06 Ekim 2015

Ölüye bunu yapan diriye ne yapmaz! AKP terörle arasına mesafe koymalıdır

Toplum gitgide şiddeti doğallaştırıyor, kendisi de şiddet uygulamaya başlıyor

Ölüye saygı, dinlerin kültürlerin binlerce yıllık ortak değerleridir. Ölüm karşısında çaresiz olan insan, ölüm korkusunu saygıya dönüştürerek aşmaya çalışır. Batı mitolojisinde de Doğu efsanelerinde de, öldürdüğü düşmana saygısızlık yapan, cesedini sürüyen, ölüye hakaret eden kişiler, kahraman da olsalar, tanrıların lanetinden, kaderin öcünden kurtulamazlar.

Ölüye saygısızlığın, cesede hakaretin görüldüğü yerde insanî değerler iflas etmiş, akıl ve vicdan sıfırlanmış, şiddet cinnet boyutlarına varmış demektir. Bu türden vakaların tekil olmaktan çıkıp rutine dönüştüğü bir toplum hastalıklıdır, çürümüştür, kolay kolay iflah olmaz.

 

Bu fotoğrafa iyi bakın

 

Kendinizle yüzleşmeye cesaretiniz varsa çatışmada öldürülen Hacı Lokman Birlik’in Şırnak sokaklarında panzerin arkasından sürüklenen cansız bedenine bakın. Ne ilk ne de son görüntü bu. Hatırlayın: Gencecik Kevser’in Varto sokaklarında sürüklenen çıplak, cansız bedenini hatırlayın. İki ay ya geçti ya geçmedi üzerinden. Hatırlayın: Postallarıyla ölü bedenlere basıp selfi çeken “kahramanları (!)” hatırlayın. Yaşınız elveriyorsa biraz zorlayın hafızanızı, 1990’lardaki benzeri fotoğrafları hatırlayın, ölülerin soyulup sünnetli mi sünnetsiz mi diye muayene edildiğini belgeleyen insanlık ayıbı, insanlık suçu görüntülerini hatırlayın. O günlerde duymayanlar, bilmeyenler, görmeyeler bilsinler, anlasınlar ki, 1990’larda babalarının, abilerinin, komşularının, akrabalarının hakarete uğratılan, kirletilen, aşağılanan cansız bedenlerinin ardından korkuyla, dehşetle bakan çocukların çaresiz isyanıdır bugün yaşananlar. Ve bugün, devlet terörünün kurbanı Kevser’lerin, Birlik’lerin, daha nicelerinin tankların, panzerlerin arkasında sürüklenen cansız bedenleri, gelecek kuşakların kaçınılmaz isyanını besleyecektir.

“Bu fotoğrafı unutmayın, çünkü biz unutmayacağız” diyor HDP Eşbaşkanı Demirtaş. Evet, unutmayalım; unutmayalım ki Kürt halkıyla sadece siyaseten değil, yüreğimizin gücüyle ama’sız, fakat’sız dayanışmayı yaygınlaştırarak, güçlendirerek sürdürebilelim. Sadece Kürt halkının değil bütün Türkiye’nin, bütün halkların geleceği için…

 

Terörün silahlı silahsız halleri

 

Şiddet ve terör sadece silah değildir. Bu ülkede şiddetin her biçimi ve her düzeyi, gündelik yaşamımızı kuşatmış durumda. Koca dayağından bezip ayrılmak isteyen kadın, trafikte yol vermeyen sürücü, iktidarın hoşuna gitmeyen yazılar yazan gazeteci, Tayyip Bey’in ve hınk deyicilerinin hoşlanmadığı medya mensubu ya da sanatçı, protesto gösterisi yapan genç, farklı düşünen, farklı inanca sahip olan kimse, HDP’li olan ya da HDP’yi desteklediğini açıklayan yurttaş, hatta suçu(!) Kürt olmak, bazen de Kürt sanılmak olan kişi, kadın erkek, çoluk çocuk, yaşlı genç daha nice fâni şiddetin şu veya bu biçimini tadıyor. Toplum gitgide bu durumu kanıksıyor, şiddeti doğallaştırıyor, kendisi de şiddet uygulamaya başlıyor.

Son yıllarda şiddetin yaygınlaşması, terörün her biçimiyle toplumu sarması kendiliğinden bir gelişme değil. Yani, insanlarımız durup dururken kötüleştiği, vahşileştiği için yuvarlanmadık bu şiddet ve cinnet ortamına. İktidarın en tepelerinden başlayarak yaygınlaştırılan şiddet ve nefret dili, körüklenen çatışma ortamı, şiddetin bir siyasal araç olarak kullanılması, belli kesimlerin bilerek  şeytanlaştırılması, halkın bir kesiminin hedef alınması, kan gölüne dönen bölgenin ortasında bütün komşularıyla, dünyanın neredeyse bütün ülkeleriyle kavgalı bir iktidarın kuşatılmışlık paranoyasının yarattığı korkular, her alanda diyalog ve uzlaşma yerine çatışmanın yeğlenmesi Türkiye insanını gün be gün bu sağlıksız psikolojiye itti.

