afyonkarahisar Milletvekili (2007-2011), İsmail Aydos: SP avukatı ve milletvekili adayı, Mehmet Ali Bulut  AKP Kahramanmaraş Milletvekili, Mümtaz Akınc Afyonkarahisar Baro Başkanı, Anayasa Mahkemesi Üyesi  ve Zeyid Aslan AKP Tokat Milletvekili.
 

Sivas’ta yakılarak öldürülenlerin isimleri

 
Öldürülenlerin isimlerini bir defa daha hatırlayalım, unutmamak ve unutturmamak için.
 
Asım Bezirci (Eleştirmen, 65), Nesimi Çimen (Halk ozanı, 62), Metin Altıok (Şair, 52), Muhlis Akarsu (Halk ozanı, 45), Muhibe Akarsu (35), Behçet Aysan  (Doktor, şair, 44), Edibe Sulari (Halk ozanı, 44), Uğur Kaynar (Şair, 37), Erdal Ayrancı (Belgeselci, şair, 35), Asaf Koçak (Karikatürist, 35), Seher Ateş (30), İnci Türk ( 22), Muammer Çiçek  (27), Gülender Akça  (25), Mehmet Atay (Gazeteci ve fotoğrafçı, 25) Carina Cuanna Thedora Thuijs (Hollandalı Akademisyen, 23), Hasret Gültekin (Halk ozanı, 23), Sait Metin ( 23), Gülsüm Karababa (22), Huriye Özkan (22),Yeşim Özkan ( 20), Murat Gündüz (22), Ahmet Özyurt (21), Handan Metin ( 20), Serkan Doğan (19), Serpil Canik (19), Yasemin Sivri  (19), Asuman Sivri  (15), Belkız Çakır (17), Nurcan Şahin ( 17), Özlem Şahin  (16), Menekşe Kaya (16), Koray Kaya (12)
 
Kaynakça: Sivas olaylarıyla ilgili detay bilgi “Yüreklerimiz Hala Yangın Yeri : Sivas 2 Temmuz 1993 (Orhan Tüleylioğlu), um:ag Yayınları’ndan alınmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları

Cumhuriyet’ten um:ag’a

Vakıf kurulduğunda ilk amaç, babamın gazetecilik anlayışını gelecek nesillere yaymak için bir eğitim modeli geliştirmekti.

Uğur Mumcu’nun ardından; dün ve bugün...

Her ırkçı ve şoven duygu, bir başka şoven ve ırkçı düşüncenin düşman kardeşidir

Çünkü yanan bilir

Ülkenin yeniden kendi eski dosyalarını açıp kendi geçmişiyle yüzleşmesi gerekiyor. Bastırılan her olay, misliyle günümüze geri geliyor.