28 Şubat 2017

Yunanistan'la gerilim

Bir yandan "İdam isteriz" şarkıları söyleyip bir yandan da Kardak kayalığında kararlılık göstermek anlamlı değil

Yunanistan'da birkaç gün geçirip döndüm. Bu birkaç gün içinde, rastladığım eski dostlardan, "darbecilerin iadesi," "Kardak" gibi konularda son dönemde patlak veren olayların, burada olduğundan çok Yunanistan'da gerilim yarattığını öğrendim. Bu zaten değişmez kalıptır: Konuşmayı, tartışmayı seven Yunanlar böyle durumlarda hemen bütün ihtimalleri düşünmeye başlar, olumlu ve olumsuz muhtemel sonuçları hararetle tartışırlar.

"Sizin orada böyle bir heyecan yok," diyorlar; "ama burada hemen askerî kapasite karşılaştırmaları yapılmaya başladı." Bizim burada heyecan, gerilim, istemediğin kadar var da, bunun nesnesi Yunanistan değil. Doğudaki komşularımızdan türeyen sorunlar Batı'daki komşularımızla ilişkilerimizi gölgede bırakıyor. Ama asıl sorunlar da iç politikayla ilgili: "Referandum," onun sonuçları vb. Sonuçlar "hiyerarşisi"nin tepesinde bunlar oturuyor. Komşularla ilişkilerin nerelere yöneleceğini de "Evet/Hayır" dengeleri belirleyecek. Öncelik orada. 

Buna göre uzun boylu bir anlamı olmayan gerilim, Türkiye'nin son yıllarda izlediği yolun koşulları düşünüldüğünde yadırgatıcı değil. "Gerilim iktidarı pekiştirir" şeklinde özetlenebilir bir siyaset felsefesinin belirleyici olduğu bir ortamda yaşıyoruz. "Düşman" edebiyatı, yeri göğü sarmış durumda. Anti-demokratik düzenlerde hep düşmanın "iç" olanı, "dış" olanından değerlidir, çünkü bu düzenler eleştiriye dayanamaz.

Ama, "fazla düşman göz çıkarmaz" hesabı, "dış düşman" sayısını da yüksek tutmakta yarar olabilir. Hin î hacette gerekli görülür.

Gerilim çok anlamlı değil, diyorum, çünkü olayın başlangıcı "iade" konusuna gidiyor" Şu günlerde bu olayların tartışılmasında Genelkurmay'ın "kararlılık gösterme" üzerine söyledikleri de doğrudan bunu işaret ediyor. 

Oysa burada sorun, daha doğrusu hukukî düğüm, Yunan mahkemesinin "suç işlemiş" kişileri bize geri vermemesi değil. AKP iktidarı olayı böyle sunuyor ama Yunan mahkemesi oradan sığınma istemiş kişilerin suçlu olmamalarıyla ilgilenmiyor. Sorun, Türkiye'deki fiilî düzenin ve hukuk yapısının, iade etme durumunda bu adamlara ne yapacağı konusu. 

"İdam isteriz" diye bağırtılan kalabalıklar ve "Önüme gelir gelmez onaylayacağım" diye teminat veren bir Cumhurbaşkanı söz konusu. Gerçi yeniden "idamlı" günlere dönülse dahi, bu darbeye karışmış insanların bu şekilde cezalandırılması söz konusu olmamalı "makable şamil" kategorisinin dünya hukukuna aldırıp aldırmayacağı belli değil. Şimdiye kadar iktidarın yaptıkları şimdiden sonra yapacakları hakkında bir fikir veriyorsa, her türlü hukuksuzluk mümkün demektir. Hapishanedeki gazeteciler, yazarlar yeterince ipucu veriyor bu konuda. İktidarın "militanı" olarak davranan ve böyle davrandığını gizleme gereği de duymayan kadrolar yargıda belirleyici yerleri doldurmuş durumda. 

Bunlar açıkça görülebilen şeyler. Hukuk üstüne hukukî bir dille konuşulduğunda lamı cimi olmayan olgular. Bir de, gizli kapaklı olanlar var. Gerçi onların da ne kadar "gizli kapaklı" olduğu tartışılır. Bizzat iktidar kötü muamele gördüğü besbelli insanları haber bültenlerinde kıvançla gösteriyor. Ama "bunu yapıyorsunuz" dendiğinde "Hayır, ne münasebet!" deneceği belli. Belli de, bu itirazlar, dünyanın burada olanları nasıl yorumlayacağı ve nasıl değerlendireceği konusunda herhangi bir etki yaratmaz.

Dolayısıyla Yunan mahkemesinin adamları iade etmemeye karar vermesine yol açan etkenleri yaratan, Türkiye'nin kendi davranışları. Bir yandan "İdam isteriz" şarkıları söyleyip bir yandan da Kardak kayalığında kararlılık göstermek anlamlı değil. Gerilim siyasetine yakıt sağlamak çerçevesinde bir yararı olabilir de dünya kamuoyunun ciddiye alacağı bir şey değil!

 

Yazarın Diğer Yazıları

Futboldan al haberi

Futbolun oyuncusu da değil de özellikle seyircisinin davranışlarının bize toplumda yerleşmeye başlayan bir şeyleri haber verdiğini akılda tutmamızda yarar var

Kıran kırana

Erdoğan'ın kendine yakıştırdığı siyaset yapma üslubunda hedef, karşı tarafı yenmek ya da sadece yenmek değil, yok etmek

İki cepheli mücadele

Sınıf kavgasının kimlik sorunlarıyla iç içe geçtiği bir mücadele bu; onun için, muhalefeti ilerletirken, bunların ikisini birden gözetmek durumundayız