02 Mayıs 2014

Türkiye’nin ABD’ye değişmeyen komplocu bakışı

Dünya genelinde yapılan birçok kamuoyu araştırmasında Türkiye’deki Amerikan karşıtlığı rekor seviyede seyretmeye devam ediyor.

Ne zaman Türkiye’nin ABD’ye bakışı tartışılsa Amerikalı yetkililer ısrarla aynı şikâyeti dile getirirler:  anti-Amerikanizm.  Haksız sayılmazlar. Dünya genelinde yapılan birçok kamuoyu araştırmasında Türkiye’deki Amerikan karşıtlığı rekor seviyede seyretmeye devam ediyor.  Bush döneminde, Irak işgali ve Guantanamo gibi anlaşılır nedenlerle evrensel boyut kazanan anti-Amerikanizm zamanla azaldı ve Obama döneminde daha normal seviyelere indi. Fakat  Türkiye’de fazla bir değişiklik yaşanmadı. Bugünkü haliyle yapısal bir boyut kazanmış gözüküyor bizdeki Amerikan karşıtlığı.   Türkiye’nin Batı ittifakı içinde yer alan bir NATO ülkesi ve Amerika’nın ”stratejik ortağı” oluşu nedeniyle ciddi bir çelişki yaratıyor bu yapısal Amerikan karşıtlığı.  Bırakın NATO ülkelerini, Pakistan ve Mısır gibi diğer Müslüman ülkelere oranla bile daha yüksek bir anti-Amerikanizm gözleniyor Türkiye’de.  Peki neden ?

Herşeyden önce anti-Amerikanizm nedir iyi anlamak gerekiyor.   Türkiye’de green card ve Amerika’ya vize başvuruları, çocuklarını Amerika’da okutan ve okutmak isteyen aile sayısı sürekli artıyor.  Amerikan tipi fast-food, müzik ve sinema kültürü revaçta.  Halk Amerikalı turistlere kötü davranmıyor ve Amerika ülke olarak ilgi uyandırıyor.  Fakat bunlar zaten anti-Amerikanizm yaratan faktörler değil.  Sorun  ABD’nin izlediği dış politikanın nasıl algılandığında. Bu noktada en önemli mesele dünyaya komplocu gözlükle bakan siyasi kültürümüz. Tıpkı Pakistan ve Mısır’da olduğu gibi, Türkiye’de de Amerikan karşıtlığını körükleyen temel neden hem dünyaya  hem de içerdeki tehditlere bakıştaki komplocu mantık.  Her taşın arkasında bir CIA parmağı görmek adeta milli bir refleks  ülkemizde.  

Bu komplocu mantığı anlamak için yakın zamana kadar Türkiye’de devletçi geleneği yansıtan Kemalist reflekse bakmak yeterli. Kemalizmin gözünde  iki temel düşman vardır: irtica ve bölücülük.   İrtica ve  bölücülüğün  Amerika tarafından destek görüyor oluşu en temel gerçek olarak kabul edildi Kemalist siyasi kültürde.   Bugün, AKP’nin temsil ettiği moda kavramla “yeni” Türkiye’de, ciddi oranda zemin kaybetti Kemalizm. Fakat  anti-Amerikanizm azalmadı.  Tam aksine “dış mihraklar” edebiyatı bütün hızıyla devam ediyor.  Bu bildik söylem Gezi olaylarında ve son olarak Gülen hareketi-AKP çatışmasında yeni boyutlara ulaştı. 30 Mart yerel  seçimlerini bir istiklâl savaşı gibi gösteren mantığa bakmak yeterli ne dediğimi anlamak için. Türkiye her an bir uluslararası komplo ve operasyona mâruz kalıyor.   Karanlık dış mihraklara karşı egemenliğini, bağımsızlığını ve milli iradesini korumak için can siperhane çarpışıyor her an.  Oysa olup biten herşeyi iç dinamiklerle açıklamak mümkün.  Gelin dünkü  Kemalizm ve tehditler ve bugünkü AKP mantığı nasıl anti-Amerikanizmi körüklüyor bir göz atalım.

