06 Temmuz 2017

Kefenine cep diktirenler

Ortalıkta o kadar çok yolsuzluk ve servet söylentisi, gösteriş meraklısı, “Güç bende” diye dolaşan var ki!..

Cezayir kökenli Fransız yazarı Assia Djebar’ın Medine’den Uzakta  başlıklı romanını yeniden okudum. Djebar iki yıl önce yitirdiğimiz çok önemli bir aydın, romancı, sinemacı. Academie Française üyesiydi. Asıl adı Fatma Zohra İmaleyen. Yazarlık adı olarak Hz. Peygamber'in 99 adından birini almış. Müslüman kökenli Fransız yazarlarının çoğu gibi içinden geldiği kültürü çok iyi bilir, tartışırdı, gerçekleri arardı. Sözünü ettiğim romanında islamın ilk döneminin önemli kadınlarını anlatıyor. Tabari başta olmak üzere çeşitli tarihçilerin, vakayı nüvislerin yazdıklarına, rivayetlere dayandırmış kitabını. Bir yandan aktarıyor okuduklarını, öbür yandan belirli bir kurgu içinde yorumluyor. Geçmişi bugün kılıveriyor.

Tarih romanı nedir, ne değildir diye düşünenlerin mutlaka ilgilenmesi gereken bir yapıt. Elbette, bu ilgi çeşitli ülkelerde gösteriliyor. Ben Türkiye’den söz ediyorum.

İslam kültürü içinde kadının yeri, statüsü üzerine düşünenlerin de mutlaka okumaları gereken bir kitap. Elbette, çeşitli ülkelerde okunup inceleniyor bu kitap. Ben Türkiye’den söz ediyorum.

Assia Djebar’ın, bildiğim kadarıyla, ülkemizde bir tek Mezarı Olmayan Kadın romanı yayınlandı. Hayatını yitirişinden de K24 / T24 dışında söz eden oldu mu, bilmiyorum.

Amacım Assia Djebar üzerine yazmak değil. Romanını neden yeniden okuduğumu söylemek.

İçinden geldiğim mahallenin meydanında kitlesel ramazan sohbetlerini seyredince İslam kültürünün indirgendiğini düşündüm. Yanıldığım söylenebilir ama ben böyle durumlarda o kültürü üst düzeyde temsil edenleri okumaya yönelirim. O kültürün gerçek değerini görür, teskin olurum. Djebar’ın romanı da bende bu etkiyi yaptı.

Kitapta bilmemiz, tartışmamız gereken türlü ayrıntı var. Ben birini vurgulayacağım.

Hz. Ebubekir ölüm döşeğindedir. Peygamberin ilk yoldaşlarından Abderrahman İbn’ Auf’a ardıl olarak Hz. Ömer’i neden seçtiğini anlatmaktadır. Bu arada şu sözleri eder:

“...gördüm ki çevremde gittikçe daha çok mümin ipekli giysileri sevmeye, pahalı eşyalar edinmeye başladılar, birdenbire sert, batar buldukları sade yünden döşeklerine uzanmaktan tiksinir oldular, zamanlarını gittikçe daha çok dünya malı edinmekle geçirmeye koyuldular...”  İpek giysiler giyinmiş olan İbn’ Auf irkilir bu sözleri işitince. Ebubekir devam eder:

“Müminin, kendini dünya zenginliklerine böyle vermektense kafasını kaybetmesi, hayatını kaybetmesi yeğdir...”

Bugünkü dünyamıza şöyle bir bakınca dinsel kimliğini ön plana çıkaran nice Müslüman kesim ve kişinin şatafat, lüks içinde yaşadıklarını, gösteriş kültürünü benimsediklerini, paha biçilmez konutlarından çıkıp ortalıkta kasıla kasıla dolaştıklarını, caka satmaya, kuvvet ve servet sergilemeye doyamadıklarını görüyorum. Bunlar Hz. Ebubekir’in devamı olabilirler mi? Olsa olsa Abderrahman İbn’ Auf’un yolundan gelmişlerdir.

“Kefenin cebi yok” sözünün ne kadar anlamlı olduğunu onları görünce daha iyi kavrıyorum. Gözü doymuşluk, sadelik, alçakgönüllülük gibi erdemlere dayanan bir kültürü içselletirmemizi öneren bir sözdür bu. Kuvvet ve servet güdülerimizi kontrol etmemiz gerektiğini anımsatır bize. Gel gelelim, ortalıkta o kadar çok yolsuzluk ve servet söylentisi, gösteriş meraklısı, “Güç bende” diye dolaşan var ki!.. Ben bu tür insanlara “kefenine cep diktirenler” diyorum.

Yazarın Diğer Yazıları

Washington ve Ramallah

Özgür Özel’in Ramallah’a gitmesi “özel” bir anlam, önem taşıyacaktır. Ramallah’a, yerel seçimleri kazanmış, ülkesinin birinci partisi haline gelmiş bir siyasal hareketin lideri olarak gidecektir. CHP’nin sadece Filistin değil, Orta Doğu’ya ilişkin vizyonunu ortaya koyması, Ramallah’dan uluslarararası topluma Türkiye’nin yeni sesi olarak seslenebilmesi önemlidir

Ölüm ana

Yaşamamıza izin veren Ölüm Ana olduğunu düşünüyorlar. Ondan medet umuyorlar. Ölümün yaşamdan güçlü olduğunu görüyorlar. Yılda yirmi, otuz bin cinayetin işlendiği bir ülkede ölüme "insaf et, bizi yaşat" diyorlar. Hayat o kadar ucuz olunca ölüme yakıştırılan güç artıyor. Ölümde ana rahminin, kucağının sıcaklığı aranıyor

Meksika'daki kadın

İnanılır gibi değil ama gerçek! Meksika'nın dini Guadalupe Bakiresi dinidir. Başka bir deyişle, bizim açımızdan önemli olan, Meksika'nın kendine özgü bir hristiyanlık, nerdeyse yeni bir din benimsemesidir. Başat figürü de bir kadındır. İşte maço Meksika! Ey Kibele! Sen nelere kadirsin!