30 Ocak 2018

Orta Doğu bilmeceleri

Türkiye'nin başlattığı harekât Orta Doğu'daki urumun durumun çizgilerini keskinleştiriyor ve herkesin tavrını netleştirmesini zorluyor

Dünyanın her yerinde olduğu gibi Suriye’de de, Amerika’nın bir rol oynaması bekleniyor. Orta Doğu, Amerika için her zaman önemli olmuştur ve Amerika bu bölgede kalıcı sonuçları olan müdahalelerde bulunmaktan kaçınmamıştır. Saddam’ın Kuveyt saldırısına baba Bush hızla cevap vermişti. Oğlu bunu Irak’la savaşma ve Irak’ı işgal etme aşamasına getirdi. Irak’ı işgal etmekle de yetinmedi; “Büyük Orta Doğu Projesi” diye bir plan da hazırladı.

Obama, Amerika’nın dünya savaşından beri sürdürdüğü “Dünyanın jandarması” rolünden mutlu olmayan siyaset adamlarındandı.  Dolayısıyla onun politikası Amerika’yı Irak’tan çekmek oldu. “Arap Baharı” denilen olayları dikkatle izledi ama müdahalede bulunmaktan sakındı.

Şimdi Trump’ın başkanlığında Amerika’nın şu sıralar Orta Doğu’nun en sıcak noktası Suriye’de ne yaptığı, ne yapmak istediği pek belli değil. Trump da Obama gibi Amerika’nın fazla müdahaleci bir rol oynamasından yana değil, onun için atak davranmıyor diyebilir miyiz? Hiç sanmıyorum. Bence bu konuda, bu sorunlar karşısında düşünülmüş bir planı ve programı yok. Ne yapılması gerektiğine dair bir kararı olmadığı için bir şey yapmıyor. Belki tek planı İsrail’i desteklemek. Bir de IŞİD konusu var tabii. IŞİD’e karşı mücadele çerçevesinde Amerika Kürtlerle ittifak içinde davranma stratejisinde karar kılmıştı. Görünüşe bakılırsa Trump’ın da buna bir itirazı yok ve koşullar başka davranışları zorlamadıkça bunu değiştirmeye niyet etmeyecek.

“Koşulların zorlaması” bugün Amerika’nın karşısına “Türkiye’nin tutumu” olarak çıktı.

Amerika’nın bu varlık biçimi Rusya’nın bölgede kendi askeri ve diplomatik varlığını daha belirgin hale getirmesine yol açtı. Bu herhalde Amerika’nın dış politikaya yön vermeye alışmış kurumlarını tedirgin edecek ve Trump’ı daha etkin davranmaya zorlayacak bir durum olmalı.

Amerika’nın şu anda çekingen görünüşlü olmasının bir nedeni, öyle sanıyorum ki, Kürtlerle ilgili tavrının ne olması gerektiğine karar verememiş olmasıdır. IŞİD’e karşı “en güvenilir” müttefik olduklarını sık sık vurguladılar. Amerika’nın IŞİD’i yok etmek üzere kendi askerlerini karada ateşe sürme keyfiyetinden korumuş oldu Kürtler. Türkiye’nin  bu siyasete karşı itirazlarını da gene “IŞİD’e karşı müttefik” gerekçesiyle karşıladılar ve buna “geçici” sıfatını da ekledikleri oldu. Peki, Amerika’nın bu bölgede yaşayan otuz, kırk milyon arasında Kürt’le ilgili olan tavrını, politikasını özetlemeye ya da açıklamaya yetiyor mu bu “IŞİD’e karşı geçici müttefik” klişesi? Yoksa daha kalıcı bir strateji var mı?

Geçen hafta New York Times’da durumu analiz eden bir makale (üç yazar: Mark Landler, Carlotta Gall, Eric Schmitt) Türkiye’nin harekâtını Afrin ötesine taşırmasının Amerikan birlikleriyle çatışmaya yol açabileceğini söyleyen bir cümleyle bitiyordu. Kimse bunun ciddi bir durum olmadığını söyleyemez. IŞİD’e karşı geçici ittifakla açıklanacak bir durum değil herhalde.

Türkiye’nin başlattığı askeri harekât Amerika’da sevinç ve takdirle karşılanmadıysa da, ciddi bir itiraza, sert bir eleştiriye de yol açmadı. Rusya ise görüldüğü kadarıyla “Buyurun” demiş durumda. Bu Rusya’nın bölgeyle ilgili planlarıyla ne ölçüde uzlaşır, bilmiyorum;  ama sanırım Amerika ile aramızın ciddi şekilde bozulma ihtimali ve böylece NATO’da çatlak yaratma beklentisi bu “Buyurun” tavrının nedenidir.

Amerika’nın, Kürtlerle ilgili kararı da Rusya’yı çekimse durmaya itiyor gibi. Amerika açıkça Kürtlerden yana bir tavır alacaksa Rusya’nın da Kürtlere karşı bir siyaset güdeceğini hiç sanmıyorum. Amerika mesafeli davranacaksa Rusya’da mesafeli duracaktır.

Türkiye’nin başlattığı harekât Orta Doğu’daki durumun çizgilerini keskinleştiriyor ve herkesin tavrını netleştirmesini zorluyor. “Hem o, hem öteki” demeyi güçleştiriyor.

Bakalım olaylar nasıl gelişecek? 

Yazarın Diğer Yazıları

İsrail: Sonu nereye varacak?

Savaşa varmadan durulmasıyla daha iyi bir dünyaya adım atmış olur muyuz?

Değişim beklenir mi?

Birinci gelen parti AKP'nin ikinci parti olma sürecini izleyeceğiz, gözlemleyeceğiz. Kim ne diyecek, nasıl tavır alacak?

Sevinçle, ama sükunetle

Bu toplum elbette farklı düşünceler, inançlar, idealler üretecek. Ama bu "farklılık" nedeniyle boğazlaşmak değil tartışmak kültürü geliştirmek gerektiğini bilecek. Son seçimde alınan sonuç bu anlayış ortamının oluşmasında da olumlu rol oynayabilir ve bu potansiyel boşa harcanmamalı