19 Kasım 2015

IŞİD’li cihatçı mı, özel harekâtçı mı?

Bunları gördükçe Türk kimliğimden, batıda yaşıyor olmaktan, nüfus kağıdını taşıdığım devletten utanıyorum, çaresizlikten kahroluyorum

Şırnak’ın İdil ilçesinden görüntüler... İlk bakışta T.C. Devleti’nin “kâfir teröristlere (!)” cihat açtığı bölgenin çeşitli yerlerinden gelenlere benziyor ama bu defa aşina olduğumuz başka görüntüleri anımsatıyor: IŞİD’cilerin zaferlerini kutlama törenlerini… Çoğu siyah maskeli, özel kıyafetli silahlı adamlar “Ya Allah bismillah Allahu ekber” nidalarıyla silahlarını havaya dikip dakikalarca ateş ediyorlar. Aralarında rabia işareti yapanlar var, Ölürüm Türkiyem sloganları atılmasa, dikkatli bakıp Türk bayrağını görmeseniz, pekalâ IŞİD’cilerden bir kesit sanabilirsiniz.

Olayın video görüntüleri çeşitli kullanıcılar tarafından, “Operasyondan dönen Özel Harekâtçıların Şırnak İdil’de alınan PKK leşleri sonrası kutlaması”, “Hain Kürtlere dersini veren Özel Harekâtın zafer coşkusu” türünden başlıklarla internet ortamına konulmuş. Görüntüleri izlerken hatırlıyorum: Cizre’ye giderken akreplerin, kobraların eşliğinde kimlik kontrolu yapan ürkütücü görünümlü adamlar kesmişti yolumuzu. Özel Tim, diye fısıldamıştı şoför. Sivildiler; birbirine karışmış saçları, uzunca kara sakallarıyla, tekinsiz suskunluklarıyla, abus çehreleri ve tehditkâr beden dilleriyle, bazılarının kimlik kontrolü sırasında bile korudukları maskeleriyle IŞİD’cilere benziyorlardı. Bölge halkının Özel Timciler arasında IŞİD’ciler olduğu kuşkusuna o sırada pek itibar etmemiş, tevatür saymıştım. Şimdi Teşkilat’a IŞİD veya benzeri bir zihniyetin taşıyıcıları sızmış olamaz mı diye düşünüyorum. Hele de, hendek çatışmalarının yaşandığı yerlerde günlerce süren sokağa çıkma yasaklarından sonra bombalarla, havan toplarıyla harabeye dönmüş, kan akıtılmış, insansızlaştırılmış mahallelerin delik deşik duvarlarına kazılmış yazıları gördüğümden beri, burada terörle mücadele falan değil bambaşka bir şey yapıldığı izlenimine kapılıyorum.

 

O duvar yazılarından utanıyorum, ya siz?

 

Özel Harekât timlerinin düşmandan kurtarıp fethettikleri (!) sokaklarda,  yıkık dökük duvarlara yazdıkları yazıların bazıları medyaya yansıdı. Gören gözler, kararmamış vicdanlar görüyor, kahroluyor. Bazılarımız görüyoruz da görmemiş gibi yapıyoruz, görüp düşünmekten korkuyoruz. Batı’daki büyük çoğunluk farkında bile değil, umursamıyor. Birileri de “hak ediyorlar”, diyor.

İşte basına, daha çok da internet sitelerine yansıyan yazılardan gelişigüzel birkaç örnek: Kanımız aksa da zafer İslamın; Esadullah timleri burada; Adam olun! Türksen övün, değilsen itaat et; Ne mutlu Türküm diyene; Bu devletin gücünü gör; Devlet her yerde; Kızlar geldik, ininize girin; ve harabeye dönmüş bir binanın duvarında sanki devletle de alay edermişcesine, Devlet geldi, yazısı. Evet, belli ki gelmiş!

Bunlar en yaygınları. Ortaya yayılmasının halkın öfkesini, tepkisini, isyanını körükleyeceğinden korkulup fazla yansıtılmayanlar var; bölgede sevilen, sayılan Kürtlerin adlarıyla, “Bak ananı…..gel de gör” mealinde olanlar, Kürt kadınlarına göndermeli benzer iğrençlikler. İşin iftira, yalan, provokasyon, vb. denilecek yanı da yok, çünkü yazılar yazılırken çekilmiş, bizzat yazanların marifetmiş gibi medyaya servis ettikleri fotoğraflar, videolar bunlar.

Ben bunları gördükçe Türk kimliğimden, o mahallelerde değil batıda yaşıyor olmaktan, nüfus kağıdını taşıdığım devletten utanıyorum, çaresizlikten kahroluyorum. Bu küfürleri, bu intikamcı şiddeti, bu Türk milliyetçiliğine bulanmış IŞİD’ci zihniyeti kendime de yönelmiş hissediyorum, korkuyorum.

 

Devletin güvenlik güçleri mi?

 

Her devlet, kendini korur. Bu korumayı güvenlik güçleriyle sağlar. Demokratik hukuk devleti de, kendini insan haklarına dayalı hukuk ilkeleri çerçevesinde korur. Güvenlik güçleri her yerde sert, tavizsiz, kimi zaman acımasız olurlar, ancak kendini bilen devletlerde hukuku aştılar mı uyarılırlar, gerekiyorsa cezalandırılırlar. En azından böyle olması beklenir.

