12 Ağustos 2018

Gün batımı ve Türkiye'nin batımı

Gene, sabırla, “hadi hayırlısı!” diyelim (mi?)

Kıyıda oturmuş gün batımını seyrediyorum, ama aklımda Türkiye’nin batımı... Gün batımı ne kadar güzelse, Türkiye’nin batımı o kadar tatsız bir manzara. Türkiye elbette batmıyor, ama gördüklerimiz, yaşadıklarımız o kadar olumsuz ki, batmak ihtimalini aklımızdan çıkaramıyoruz.

Nasıl geldik bu hale? Ne demokrasimizin tadı kaldı, ne de ekonomimizin. Vatandaş panikte...

Bu hale düştük, çünkü kötü yönetiliyoruz. Ancak yönetici kesim kendisini başarılı bulabilir. Amaçları doğrultusunda çok mesafe aldılar elbette. Ülkeyi iyice denetim altına aldılar. Görüntülere bakılırsa lüks ve şatafat içinde yaşamadıklarını söylemek de pek güç...Bu arada ekonomi ne kadar ilerledi? Bu kadar işte! Adam bir tweet atıyor, alt üst oluyoruz. Ya demokrasi? Geriledi... Dünyadaki imajımız parlak mı, parlak (!) Bizi tanımayan kalmadı.

Bu yönetim, Batı ile barışık bir düzen kuracağı, Batının hem iktisadi hem de değerler sistemine tedricen entegre olacağı beklentileriyle yıllarca desteklendi. Ancak, yönetimin, sayıları az olsa da bazılarının hiç gözden kaçırmadıkları bir özelliği vardı, hâlâ var. Batıya, batılılığa karşı nefret / haset duygularıyla  yüklü bir kesimden geliyorlar. Batıya karşı ülke içinde ve dışında besledikleri olumsuz duyguları bir türlü aşamadılar. 

Batının insan hakları değerleri karşısında önce evetleyici göründüler. Zamanla bu değerlere ters düşmeye başladılar. Vardığımız aşamada bir idam cezasını çıkarsalar, bunu değerler Avrupa’sından kopmak için bahane olarak kullanacaklar, “Onlar bizi istemiyor” diyecekler. Gerçek milli ve manevi değerlerle evrensel insan hakları arasında bir çelişki olabilirmiş gibi, Türkiye’yi Batı’dan ayrı, Batıya karşı bir değerler dünyası görüntüsüne sokmaya mı çalışıyorlar? Evrensel değerlerden uzaklaşmayı islam dinine atıfla haklı göstermeye çalışmak, bana göre, islamın evrensel özüne saygısızlıktır.

Öte yandan, Batının şeytani bir icadı olduğu zamanla anlaşılan kapitalizmi pek sevdiler.

Ancak bu sistemi de kendi çıkarları doğrultusunda eğip bükmeye yöneldiler. Oyunun kurallarını ne kadar uygulayabildikleri ekonomimizin halinden belli. Damat beyin söylediklerini kimse takmadı, bir cici burjuvamız dışında. Onun söyledikleri de gır gır mı, ciddi mi, belli değil, O kadar samimiyseniz durumu düzeltmekte, hemen çıkarın bir yasa, Merkez Bankasının bağımsızlığını sağlama bağlayın. Çıkarın bir yasa, kamu ihalelerini AB standartlarına uygun kılın.

Evrensel değerlerden uzaklaştığınız görüntüsünü verirseniz, oyunun kurallarına uymazsanız, Batı dünyasının zoraki bir üyesi gibi durur, yeni müttefikler aramaktan söz ederseniz, haklı olduğunuz konularda bile mesafe almanız zordur. Hukuk devleti imajınız ne kadar zayıflarsa hukuki dosyalarınızı savunmanız o ölçüde zorlaşır.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun hükümete yaptığı 13 öneri bence yerindedir. Olumsuz algılanmaması gerekir. Muharrem İnce’nin sivil toplum ve meslek kuruluşlarına yaptığı çağrı da doğrudur. Keşke bu iki isim birlikte çalışarak, ülke yönetimi üzerinde yönlendirici bir baskı kurabilse....Bu da uzak bir ihtimal....

İçine girdiğimiz krizi geride bıraktık, diyelim. Ya sonrası?  Umut verici tek bir gelişme var mı?

Geriye ne kalıyor bizim gibi sıradan vatandaşlar için, güneşin yeniden doğuşunu beklemekten başka... Gene, sabırla, “hadi hayırlısı!” diyelim (mi?).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Washington ve Ramallah

Özgür Özel’in Ramallah’a gitmesi “özel” bir anlam, önem taşıyacaktır. Ramallah’a, yerel seçimleri kazanmış, ülkesinin birinci partisi haline gelmiş bir siyasal hareketin lideri olarak gidecektir. CHP’nin sadece Filistin değil, Orta Doğu’ya ilişkin vizyonunu ortaya koyması, Ramallah’dan uluslarararası topluma Türkiye’nin yeni sesi olarak seslenebilmesi önemlidir

Ölüm ana

Yaşamamıza izin veren Ölüm Ana olduğunu düşünüyorlar. Ondan medet umuyorlar. Ölümün yaşamdan güçlü olduğunu görüyorlar. Yılda yirmi, otuz bin cinayetin işlendiği bir ülkede ölüme "insaf et, bizi yaşat" diyorlar. Hayat o kadar ucuz olunca ölüme yakıştırılan güç artıyor. Ölümde ana rahminin, kucağının sıcaklığı aranıyor

Meksika'daki kadın

İnanılır gibi değil ama gerçek! Meksika'nın dini Guadalupe Bakiresi dinidir. Başka bir deyişle, bizim açımızdan önemli olan, Meksika'nın kendine özgü bir hristiyanlık, nerdeyse yeni bir din benimsemesidir. Başat figürü de bir kadındır. İşte maço Meksika! Ey Kibele! Sen nelere kadirsin!