18 Ekim 2018

Adalet dolar kurundan değerlidir

Elimde not defterim yola çıkıyorum; âşık olduğum mesleğimin peşinde ve çok sevdiğim memleketimde...

Bir süre evvel Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı ziyaret eden Türkiye'nin tanınan bir grup 'insanı' kendisinden ülkenin 'normalleşmesi yolunda' (tanım kişilere ait) üç 'temel' konuda talepte bulundu:

- Merkez Bankası'nın bağımsız olduğunun kuvvetle vurgulanması ve uygulamada böyle davranılması gerekli.
- Mahkemelerin bağımsız/tarafsız olduğunun sözden fiile geçmesi ülkenin olmazsa olmazı.
- Avrupa Birliği yeniden çıpa olmalı, bu yolun hedefleri yeniden hayata geçmeli. 

Erdoğan dinliyor not alıyor, giderken konuklara bir cümle söylüyor: 
"Bir eleştiriniz, talebiniz olacaksa medya üzerinden değil direkt bana söyleyin. Tamam mı?"

Bu görüşme yaklaşık 20 gün önce gerçekleşti. Bırakın eleştiriyi, ağzını açmaktan korkanlar iyice sessizliğe büründü. Şimdi Erdoğan'a yakın olduğunu düşündükleri isimlere gidip "Bizim için-bizim sektör için şunu söyler misin, randevu alır mısın" diyenler ortaya çıktı. Karnından konuşanlar ülkesinde 'benim için söyler misin' zamanı ve sınıfı da yaratıldı. 

Ülke 'kulaktan kulağa' oynarken açıktan konuşanlar da var tabii. Rahip Brunson sürecinde başta ABD yönetimi, tabii başkanları Trump. Ev hapsine alındığı günlerde Türkiye aleyhine ortaya çıkan yaptırımlar. Süreç boyu atılan tweet'ler, verilen demeçler. Nihayet 'yattığı kadar'ı karşılayan bir hapis cezası verilerek (3 yıl 1 ay 15 gün) Brunson'ın ülkesine dönmesine izin verildi. Brunson için hazırlanan iddianamede, "örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediği" gerekçesiyle 15 yıla kadar, "devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etmek" suçlamasından 20 yıla kadar olmak üzere toplamda 35 yıla kadar hapis cezası istenmişti.

Son duruşmada başta Erdoğan ve tabii kontrolündeki medyanın en çok dile getirdiği "casusluk" suçlamasından vazgeçildi ve Türk Ceza Kanunu'nun 220/7 maddesinde tarif edilen "suç"tan hüküm verildi. Ortaya atılan, gizli tanıkların çarpık iddialarını şimdilik bir yana bırakalım. İki basit soruya yanıt arayalım: 

Brunson eğer ABD vatandaşı olmasa serbest kalır mıydı, casusluk iddiasından vazgeçilir miydi? 

Yanıtı kesinlikle hayır. Cezaevlerine şöyle bir bakın. Ne demek istediğimi anlayacaksınız. İlk akla gelen örneklerden biri, bir yıldır hâlâ iddianamesi yazılmayan Osman Kavala. Ceza almasına rağmen yurt dışına çıkışına izin verilir miydi? Tabii ki hayır. 

Hani Brunson için diyorlar ya, 'yattığı süre  göz önüne alındı ve ondan ülkesine dönebildi'... Türkiye'de yargı süreci şöyle işliyor. 

İlk derece mahkemesi karar alıyor. Ardından 5 yıla kadar olan hükümler istinaf mahkemesinde, üzerindekiler hem istinafta, hem Yargıtay'da görüşülüyor. Süreç sonucunda hüküm onaylanıyor ya da ilk derece mahkemesinde verilenden az, belki de çok ceza almasının yolu açılabiliyor. 

Teknik olarak bir savcı istinaf sürecinde yeniden 'casusluk' iddiasında bulunabilir. Yani Brunson ABD vatandaşı olduğu için yurt dışına çıkabildi. Tıpkı daha önce davası sürerken yurt dışına çıkışına izin verilen Alman, İsveç ve Fransız vatandaşları gibi. Şu an yurtdışına çıkışına izin verilmeyen binlerce KHK'lı ya da suç isnat edilenlerin yakınlarını düşündüğünüzde ortaya çıkan tablo iç karartıcı. 

Başta gazeteciler, siyasetçiler ve hak savunucularına olmak üzere, son dönemde açılan davalardaki ve mahkûmiyet kararlarındaki soru işaretleri o denli yoğun ki ne içeride, ne de dışarıda büyük çoğunluk ikna değil. 

