04 Ağustos 2014

Zihnen bölünmüş bir ülkeye Cumhurbaşkanı olmak

AK Parti, 'tepeden' aşağıya kendi İslami yorumuna uygun değerleri referans alan bir Türkiye istiyor

Başbakan Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığı için yapılabilecek net tanımlardan birisi “ülkeyi bölme pahasına cumhurbaşkanı olma” arzusu olacaktır.

Türkiye artık daha açık, –şimdilik- coğrafi değil ama zihni bir bölünme yaşıyor. Başbakan Erdoğan’ın, AK Partililerin, partiyi destekleyen çoğunluğun açıklamaları, söylemleri bunu açık açık ortaya koyuyor. Daha önemlisi de bundan rahatsız değiller.

 

Seküler değil İslami Türkiye

 

Bugünden geriye doğru baktığımızda son yıllarda yaşadığımız sürece açık bir “ad verme” şansına da sahibiz. AK Parti, Cumhuriyetin “tepeden” seküler değerler üzerine inşa ettiği Türkiye yerine; yine aynı yöntemi kullanarak yani “tepeden” aşağıya kendi İslami yorumuna uygun değerleri referans alan bir Türkiye istiyor.

AK Parti’nin son yıllarda gerek özel alana ilişkin değer temelli siyasal tercihlerinde gerekse eğitim -4+4+4, ortaöğretimin İmam hatipleşmesi- başta olmak üzere makro siyasal alandaki tercihlerinde bu açık biçimde ortaya çıkıyor.  Açık olan bir başka gerçek de Başbakan Erdoğan, Atatürk sonraki “kurucu baba” olmak istiyor.

 

'Partiden devlete AK Parti'

 

Birinci cumhuriyetin hataları yıllarca eleştirildi. Cumhuriyetin demokratikleştirilmesinin zorunluluğu yıllarca yazıldı. AK Parti’nin ilk iki dönemi bu süreçte, önemli kazanımlara sahne oldu. Ancak o süreç bitti. Her ne kadar pek çok kişi AK Parti’nin böyle bir derdi olmadığını söylese de; bugün kazanımların çok gerisinde olsak da; Türkiye’nin çıkışı hala cumhuriyetin demokratikleştirilmesinde. Son yıllarda yakın çevremizde yaşadıklarımız ve içerde yaşadıklarımız laikliğin, seküler siyasetin, demokrasinin, özgürlüğün ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

AK Parti, 2011’den sonra halkın değil devletin partisi oldu Elde ettiği iktidarı korumanın yolunun kendi toplumsal projesinin hayata geçirilmesinden geçtiğini gördü. Siyasal İslamcı ajandanın hedefi sürekli iktidar kalabilme. Bu hedefe, birinci cumhuriyetin araçlarını, onun yöntemlerini kullanıyor. Kendi Türkiye’sini yaratmak için her alanda çalışıyor. Bunu sahip oldukları iktidarı hiç kaybetmemek için yapıyorlar.

 

İslami Cumhuriyet hayali

 

Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı hem kendisi hem de siyasi “dava”sı açısından en önemli adım.

AK Parti devlet olduktan sonra kendi “ulus”unu “AK Partilik” üzerinden inşa ediyor. Bunun için devletin tüm maddi imkanlarını, devlet araçlarını kullanıyor.

Yeni ulusun vatandaşlığı olan AK Partililiği konsolide etmek için sadece devletin maddi kaynaklarını değil ideolojik söylemini de kullanıyor. Sadece Alevilerin, AK Partili olmayan Kürtlerin, LGBTİ’lerin, farklı etnik ve kültürel kimliklerin dışında aynı İslami referansa sahip cemaatin devletten temizlenmesi bu işin önemli bir ayağı. Tüm bu kesimlerin “öteki”, “hain”, “düşman” ilan edilmesi başka nasıl açıklanabilir ki?

Bütün bu yaşadıklarımızı Erdoğan’ın 2023 vizyonu, ajandası hakkında bize yeterince ipucu veriyor. Bu ajandada 2023’te “laikçi” birinci cumhuriyetin yerini “İslamcı” birinci cumhuriyetin alması var.

 

'Ne kadar bölünürsek o kadar iyi'

 

Biz “Türkiye zihnen bölünüyor, ayrışıyor” diye endişe ederken Başbakan Erdoğan ve AK Partililer, kendi geleceklerini bizatihi bu ayrışma üzerine inşa ediyorlar.

Başbakan Erdoğan’ın İzmir’de CHP genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile cumhurbaşkanı adayları Ekmeleddin İhsanoğlu ve Selahattin Demirtaş için ifade ettikleri zihinlerinin ve zihniyetlerinin en parlak yansıması. Başbakan Erdoğan Kemal Kılıçdaroğlu'na “Sen Alevi olabilirsin, ben de Sünni'yim”, Selahattin Demirtaş için; “Kendisi Zaza ama benim Kürt kardeşlerimi aldatıyor”, Ekmeleddin İhsanoğlu’na da Mısır’da doğmasından olsa gerek, “Yerli değil” ifadelerini kullanmış. Şaşırtıcı mı, değil.

 

Muhafazakârların sınavı

 

AK Parti artık toplumsal taleplerin kamusal alanda çözme iddiasında olan bir parti değil. O misyonu bırakalı birkaç yıl oldu. AK Parti, artık toplumu devlet aygıtı üzerinde kendi siyasal ajandasına göre dönüştüren ve bunun içinde devletin tüm imkânlarını kullanan bir parti. Artık Türkiye’nin değil, AK Partililerin partisi ve iktidarı.

Onun için önümüzdeki dönemde en büyük sınavı, hangi dinsel cemaate bağlı olursa olsun, hangi siyasal görüşe yakın olursa olsun muhafazakârlar verecek. Muhafazakârların sınavı kamusal alanda seküler dönüşüme devam mı edecekler yoksa AK Parti devletinin dönüştürdüğü topluma itaat mi edecekler?

Kısaca muhafazakârlar, AK Partililik ile Müslüman birey olma arasında bir tercih yapacaklar.

@murataksoy

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bu Cumartesi annelerimizi yalnız bırakmayalım

Cumartesi anneleri 500 haftadır kayıplarını arıyor, 500 haftadır adalet arıyor olacaklar...

Erdoğan ve Öcalan pragmatizminin sonu

Son konuşulan yol haritası Kürt sorununun hiç olmazsa seçimlere kadar yönetmeyi hedefleyen zaman kazanma taktiğidir

Siyasetin yeni aracı: Sivil İtaatsizlik

Sokak ve meydanlardaki protestolar da siyasetin bir yoludur. Hep de öyle olmuştur.