T.C. Devleti ceberruttur; ezemediğini yok etme refleksi öteden beri güçlüdür. Kürt halkı üzerindeki baskı, zulüm, aşağılama bugünün işi değil. Ama son dört beş aydır bölgede yaşananların eşine benzerine kötü ünlü 1990’larda dahi şahit olmadık. Bölgede yaşayanların bile anlamlandırmakta güçlük çektikleri bir durumla karşı karşıyayız. Devletin güvenlik güçlerinin, özellikle Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulmuş Özel Harekât timlerinin uygulamaları devlet güvenliği için meşru müdahale sınırlarını aşıp etnik milliyetçi, Türkçü, (selefiliğe teğet geçen) İslamcı bir ideolojik savaşa, misillemeye, intikamcılığa dönüşüyor. Ölmüş kişinin cansız bedenini boğazından iple bağlayıp panzerin arkasında sürükleme, Kürt kızının çıplak bedenini sokaklarda sürüyüp teşhir etme, öldürülen Kürt gerillaların uzuvlarını kesme, cesetlerin üstüne postallarla basıp resim çektirme ve burada dile getirmekten hem acı hem de utanç duyduğum benzer şeyler hangi meşru müdafaanın, hangi güvenlik sağlama operasyonunun, hangi vatan görevinin parçasıdır? Biri bize anlatmalı.

İktidarlar, emirleri altındaki güvenlik güçlerinden sorumludurlar. Güvenlik güçleri, mesela Özel Harekât timleri suça bulaşırlarsa ve bu suçlar takipsiz kalırsa, tekrarlanırsa, iktidar meşruiyetini yitirir. Daha da vahimi, bu güçler devletin işleyiş mekanizmalarının, bağlı oldukları yasal kurumların ve iktidarın denetiminin dışına çıkarak “derin”lerdeki merkezlerden yönetilen özel kuvvetlere dönüşürler. Geçmiş dönemde ordu içindeki benzer yapıların yol açtığı toplumsal-siyasal tahribatı hatırlayalım.

Bir süredir Doğu’da Güneydoğu’da şahit olduğumuz gidişat bu türden kuşkulara haklılık kazandırıyor. Yurttaş olarak sorma hakkımız doğuyor: Özel Harekâtı kimler yönetiyor? Kimdir bu yazıları yazanlar? Kimdir IŞİD üslubunda zafer törenleri yapanlar? Kimdir vatandaşı Türk Kürt diye ayırıp, Kürtleri kadın, çoluk çocuk öldürmekle kalmayıp aşağılayan, onurlarıyla oynayanlar?

Batı’ya sesleniyorum, çaresizce. Bütün siyasal partilere, barıştan, demokrasiden söz eden kesimlere, Gezi isyanının çocuklarına, bu ülkenin bütün vicdanlı insanlarına... Belki inanmıyorsunuz, belki bilmiyorsunuz ama Doğu’da, Güneydoğu’da Kürt halkı katlediliyor, bölge yakılıp yıkılıyor. Sorun siyasî, ideolojik olmanın çok ötesinde yaşama ve insana sahip çıkma sorunu artık. Özellikle, vatanın bölünmesinden korkanlar! Vatan göz göre göre bölünüyor. Haberiniz olsun, sizler Kürt halkına el uzatmadıkça, o yazıları duvarlardan kendi ellerinizle silmedikçe, Silvan’a, Lice’ye, Cizre’ye yardım götürmedikçe vatanın birliği bütünlüğü elden gitti, gidiyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Istakoz, Maldivler, pahalı saat muhalefeti AKP'nin AK'lanmasına yeter mi?

AKP kendi içinde bir muhasebeye yönelmek istiyorsa 2002 AKP'sinden 2024 AKP'sine adım adım nasıl gelindiğini; ıstakozu, Maldivler'i bir yana bırakıp Reis'in metaformozu ve Beştepe zihniyeti üzerinden düşünmek zorunda

"Kobane düştü düşecek"ten Kobane Davası provokasyonuna

Başta CHP, demokratik muhalefet bu davaya sahip çıkmak zorundadır. Yargının ne ölçüde siyasallaştığını, sadece Beştepe'nin değil tarikatların, cemaatlerin elinde olduğunu herkesin bildiği Türkiye'de "Yargı kararıdır, ne yapalım," demek ipe un sermektir, tezgâhlanan provokasyona su taşımaktır

Hukuksuzluk değil irade gaspı ve siyasî ahlâksızlık

Özgür Özel'in genel başkan olarak, Ekrem İmamoğlu'nun da en büyük ve en önemli belediyenin başkanı olarak heyetleriyle birlikte acilen Van'a gitmelerini, sadece kendi adıma değil ama asıl, hafızalarda hâlâ diri olan kötü yaşanmışlıklar, yetmedi son genel seçimlerde CHP'nin genel başkanı olan Kılıçdaroğlu'nun ırkçı faşist kimliklerle yaptığı gizli protokoller ve benzer uygulamalar yüzünden güvenleri sarsılmış Kürt halkı adına rica ve talep ediyorum