Brunson'ın serbest kalışıyla ilgili bir kulis bilgisini de paylaşayım. ABD basınına yansıdı, eğer Brunson serbest bırakılmasıydı Trump yeni yaptırımlar gündeme getirecekti. Peki son dakikaya kadar ABD yönetimi tarafından planın hazır bekletilmesinin sebebi neydi? Serbest kalma görüşmelerine katılan bir ABD'li diplomatın verdiği bilgiye göre, "duruşmaya birkaç gün kalana kadar Erdoğan'ın vereceği talimat" beklenmiş. Böyle bir talimat -eğer gerçekse- yargı bağımsızlığı açısından gelinen durum kabul edilemez noktadadır. 

Halkbank davası ve ABD'nin sürdürdüğü tutuklu müzakeresi

Gelelim Türkiye'nin "alacaklarına..." Trump "Fidye vermeyeceğiz" dese de, kamuoyuna da yansıdığı gibi Hakan Atilla ve Halkbank pazarlığı sürüyor. Atilla temyize başvurursa cezasının geride kalanını Türkiye'de çekebilir.

Halkbank'ta durum biraz daha karışık. Şu an ABD Hazine Bakanlığı Yabancı Varlıkların Kontrolü Ofisi’nin (OFAC) Halkbank’a "yaptırım kararlarını delmek"ten ceza vermesi kesin. Ancak Brunson'ın serbest kalmasından sonra bu cezanın bankayı sarsmayacak bir ölçüde olacağı tahmin ediliyor. Trump ekibinin bu konuda gücü var. Ancak Halkbank için Sarraf/Atilla yargılamasını yapan savcılığın bir soruşturması var ki, Trump'ın buna müdahale etmesinin imkânsız olduğu Türkiye'nin yetkililerine iletilmiş durumda. 

ABD Dışişleri Bakanı'nın (bakanlığının) Brunson'dan sonra tutuklu ABD konsolosluk çalışanları için de bir müzakere yürüttüğünü belirtelim. Dün Erdoğan-Pompeo görüşmesinden sonra hem ABD yaptırımlarının gevşemesinin gündemde olduğu, hem de Türk konsolosluk görevlilerinin serbest kalması yolunda talepte bulunulduğu duyuruldu. 

ABD ve Avrupa'nın sadece kendi vatandaşları ya da kendileriyle çalışanların hakları-özgürlükleri için mücadele vermesi, onlar açısından bir leke olarak kalacak. Türkiye ise adaleti pazarlık konusuna çevirdiği için çok şey kaybetti, daha da kaybedecek. 

İlk yazıyı bitirirken... Adalet değerlidir, hem de çok değerlidir. Anlık dolar-Euro kurundan çok daha değerli...


Not: Hayattan koparıldığım günlerde hep bir hayal kurdum. Bir pencere... Oradan dışarıya bakıyorum. Ağaçların arasından Boğaz akıyor. Hemen yakındaki bir evin balkonunda yeni açmış pembe çiçekler. Eski bir yazı masasının başına oturuyorum ve yazmaya başlıyorum. Sıkıldığım günlerde bu hayal beni hep avuttu.  

Özgürlüğe kavuştum. Aradan aylar geçti ve bir de çok değerli bir gazetenin yöneticiliği. Şimdi elimde not defterim yola çıkıyorum. Âşık olduğum mesleğimin peşinde ve çok sevdiğim memleketimde...T24 ve Doğan Akın... İyi ki varsınız; bana ve pek çok gazeteciye mesleği yapma şansı tanıdınız.

Yazarın Diğer Yazıları

Erkan Baş: Gökhan Zan arkadaşlarımıza 'Ben bu seçimi kazanamazsam kendi geleceğimi düşünmem gerekir’ demiş! 

"Gökhan Zan kendisine kumpas kurulduğunu iddia ediyorsa bunu ispatlayacak. Başka bir şey varsa bu açığa çıkacak. Belki başka partiler, başka insanlar için bunlar çok normal şeyler olabilir ama bizim kabul edebileceğimiz şeyler değil"

İmamoğlu’nun otobüsünden notlar: Seçmen tabanını genişletmiş görünüyor, sokakta muhafazakar kadınların ilgisi Erdoğan’ı yakalamak üzere…

"Kıdemli bir meslektaşım ile izlenimlerimi paylaşırken şöyle dedim: Son dönemde muhafazakarlar dahil Erdoğan’a yakın ölçüde sevgi-ilgi gören isim az gördüm. Onun yanıtı önemliydi: Erdoğan’ın çekincesi o zaten. Bakınca kendini görüyor"