11 Mayıs 2018

YÖK'ün garip tepkisi

YÖK, üç yüz Fransızın anti-semitizm konulu bildirisinde yer verdikleri Kur’an – ı Kerim ile ilgili cahilce paragrafa tepki olarak bunu yapmış...

Şöyle bir haber okudum:

“Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı (YÖK), Türkiye’deki yükseköğretim kurumları bünyesinde yer alan ve henüz öğrencisi olmayan Fransız Dili ve Edebiyatı ve Fransızca öğretmenliği bölümlerine yeni bir karar alınıncaya kadar öğrenci alınmamasını karar verdi.”

Gözlerime inanmadım, bir daha okudum. YÖK, üç yüz Fransızın anti-semitizm konulu bildirisinde yer verdikleri Kur’an – ı Kerim ile ilgili cahilce paragrafa tepki olarak bunu yapmış, haberde o da belirtiliyor. Buna da inanamadım. YÖK’ten, yanı ilim irfan yuvalarımızın bağlı olduğu kuruluştan, ana ilim irfan çatısı olması gereken kurumdan söz ediyoruz. İnanamıyorum. Politikacının bile göstermemesi gereken bir tepkiyi YÖK gösteriyor. İnanamıyorum.

O bildiriye imza atan üç yüz kişi Fransa değil; Fransa’yı, resmi Fransız kurumlarını, Fransız kamu oyunu temsil etmiyorlar. Aptallığı temsil ediyorlar. Onlara Fransa’da zaten tepki gösteriliyor.

Üstelik, bilim irfan insanının böyle tepkisi olur mu? Tepki vereceksen o üç yüz kişiye ver, niye Fransız kültür ve diliyle uğraşıyorsun? Fransız kültürünün dünyadaki önemi belli, Osmanlı modernleşmesindeki, Cumhuriyetin kuruculurı üzerindeki etkisi belli. Atatürk çok güzel fransızca bilirdi. Fransız kültürü hâlâ evrensel nitelikte. Fransız bilimi de öyle. Fransızca BM’in altı dilinden, Avrupa Konseyi’nin iki dilinden biri. Ayrıca sadece Fransa’da konuşulmuyor. İsviçre, Belçika, Kanada, nice Afrika ülkesinde, dünyanın dört bir yanına konuşuluyor.

Fransızca konuşulan ülkelerle kültür bağlarımızı güçlendirmek gerekirken, onlara kendimizi daha iyi tanıtmak, anlatmak, onları Türkiye’ye çekmek için Fransızca öğrenimi güçlendirmek gerekirken bu tepki nedir? Kültür alanında köprü yıkmaya ne gerek var?

Üç yüz kişinin bildirgesine YÖK’ün bilimsel tepki vermesi gerekirdi. Bildirinin o  meşum paragrafını düşünerek söylüyorum: Bizim kutsal kitabımızda yahudilerle ilgili bölümlerin yahudiliği hedef almadığı, İslamın kuruluş döneminde Yahudi cemaatiyle olan ilişkilerin yansıtıldığı, islamın, hristiyanlıktan farklı olarak yahudi veya musevi diniyle varoluşsal bir sorunu olmadığı, yahudilerin hristiyan toplumlarda tarih boyunca karşılaştıkları ayırımcılığı müslüman toplumlarda yaşamadıkları, bunu bütün tarihçilerin de bildikleri, günümüzün sorunlarının kaynağında Filistin sorununun bulunduğu güzel bir metin içinde anlatılabilirdi. Bu metin de Fransa’da ilgili yetkililere ulaştırabilirdi. Hattâ, Fransız gazetelerinde bu yönde bildiri, makale teşvik edilebilirdi.

Bütün bunları yapmak gerekirken Fransız kültürünü hedef almanın anlamı nedir? Bu tepkinin dayandığı mantığa göre İngilizce, Almanca konusunda da aynı şeylerin çoktan yapılması gerekirdi. Mısır’da, İran’da Türkiye ilgili çeşitli yayınları bir araştırırsanız Arapça, Farsça için de aynı şeyleri yapmak gerekebilir.

Siz böyle tepki gösterirseniz, o üç yüz tuhaf kişi de Fransa’da kendilerine tepki gösterenlere dönüp, “Gördünüz mü yaptıkları?” diyerek destek aramaya çalışmazlar mı?

YÖK’ün bu davranışına çok şaşırdım, ama YÖK 12 Eylül kurumu, unutmamak gerekir.


 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Washington ve Ramallah

Özgür Özel’in Ramallah’a gitmesi “özel” bir anlam, önem taşıyacaktır. Ramallah’a, yerel seçimleri kazanmış, ülkesinin birinci partisi haline gelmiş bir siyasal hareketin lideri olarak gidecektir. CHP’nin sadece Filistin değil, Orta Doğu’ya ilişkin vizyonunu ortaya koyması, Ramallah’dan uluslarararası topluma Türkiye’nin yeni sesi olarak seslenebilmesi önemlidir

Ölüm ana

Yaşamamıza izin veren Ölüm Ana olduğunu düşünüyorlar. Ondan medet umuyorlar. Ölümün yaşamdan güçlü olduğunu görüyorlar. Yılda yirmi, otuz bin cinayetin işlendiği bir ülkede ölüme "insaf et, bizi yaşat" diyorlar. Hayat o kadar ucuz olunca ölüme yakıştırılan güç artıyor. Ölümde ana rahminin, kucağının sıcaklığı aranıyor

Meksika'daki kadın

İnanılır gibi değil ama gerçek! Meksika'nın dini Guadalupe Bakiresi dinidir. Başka bir deyişle, bizim açımızdan önemli olan, Meksika'nın kendine özgü bir hristiyanlık, nerdeyse yeni bir din benimsemesidir. Başat figürü de bir kadındır. İşte maço Meksika! Ey Kibele! Sen nelere kadirsin!