Önce  irtica ve bölücülükten başlayalım. Kemalizmin bu iki baş düşmanı artık siyasi gündemini belirleme konusunda tekellerini kaybettiler.  İktidar partisi  PKK  ile bir müzakere sürecinde. Ama buna rağmen halen hatırı sayılır bir toplumsal kesim AKP’yi ülkeyi bölecek olmakla suçluyor ve bunun arkasında bir Amerikan parmağı görmeye devam ediyor. MHP milliyetçiliğine ve CHP içinde ulusalcı söyleme bakmak yeterli bunun için. AKP’nin Kürt politikasını ABD güdümünde görmeye devam ediyor milliyetçi-ulusalcı kesim. Gene aynı bağlamda, yakın zamana kadar Irak’ta Kürt meselesini nasıl tartıştığımızı hatırlamakta yarar var. Bush yönetiminin Irak işgali sonrasında bütün Türkiye, ABD’nin Irak’ta bir Kürt devleti kurmak istediğine inanmıştı. Wasghington hamiliğinde Büyük Kürdistan’ın temelleri atılıyor, Sevr hortluyordu.  Bir de bugüne bakın.  Irak’ta Kürdistan Yerel Yönetiminin en büyük ekonomik ve siyasi destekçisi kim şimdi ? ABD değil, Türkiye.  Ankara-Erbil arasında uzun zamandır balayı yaşanıyor.  Barzani Türkiye’nin Kürt açılımının ve enerji politikasının temel taşlarından biri haline geldi.   Bundan birkaç yıl öncesine kadar  Ankara hep Washington’a Irak’ın toprak bütünlüğünün önemini hatırlatırdı.  Gözümüzde en büyük tehdit Kürtlerin ABD sayesinde bağımsızlık kazanacak olmasıydı.  Bu durum sürekli anti-Amerikanizm körüklerdi.  Şimdi roller 180 derece değişti.  Artık Washington, Ankara’yı Irak’ın toprak bütünlüğü konusunda uyarıyor.   Ama artık  Ankara ve Erbil kendi bildikleri telden çalıyor ve enerji anlaşmalarında Bağdat’ı ve ABD’yi pek takmıyorlar.  Demek ki, geçmişteki  anti-Amerikanizm o dönemin tehdit algılamasına bağlı bir komploculuktan ibaretmiş. 

Peki ya irtica meselesi ? Yakın geçmişe kadar bu konu tartışıldığında gerek Kemalist mantık gerekse medya ve toplum hemen komplocu reflekslerle Amerika’yı suçlardı. Bunun en tipik örneği  “ılımlı İslam” kavramının bir Amerikan projesi olarak değerlendirilmesiydi.  ABD, irtica ve AKP  arasında hemen bir organik bağ kurulurdu. Büyük Orta Projesi gibi Bush döneminin ucube neokon politikaları üzerine kurulan bu komplocu mantık 2008’de AKP’yi kapatma davasında Yargıtay başsavcısının iddianamesine bile girmişti.

İrtica ve bölücülük demode kavramlar haline gelmiş olsa da bugün modası hiç geçmeyen anti-Amerikanizmi körükleyen komplocu mantık AKP egemenliğindeki yeni Türkiye’de devam ediyor. Üç örnekle bitirelim.  Birincisi İsrail. İsrail’e haklı olarak kızanlar, haksız şekilde  “Yahudiler Amerika’yı yönetiyor” gibi basit ve komplocu bir mantıkla her konuda Amerika’yı suçluyorlar. Evet, ABD’de güçlü bir İsrail lobisi var. Ama bu onlar ülkeyi yönetiyor anlamına gelmiyor. ABD ve İsrail’in her konuda anlaşmadığını anlamak için Obama’nın  Netanyahu ile yaşadığı krizlere bakmak yeterli. Zaten Obama olmasaydı Netanyahu  Türkiye’den kolay kolay özür dilemezdi. Ama bu gerçekler komplocu mantığı engellemiyor.  İkinci komplocu örnek Gezi hareketinin arkasında  Amerika ,İsrail, veya Almanya kaynaklı kışkırtma ve provokasyon arayışları. Sanki Gezi hareketini içerdeki toplumsal patlamayla açıklamak çok zormuş gibi “dış mihraklar bizim güçlenmemizi istemez” ezberi sapasağlam yerli yerinde duruyor. Son örnek benim en hoşuma gideni. Kendisi zaten komplocu bir şekilde ABD damgalı “ılımlı İslam” olmakla suçlanmış AKP şimdi aynı komplocu mantığı Gülen hareketine çeviriyor.   17 Aralık sürecine ve yolsuzluk suçlamalarına ABD ve İsrail güdümünde bir darbe girişimi olarak bakmak başka nasıl açıklanır ki? Evet,  komplocu mantık damarlarımızdaki asil kanda mevcut galiba.       

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Washington'dan bir Türkiye analizi

Batı’nın çifte standartları veya artan İslam fobisi gibi konularda Türkiye haklı olsa bile, Erdoğan kendi sicili nedeniyle ciddiye alınmıyor

Trump'ın dünyaya mesajı: Kasabada yeni bir şerif var

Sürpriz faktörü Trump'un atacağı adımları öngörmeyi zorlaştırıyor

Trump ve popülizmin zaferi

Trump kabinesi, Türkiye'ye benzeyecek gibi görünüyor