04 Ağustos 2016

İdam isteyenler

Bir suç işlendiği zaman o suçun cezası neyse, odur, o cezayı sonradan çıkaracağınız bir yasayla değiştiremezsiniz

Memleketimizde azımsanmayacak sayıda insan meydanlarda toplanıyor ve "İdam isteriz" diye tempo tutarak bağırıyor. Bu halkımızın çok hasbî​ ve harbî isteği mi, yoksa belirli bir heyecan ve coşkuyla toplandıklarında aralarına giren bazı "amigo"ların başı çektiği, yani aslında yukarıdan empoze edilen bir talep mi, bir yargıda bulunacak durumda değilim. İkisinin de geçerli olduğunu düşünüyorum.

Bu arada yazdığım, hazırladığım bir kitap var. Bir yerinde, Tayyip Erdoğan'ın "bu yakınlarda" toplumun önüne bir "idam cezası geri getirme" talebiyle çıkacağını tahmin ettiğimi yazmıştım. Bu satırları nisan ayında yazdığımı da belirtmişim. İnsanın haklı çıkmak istemeyeceği durumlardan biri ama ne yazık ki haklı çıktım. Konu, ciddi ciddi, konuşuluyor.

Bir açıdan, bir değil birçok açıdan baktığımızda olmayacak bir şey. Avrupa Birliği adına fikir belirtme yetkisine sahip olanlar fikir belirtti: Bu fikirlerin Türkçesi, "İdam cezası getirmeyi düşünüyorsanız, AB'yi unutun."

AB, Tayyip Erdoğan'ın zaten unuttuğu bir şey. Her yaptığı, her söylediği, Avrupa Birliği'ne aykırı. Ya doğrudan hukukuna, yasasına ya da dolaylı olarak felsefesine, değerlerine. Ama sonuç olarak aykırı ve bu da Tayyip Erdoğan'ı rahatsız eden bir durum değil. 

Toplumda çok kişiyi rahatsız edebilir. Kemalizm'in hegemonyası altında da Avrupa'dan yana olmak "vatan haini" olmak kategorisine yakındı. Şimdi Erdoğan tarzı Sünni-Türk hegemonyasında artarak öyle. Onun için de "Yahu, Avrupa bizim için iyi olur," diyen pek kalmadı. Tabii bazı Avrupalıların da bu durumda önemli katkılarda bulunduğunu unutmamak gerek.

Gelgelelim, bu suskunluğa rağmen, bir zamanlar yüzde yetmişlere varan AB ile entegrasyon taraftarlığının büsbütün buharlaştığını sanmıyorum. Birinci özelliği "ihtiyat" olan Türk milleti şu koşullarda fazla "Avrupa" lafı etmemenin daha sağduyulu bir tavır olduğu kanısında.


Bir suç işlendiği zaman o suçun cezası neyse, odur, o cezayı sonradan çıkaracağınız bir yasayla değiştiremezsiniz

Onun için Tayyip Erdoğan, "AB'ye katılmayacağız, çünkü ben Avrupalılardan hoşlanmıyorum" demiyor. "Avrupa'ya katılamazsınız" sözünü söylemeyi Avrupa'ya bırakıyor. Bir yandan da onların bunu yapması için elinden geleni yapıyor.

Ama "idam" konusunun getirdiği "komplikasyon" yalnızca Avrupa Birliği ile sınırlı değil. Bir de Avrupa Konseyi var. Biz bunun üyesiyiz. Ama bu "konsey" de idam cezası denen şeyin "insanlık dışı" olduğu ve medeni bir hukuk anlayışı içinde hiçbir yeri olmaması gerektiğine inanıyor. Bu arada Türkiye'nin imzacısı olduğu metinler de var. 

Yani "İdam isteriz" diye ısrar edeceksek, AB ile hesabı kesmenin ötesinde, Avrupa Konseyi'nden de çıkmamız gerekiyor. Görebildiğim kadarıyla bu da Tayyip Erdoğan'ı tedirgin eden bir durum değil. 

Peki, "İdam isteriz" diye tempo tutan yurttaşlarımız ne demek istiyorlar? Darbe girişiminin üstüne bu böyle meydanlarda bağrılan bir talep haline geldiğine göre, darbe girişimcileriyle bir ilgisi olsa gerek. Onların "idam" edilmesini mi istiyorlar?

Eğer öyleyse, ortada net bir durum var. Hukukta "makable şamil" diye bir yöntem yoktur. Yani cezalar geçmişe yürümez. Bir suç işlendiği zaman o suçun cezası neyse, odur, o cezayı sonradan çıkaracağınız bir yasayla değiştiremezsiniz. Daha doğrusu, yumuşatabilirsiniz, ama ağırlaştıramazsınız. Bu, hukukun evrensel bir kuralıdır.

Kısıklı'da bir darbeye engel olmanın haklı coşkusuyla toplanan halk kitleleri bunları bilmeyebilir, bilmek zorunda değil; ama Cumhurbaşkanları bunları bilmek durumundadır.

Yani bu "makable şamil" durumu bizi Avrupa Birliği'nden değil, bütün dünyadan koparır. 

Bu da Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı politikaları içinde önemli bir yer tutmuyorsa, söyleyecek bir söz yok.

AB, Tayyip Erdoğan'ın zaten unuttuğu bir şey. Her yaptığı, her söylediği, Avrupa Birliği'ne aykırı

Ancak, "Halk istiyorsa olur" mantığı doğru temele oturan bir mantık değil. Dünyada kölelik yasaklandığı zaman bundan hiç hoşnut kalmayan yığınla insan vardı. Osmanlılar da uzun zaman direndiler. Kur'an'da kölelik kabul edilmiş bir durumdur ve çeşitli bakımlardan köleye nasıl davranılacağı belirtilmiştir. Bunlara dayanarak, "Halk köleliğin geri gelmesini istiyor. Demokrasi olduğuna göre bunu işleme koyarız. Meclis serbest bırakırsa ben de imzalarım..." Örneği çoğaltın, "Halk, suçlulara işkence edilmesini istiyor," "Halk, Erdoğan'a yan gözle bakanın gözüne mil çekilmesini istiyor" vb.

"İdam, bundan sonrası için gerekli ve faydalı" diyenler de çıkabilir. Makable değil, müstakbele şamil... Zamanında bununla ilgili de çok yazdım. Niçin gayriinsanidir, niçin gayrihukukidir vb. Pratikte hiçbir faydalı sonucu olmadığını da yazdım. Bunları yeniden yazmak içimden gelmiyor.

Sadece, memleketin yöneticilerine, sokaklarında "İdam isteriz" diye bağrılan bir memleketin çok kıvanç duyulacak bir keyfiyet olmadığını söylemek istedim.

Yazarın Diğer Yazıları

İsrail: Sonu nereye varacak?

Savaşa varmadan durulmasıyla daha iyi bir dünyaya adım atmış olur muyuz?

Değişim beklenir mi?

Birinci gelen parti AKP'nin ikinci parti olma sürecini izleyeceğiz, gözlemleyeceğiz. Kim ne diyecek, nasıl tavır alacak?

Sevinçle, ama sükunetle

Bu toplum elbette farklı düşünceler, inançlar, idealler üretecek. Ama bu "farklılık" nedeniyle boğazlaşmak değil tartışmak kültürü geliştirmek gerektiğini bilecek. Son seçimde alınan sonuç bu anlayış ortamının oluşmasında da olumlu rol oynayabilir ve bu potansiyel boşa harcanmamalı