25 Ocak 2015

Kemik sağlığını korumanın 5 yolu

Süt ürünleri kalsiyum ve protein kaynağıdır, fakat sağlıklı kemik metabolizması burada bitmiyor

Büyürken boyumuz uzasın, diş ve kemiklerimiz sağlıklı olsun diye yeterli süt içirilerek büyütüldük, şimdi de yaşlanırken yeterli kalsiyum almazsam, kemiklerim erirse endişesiyle kemiklerimizin geleceğini tek kalsiyum kaynağı addettiğimiz süt ürünlerine teslim etmiş durumdayız. Kalsiyum ihtiyacı mı bu sektörü yarattı, yoksa sektör mü ihtiyacı konusu biraz karışık, keşke sadece süt ürünleri ile kemik sağlığını sağlamak o kadar kolay olsaydı. Bugün size, kemik sağlığı için gerekenin sadece süt içmek olmadığından bahsetmek istiyorum.

Süt ürünleri kalsiyum ve protein kaynağıdır, fakat sağlıklı kemik metabolizması burada bitmiyor. Kemik sağlığı genetiğinizin, cinsiyet, yaş, yaşam tarzı ve beslenmeniz gibi çok sayıda faktörün işin içine girdiği karmaşık bir konudur. Kalsiyum yanısıra D vitamini, protein, potasyum, fosfor, magnezyum, çinko, bakır, manganez, B12, C, K vitamini gibi çok sayıda besin önemli rol oynar ve birbirlerini etkileyerek kemik sağlığını oluştururlar.

Kemik sağlığınızı korumanın 5 yoluna gelirsek:

1- Düzenli direnç egzersizi yapmak: Belki de kemiklerinizin sağlığını garantiye almanın en etkili yolu budur. Günlük olarak yürüyüş, koşu, yüzme, zumba veya hangisini seviyorsanız mutlaka hareketli olmalsıınız. Ancak tüm bunlar ve  pilates, direnç egzersizi değildir ve sizi osteoporozdan korumaz bunu aklınızda tutun. Yanısıra ya vücut ağırlığınızla veya ağırlıkla çalışmalısınız. Bu kas yapma veya kilo alma anlamına gelmiyor.

2- D vitamini download edin: İdeali D vitaminimizi güneşten almaktır. Garip olan ise dünyanın büyük kısmının yeterli D vitamini almadığıdır. D vitamini kalsiyumun daha iyi emilmesini sağlar yani aldığınız kalsiyumun emildiğinden de emin olmanız gerekir.  D vitamini desteği almadan önce kanda D vitamini düzeyinize baktırmalısınız. Zira fazlası zararlıdır. Güneşin tepe saatlerinde, elbette güvenli süre ve dozda ve güneş koruyucu kullanmadan güneşlenin. Hanımlar bu esnada bile yüz ve boynunuzu güneşten korumayı ihmal etmeyin. Bu şekilde yeterli D vitamini düzeylerine ulaşamıyorsanız o zaman doktorunuz size uygun dozu ayarlayacaktır.

3- Beslenmenizi alkali yapın: Bu alkali sular içip, damlalar kullanmaktan daha farklı birşeydir yani o kadar basit olamaz.  Fazlaca tüketildiğinde asit üreten hayvansal besinler kalsiyum emilmesi bir yana, oluşan asidi dengelemek için idrarla kalsiyum atılmasına neden olur.  Sebze ve meyveler, baharatlar, sirke ve yalancı tahıllar (örneğin karabuğday, kinoa gibi) kemiklerin ihtiyacı olan sağlıklı çevreyi oluşturuyorlar. Sebze ve meyveler bol miktarda C vitamini ve potasyum içerdikleri için de kemik metabolizmasını pozitif etkilerler.

4- Kalsiyum içeren bitkisel kaynakları yeterince tüketin. Evet, süt ürünleri kalsiyum içerir. Uzakdoğu ülkelerinde hiç süt ürünü tüketilmemesine rağmen, dünyada en çok süt ürünü tüketilen ülkelerde osteoporoz görülme riski daha yüksektir. Koyu yeşil yapraklı sebzeler, lahana, brokoli, susam tohumu, tahin, kuru incir, badem, baklagiller, portakal kalsiyumu bol miktarda içeren mükemmel kaynaklardır.

5- İşlenmiş yiyeceklerden kaçının: İşlenmiş yiyecekler özellikle şeker ve asitli içecekler kemiğin mineral kaybetmesine neden olurlar. İşlenmiş oranı çok az olan sebzeler, meyveler, baklagiller, tam tahıllar, kuruyemişler, çekirdekler, baharatlar osteoporoz dahil kronik hastalık risklerinizi azaltırlar.

Yaşam tarzımız hastalık oluşturucu veya sağlık oluşturucudur. Hergün yaptığımız ufak tefek seçimlerin bir araya gelip bir sonucu olduğundan habersiz, günlük koşuşturmalar içerisinde sürüklenerek yaşıyoruz. Oysa farkında olmalı.. Yani...Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi..

Yazarın Diğer Yazıları

Beyin sağlığı, Omega 3 ve BDNF

Yeterli omega 3 tüketip tüketmediğinizi anlamanızın en iyi yolu omega indeksi’nizi ölçtürmektir

Zombi hücreler

Anti-aging tıbbı daha önce kader kabul ettiğimiz yaşlılığı tedavi edilebilir hastalıklar kategorisine sokmaya başladı ve bu kapsamda hücresel yaşlanma ve oksidasyon dikkat ve tedavi gerektiren bir sorun olarak ele alınıyor. Senolitik tedavi yani yaşlılığı bir hastalık kabul ederek tedavi eden ilaç araştırmaları şu an devam ederken, elimizde henüz tedavide kullanabileceğimiz bir ilaç imkanı sağlamasa da, elimizdeki bilgilerle neler yapabileceğimize odaklanalım

Saatleri ayarlama enstitüsü: Moleküler saatlerinizi nasıl ayarlarsınız?

Bütün bu saat yazısını sadece bilimsel bir meraktan dolayı değil, sağlığımız tüm bu saatleri senkronize tutmamıza bağlı olabileceği için yazıyorum