16 Aralık 2018

Bu fotoğrafın altından 'basın' çıkmaz

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı sitesindeki 'basın kartı ayrıcalıkları' listesi, şirket logoları yanındaki Cumhurbaşkanlığı forsuyla sıralanıyor

Gazeteciler "Saray"a bağlandı... Ama her anlamda. Yazarken, çizerken, konuşurken değil sadece. İşlerini yaparken kullandıkları basın kartına da artık Cumhurbaşkanlığı'nın onayıyla-izniyle sahip olacaklar. 

Bir süre evvel Resmî Gazete'de yayımlanan yeni yönetmelikle kart alışı zorlaştırılırken mevcut kartların "milli güvenlik" gerekçe gösterilerek iptali de kolaylaştırıldı. Meslektaşım, CHP Milletvekili Utku Çakırözer kartları iptal edilme durumuyla karşı karşıya olan gazetecileri şöyle sıralamış: 

"Sözcü, Cumhuriyet, Evrensel, Birgün gazetelerinde haklarında dava ve soruşturma açılan yazar ve muhabirler hakkında kesin hüküm verilmesi halinde basın kartları iptal edilecek. Türkiye’nin önde gelen gazeteci ve yazarları Emin Çölaşan, Necati Doğru, Metin Yılmaz, Gökmen Ulu, Hasan Cemal, Nurcan Gökdemir, Onur Erem, Barış İnce, Can Uğur, Berkant Gültekin, Alican Uludağ, Pelin Ünker, Çağrı Sarı, Fatih Polat, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Musa Kart, Tuğrul Eryılmaz, Faruk Eren ve daha birçok isim bu yönetmelik sonrasında basın kartlarının iptali ve bir daha alamama tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor."

Türkiye uzun bir süredir ifade özgürlüğü ve gazetecilik anlamında çok zor bir süreçten geçiyor. Uydurma iddianamelerle gazetecilerin özgürlükleri ellerinden alınıyor, hapis cezalarına çarptırılıyor. Çakırözer'in saydığı isimlerin önemli bir bölümü meslek kıdemleri 30 ile 50 yıl arasında değişen isimler. Aralarında benim de olduğum pek çoğu da "sürekli basın kartı" taşıyor. 

Biz bu kartlarla gazeteci olmadık. Bu kartlar elimizden alındığında da gazetecilik hayatımız sona ermez. Gazeteciliği güç odakları için değil halk için, haklı için yaptığınızda kimlik aramazsınız. İktidar uçağında mı halkın yanında mı olma tercihidir bu. Sayılan isimlerin bu tercihi ne şekilde kullandığı da sadece bugünün değil yılların arşivinde durur. 

Gelelim "basının bağlandığı" yeni yere. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'na... İnternetten "iletisim.gov.tr" diye giriliyor. Sayfaya girdiğinizde karşınıza Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın bir fotoğrafı çıkıyor. Ülkeyi yöneten liderin fotoğrafıyla açılan bir "basın" sayfası. Ülkede basının geldiği durumun da fotoğrafı. Bu fotoğrafın altından "basın" çıkmaz. Lidere göre hizalanan, sormayan-sorgulamayan kişilerden gazeteci olmaz. 

Sitede bir de büyük bir ayıba imza atılmış. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'u şahsen tanımam, ama onun da bundan haberdar olmayabileceğini düşünüyorum. İletişim Başkanlığı'nın altındaki bölüme tıkladığınızda basın kartı bölümünün altından çıkan kısımlardan biri "basın kartı ayrıcalıkları" adını taşıyor. Bu bölümün içinde ise giyimden petrole basın kartı olanlara tanınan ayrıcalıklar firma isimleri/logoları eşliğinde sıralanmış. Her bir markanın altına Cumhurbaşkanlığı forsu da eklenerek hem de. 

Basın kartı sahipliğini "indirimli fiyatlara endeksleyen" Cumhurbaşkanlığı iletişim Başkanlığı aklı. Hayatını mesleğine adamış gazetecileri "terörle" yan yana getirmeye çalışma aklı. Eleştireni, hayata farklı bakanı "itibarsızlaştırma" aklı. Bu akıllardan memlekete, fikir dünyasına olumlu bir sonuç çıkmaz. 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Erkan Baş: Gökhan Zan arkadaşlarımıza 'Ben bu seçimi kazanamazsam kendi geleceğimi düşünmem gerekir’ demiş! 

"Gökhan Zan kendisine kumpas kurulduğunu iddia ediyorsa bunu ispatlayacak. Başka bir şey varsa bu açığa çıkacak. Belki başka partiler, başka insanlar için bunlar çok normal şeyler olabilir ama bizim kabul edebileceğimiz şeyler değil"

İmamoğlu’nun otobüsünden notlar: Seçmen tabanını genişletmiş görünüyor, sokakta muhafazakar kadınların ilgisi Erdoğan’ı yakalamak üzere…

"Kıdemli bir meslektaşım ile izlenimlerimi paylaşırken şöyle dedim: Son dönemde muhafazakarlar dahil Erdoğan’a yakın ölçüde sevgi-ilgi gören isim az gördüm. Onun yanıtı önemliydi: Erdoğan’ın çekincesi o zaten. Bakınca kendini görüyor"