19 Mayıs 2018

24 Haziran

24 Haziran'da bu iktidarın sürmesine karşı bir çoğunluk oluşması bir hayal değil ama bu sonuç gerçekleşirse iktidarın kendi ömrünü uzatmak için neler yapacağı da belli değil

24 Haziran’da kimin Cumhurbaşkanı olacağına karar vermek üzere sandık başına gideceğiz. Ama bu, bu cümlenin söylediği gibi basit, olağan bir seçim değil. “Ahmet Bey mi olsun, Ayşe Hanım mı olsun?” türünden bir seçim değil. Kemal Kılıçdaroğlu’nun haklı olarak söylediği gibi, hangi, rejimde yaşamak istediğimize karar vereceğiz. Birinci ya da ikinci turdan Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak çıkacaksa, bu yalnız Erdoğan değil, diktatörlük rejiminin de çıkması anlamına gelir. Tayyip Erdoğan’ın Gezi protestosu olayından bu yana tutturduğu siyasetten vazgeçeceğini, başka bir çizgiye geleceğini düşünmek için hiçbir neden yok. “Başka çizgi” bir yana, şimdiye kadar elini kolunu bağladığını düşündüğü üç beş engeli de kaldırmak için harekete geçecektir. İktidarını mutlaklaştırmak için ne mümkünse yapacaktır. Yarattığı koşullar (öncelikle ekonomik açmazlar) kötüye gittikçe, onun şiddeti de artacaktır.

O cepheden birileri “bütün dertleri Tayyip Erdoğan” diye yazıyorlar. Doğru. Ama bunu yapan Tayyip Erdoğan’ın kendisi.

Öteki sonuç, Tayyip Erdoğan’ın seçilmemesi sonucu gerçekleşirse, yüz yüze olduğumuz bu “karşıtlık” çerçevesinde, “demokrasi” mi kazanmış olacak? Böyle olacağını söylemek pek akıl kârı değil. Söz konusu adaylar arasında benim şahsen demokrasiye en yakın gördüğüm Selahattin Demirtaş, kazanma ihtimaline en uzak duranı. Öte yandan MHP’den kopma İyi Parti’den nasıl bir demokrasi bekleyebiliriz? Sonuçta bir “ikinci tur” olacaksa, Muharrem İnce’yi desteklemek en akılcı yol gibi görünüyor: “Demokrasi gelsin”den çok, Erdoğan’la birlikte kesin olan “diktatörlük gelmesin” diye.

Buradan, daha  genel bir soruna geçmek istiyorum. Şimdi, “ikinci tur olursa” diye konuşuyoruz; “olmaması” Erdoğan’ın birinci turdan seçilmesi anlamında. Ama Muharrem İnce ya da Meral Akşener’in birinci turda seçilmesi diye bir ihtimalden söz etmiyoruz, çünkü öyle bir sonuç görünmüyor.

Öte yandan, bu toplumun şöyle böyle yarısı, son referandumda da görüldüğü gibi, Erdoğan=diktatörlük formülünü geçerli buluyor.

Öyleyse nasıl oluyor da, bu seçimden Erdoğan’ın kazanarak çıkması yüksek bir ihtimal olabiliyor?

Bunu yalnız, kalabalık sayıda insana Erdoğan iktidarının sağladığı bir takım maddi çıkarlarla açıklamak mümkün mü? Ya da, öyleyse de, bu toplumda yaşayan insanların demokrasiyle ilişkilerinde bir tuhaflık olduğu olgusunu değiştiriyor mu bu?

Böyle “akıl yürütmeler”den gidip “Türkiye’de insanlar zaten demokrasi sevmez” türünden bir sonuca varmak durumu aydınlatacak bir açıklamaya varmak gibi görünmüyor bana. “Türkiye’de insanlar demokrasiyle tanışmamıştır” demek herhalde daha doğru. Tanıştığı “demokrasi” değil, “çok-partili parlamenter düzen.” Bunu tercih ediyor, çünkü bu “tek-parti rejimine” kıyasla daha fazla zenginleşme imkanı tanımış; burası “tecrübeyle sabit.”

Gene de, AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın 16 yıllık iktidarından sonra, bu iktidara karşı muhalefetin en fazla güçlendiği döneme geldik, sanıyorum. 24 Haziran’da bu iktidarın sürmesine karşı bir çoğunluk oluşması bir hayal değil. Bu bir “hayal değil” ama bu sonuç gerçekleşirse iktidarın kendi ömrünü uzatmak için neler yapacağı da belli değil.  

 

Yazarın Diğer Yazıları

Futboldan al haberi

Futbolun oyuncusu da değil de özellikle seyircisinin davranışlarının bize toplumda yerleşmeye başlayan bir şeyleri haber verdiğini akılda tutmamızda yarar var

Kıran kırana

Erdoğan'ın kendine yakıştırdığı siyaset yapma üslubunda hedef, karşı tarafı yenmek ya da sadece yenmek değil, yok etmek

İki cepheli mücadele

Sınıf kavgasının kimlik sorunlarıyla iç içe geçtiği bir mücadele bu; onun için, muhalefeti ilerletirken, bunların ikisini birden gözetmek durumundayız