Kitlelerin psikolojisi ve dili iktidarların, liderlerin, kanaat önderlerinin örneği üzerinden şekillenir. Devletin en tepesinden başlayarak muktedirlerin dili ve zihniyeti toplumu şiddet ve nefrete iten etmenlerin başında geliyor. Ülkenin birliğinin sembolü ve o birliği sağlamakla yükümlü cumhurbaşkanının her olayda “onlar, onlar” diye konuşması bile yeterli.

 

AKP iktidarı terörle arasına ne zaman mesafe koyacak?

 

Sadece iktidar ve AKP’liler değil, her ağzını açan Türk milliyetçisi, HDP’yi rakip gören siyasetçiler, hatta HDP’nin güçlenmesini isteyen benim gibi iyi niyetliler bile “HDP terörle arasına mesafe koymalıdır” diyerek o bildik klişeyi tekrarlarken, terörle arasına asıl mesafe koyması gerekenin devletin iplerini elinde tutan AKP iktidarı olduğunu hiç düşündük mü? HDP, her geçen gün biraz daha güçlü olarak şiddeti, kanı, savaşı yöntem olarak benimsemediğini; Gandi’den alıntıyla “kanlı ellerle barışa uzanılamayacağını”, demokratik özerkliğin silahla tesis edilemeyeceğini, silahın demokrasi getirmeyeceğini vurgularken, bunları duymazlıktan gelenler devlet terörü karşısında nasıl da sus pus oluyorlar! Daha da vahimi devlet güçlerinin halka yönelen şiddetini “ama onlar da…” diyerek nasıl da haklı ve olağan görebiliyorlar!

Açıkça görelim: AKP iktidarı Kevser’in çıplak cansız bedenini yerde sürüyen adamları (güvenlik güçleri deniyor bunlara!) anında en ağır şekilde cezalandırsaydı Hacı Lokman’ın cenazesini sürükleyenler cesaret bulamazlardı. Cizre’de sivil halkı hedef alan yıkımı kıyımı engelleseydi Silvan, Şemdinli, Nusaybin olmazdı. Hürriyet gazetesine saldıran iktidar hempaları parti kongresinde divan üyesi yapılıp taltif edilmeseydi Ahmet Hakan’a saldıran AKP üyesi karanlık adamlar bu kadar pervasız olamazlardı. Bunlar serbest bırakılacaklarına tutuklansalardı, teşvik eden havuzcu yazarlar, mafyacı kodamanlar hakkında dava açılsaydı, yeni olayların önüne geçilebilirdi. En azından, tepelerden başlayarak topluma yayılan korkunç zihniyet bir kenarından törpülenmiş olurdu.

Bunun yerine kitleleri sürekli tahrik eden dil, söylem ve yöntemlerde direnen Erdoğan/AKP iktidarı devlet güçlerinin teröründen ve emirlerindeki kabadayıların saldırganlığından sorumludur. Terörü durdurması, terörle aralarına mesafe koyması gerekenler öncelikle iktidar sahipleridir. Aksi halde meşruiyetleri tartışmalı hale gelir ve terör sorumlusu olurlar.

 

Yazarın Diğer Yazıları

"Kobane düştü düşecek"ten Kobane Davası provokasyonuna

Başta CHP, demokratik muhalefet bu davaya sahip çıkmak zorundadır. Yargının ne ölçüde siyasallaştığını, sadece Beştepe'nin değil tarikatların, cemaatlerin elinde olduğunu herkesin bildiği Türkiye'de "Yargı kararıdır, ne yapalım," demek ipe un sermektir, tezgâhlanan provokasyona su taşımaktır

Hukuksuzluk değil irade gaspı ve siyasî ahlâksızlık

Özgür Özel'in genel başkan olarak, Ekrem İmamoğlu'nun da en büyük ve en önemli belediyenin başkanı olarak heyetleriyle birlikte acilen Van'a gitmelerini, sadece kendi adıma değil ama asıl, hafızalarda hâlâ diri olan kötü yaşanmışlıklar, yetmedi son genel seçimlerde CHP'nin genel başkanı olan Kılıçdaroğlu'nun ırkçı faşist kimliklerle yaptığı gizli protokoller ve benzer uygulamalar yüzünden güvenleri sarsılmış Kürt halkı adına rica ve talep ediyorum

Desteğim DEM Parti'ye, oyum İmamoğlu'na

İstanbul Büyük Şehir'de İmamoğlu'na verilmemiş her oy Cumhur İttifakı'na, özünde Erdoğan'a gidecek