16 Mayıs 2018

Uygar barbarlar

İnsanlık vicdanı diye bir şey varsa dün büyük bir yara aldı

Dün birçok televizyonda ekran ikiye bölünmüştü. Bir yanda ABD’nin Kudüs Büyükelçiliği’nin açılışı, öbür yanda Gazze sınırındaki katliam gösterildi. İsrail’in Haaretz gazetesi dahil birçok gazete de bu korkunç karşılaştırmayı fotoğraflarla yaptılar. İnsanlık vicdanı diye bir şey varsa dün büyük bir yara aldı.

Dün büyükelçilik açılışına katılan ve sınırda olup biteni bilerek sırıtan suratlara ancak, af edersiniz, tükürülür. Yanılmıyorsam Nietzshe’nin olan bir söz mealen aklıma geldi: Her uygarlığın özünde barbarlık vardır. Açılıştaki konuşmacılar bir de utanmadan uygarlık değerlerinden söz edebildiler. Düzmece Pastör Robert Jeffress’in törene katılarak dini ayin yönetmesi de hangi dinden olursa olsun bütün inananlara bir hakaret idi.

İsrail’in, sınırı ihlal teşebbüsünü önlemek gerektiği bahanesini öne sürerek bu katliamı hukuka uygun bir sınır koruma hareketi gibi göstermeye çalışması acınası bir yaklaşım. Öyle bir teşebbüs olsa bile gelenler silahsız insanlar, sivil halk, çocuklar da var aralarında. Hamas’ın niyeti ne olursa olsun somut tablo meydanda: İsrail aşırı güç kullanarak bir katliam daha yaptı. Sivil halkı sınırda tutmanın binbir yolu varken insanlık ölçüsünü aşıp canavarlık ölçüsüne varan bir tepki gösterdi. Hamas ile ilgili iddiaların hiç biri bu katliamı zerre kadar haklı gösteremez.

Böyle bir olayın meydana gelebileceği tahmin ediliyor ve korkuluyordu. Bazı üçüncü taraflar, önceden, hem Hamas hem de İsrail ile görüşecek teenni tavsiye etmişler miydi, bilmiyoruz. Örneğin, Rusya’nın da dahil olduğu Orta Doğu Dörtlüsünün (quartet) ABD dışındaki üyeleri ve sekreteryası önleyici diploması yapamaz mıydı?

Ancak, Trump – Netanyahu ikilisi dünya umurlarında değilmiş gibi davranıyorlar. “Güç bizde ve haklıyız” diyorlar. Yaptıkları şeylerin, Orta Doğu’da engellenmek istedikleri radikal cephenin, tersine, güçlenmesine, daha çok taraftar toplamasına yol açacağını biliyorlar. İran’a karşı müttefikleri Suudi Arabistan’ın da elinin zayıflayacağını biliyorlar. Buna rağmen yapacaklarını yapıyorlar. İran nükleer anlaşmasından ABD’nin çekilmesinin hemen ardından bu olay patlak verdi. Demek ki kendilerini çok güçlü görüyorlar. Diplomasi yerine kuvvet politikasını tercih ediyorlar.

Bu ikiliye herkesten önce İsrail’deki vicdan sahiplerinin dur demeleri gerekir, ama yeterince etkili olmadıkları anlaşılıyor.

Uluslararası camianın bu katliama orantılı, yani ciddi, sert tepki göstermesi gerekir. BM Güvenlik Konseyi’nden ABD vetosu dolayısıyla bir şey çıkmaz. Gene de ABD orada izole edilmeli. Sanıyorum bu yapılıyor. Ayrıca, bence, BM Genel Kurulu’nu gerekirse özel olarak toplayarak, içerikli bir karar çıkarılmalı. (Türkiye, gene, İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanı olarak öne çıkabilir.) Bu kararda son olayın araştırılması ve  sorumlularının Uluslarası Ceza Divanı’na sevkedilmesi öngörülmeli. Bundan sonraki hedef de zaten o olmalı. O mahkeme boşuna kurulmadı. BM İnsan Haklı Konseyinden de bu yönde bir karar çıkartılmalı.

Bugünkü koşullarda Filistin’e bütün hukuki, diplomatik yolları denemesi için yardımcı olmak gerek.

Trump ile Netanyahu ikilisi bu tür girişimleri, kararları ciddiye alırlar mı, bilinmez, ama yapmak gerek. Belki o ikiliye de şunu da hatırlatmak gerek: Uluslararası hukuka göre, Filistin, Doğu Kudüs dahil olmak üzere, işgal altında bir ülkedir. İşgalden kurtulmak için gerekirse silahlı mücadele etme hakkı, gene uluslararası hukuka  göre, vardır.  Fransız Dışişleri Bakanı’nın, Türk basınında gördüğümüz, “savaş çıkabilir” açıklaması temelsiz değil...

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Washington ve Ramallah

Özgür Özel’in Ramallah’a gitmesi “özel” bir anlam, önem taşıyacaktır. Ramallah’a, yerel seçimleri kazanmış, ülkesinin birinci partisi haline gelmiş bir siyasal hareketin lideri olarak gidecektir. CHP’nin sadece Filistin değil, Orta Doğu’ya ilişkin vizyonunu ortaya koyması, Ramallah’dan uluslarararası topluma Türkiye’nin yeni sesi olarak seslenebilmesi önemlidir

Ölüm ana

Yaşamamıza izin veren Ölüm Ana olduğunu düşünüyorlar. Ondan medet umuyorlar. Ölümün yaşamdan güçlü olduğunu görüyorlar. Yılda yirmi, otuz bin cinayetin işlendiği bir ülkede ölüme "insaf et, bizi yaşat" diyorlar. Hayat o kadar ucuz olunca ölüme yakıştırılan güç artıyor. Ölümde ana rahminin, kucağının sıcaklığı aranıyor

Meksika'daki kadın

İnanılır gibi değil ama gerçek! Meksika'nın dini Guadalupe Bakiresi dinidir. Başka bir deyişle, bizim açımızdan önemli olan, Meksika'nın kendine özgü bir hristiyanlık, nerdeyse yeni bir din benimsemesidir. Başat figürü de bir kadındır. İşte maço Meksika! Ey Kibele! Sen nelere kadirsin!