09 Aralık 2017

Mülkiyetle hırsızlık aynı şeyin iki yüzüdür

Bu günler insanın dünyadaki varlığının on yıllarla sayılmaya başladığı günlerdir

Telefonuma cevap verir vermez dostumun keyifsiz olduğunu anladım.

“Ne oldu?”

“Eve hırsız girdi,” dedi.

Yükte hafif pahada ağır ne varsa alıp gitmişler.

Profesyonel bir iş olduğu, içeriden yardım alındığı belliydi. İstanbul’un en seçkin semtlerini birinde, korumalı bir sitede oturuyorlardı. Birkaç günlüğüne yazlık evlerine kaçmışlardı. Hırsızlar bundan haberdardı. Daireye güvenlik kameralarının kapsamadığı bir yerden girmişlerdi.

Kısa sürede dönecekleri için arkadaşım alarmı kurmamıştı.

“Kursanız da bir işe yaramazdı,” demiş gelen polis. “Onlar alarmın çalışı ile güvenliğin geleceği zamanı çok iyi bilirler. Kapıya da silahlı bir adam bırakırlar.”

Gümüşler, mücevherler, saatler gitmiş.

Onun adına üzüldüm.

Aklıma yeniden, hırsızlığa karşı en iyi çarenin hiçbir şeye sahip olmamak olduğu, insanın yüzbinlerce yıl çalınacak hiçbir şeye sahip olmadan yaşadığı geldi.

*

Son günlerde Buşmenlerle ilgili iki kitap okuyorum.

Buşmenler güney Afrika’nın Kalahari bölgesinin yerlileridir.  Toplama ve avlama çağından kalan bu insanları beyazlar ve beyaz hayat tarzı neredeyse yok etti. Ama az sayıda da olsa hâlâ varlar. Kalahari’nin çok ücra yerlerinde avlayarak ve toplayarak yaşamaya devam ediyorlar.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Kalahari’ye gelen antropologlar Buşmenlerle beraber yaşayıp, onların dillerini öğrenerek insanın atalarının nasıl bir hayat sürdüğünü öğrenmeye çalıştı.

Buşmenleri anlarsak, tarıma ve yerleşik düzene geçmeden önceki on binlerce yılda insanın hayat kalitesinin nasıl olduğunu öğrenmek mümkün olacaktı. 

Kalahari’deki araştırmaların sonuçları duyuluncaya kadar ilk insanın - İngiliz düşünür Thomas Hobbes’un  (1588-1679)  sözleriyle - “münzevi, aç biilaç, hayvani ve kısa” bir yaşam sürdüğü düşünülüyordu.

Araştırmalar gerçek durumun bu olmadığını ortaya çıkardı.

Bazı antropologlara göre tarım ve yerleşik düzenin sona erdirdiği toplama ve avlama çağı insanlık tarihinin en mutlu çağıdır.

Bu günler insanın dünyadaki varlığının on yıllarla sayılmaya başladığı günlerdir

Okuduğum kitaplardan birinin adı o çağlardaki durumu çok iyi özetliyor: Bolluksuz Zenginlik.  Buşmenlerin zenginliği; bitki kökleri, yeşillik, değişik meyveler, sert kabuklu yemişler ve bol av idi.

İnsan sayısını, doğada bulunan besinlerin bolluğu veya darlığı tayin ediyordu.

Özel mülk yoktu – üstteki giysi ve ok ve yay ve kargı dışında.

Her şey eşit bölünüyordu. Birisi bir geyik veya başka bir hayvanı avladı mı etini eşit miktarda dağıtırdı.

Biriktirme ve satın alma da yoktu çünkü ihtiyaç duyulan her şey, her zaman bol olmasa da, çevrede vardı.

Hırsızlık yoktu çünkü çalınacak bir şey yoktu.

Tek silah olan zehirli oktan kurtuluş olmadığı için cinayet yoktu. 

Herkes eşit olduğu için zenginlik ve fakirlik de yoktu.

Aşk, evlilik, çocuklar, şarkılar ve dans vardı ama.

İnsan, iki buçuk milyon yıl, varlıkları onun müdahalesine bağlı olmayan hayvanları avlayarak ve bitkisel ürünleri toplayarak yaşadı.

On iki bin yıl önce tarıma ve yerleşik düzene geçti.

Bu insan tarihindeki en önemli dönüm noktasıdır.

Tarım, depolanabilecek bir besin stoku yarattı. Bu, insanları önce köylerde sonra kasabalarda ve şehirlerde yaşamaya itti.

Zenginler ve fakirler oldu.

Yaratılan değerin çoğunu elde etme ve dağıtma isteği yöneticilerin ortaya çıkmasına neden oldu. Başkalarının yarattığı değerlere el koymak isteği savaşlara yol açtı.

Belki de en önemli sonuç şudur: Dünyadaki insan sayısını artık doğanın kendiliğinden yarattığı besinler belirlemiyordu. İnsanların ekip biçerek, hayvan evcilleştirerek elleriyle devşirdikleri besinler belirliyordu. Bu da, diğer buluşlarla birleşince, nüfusu arttırdı da arttırdı ve bu günlere geldik.

Bu günler nedir?

Bu günler insanın dünyadaki varlığının on yıllarla sayılmaya başladığı günlerdir.

*

Mülkiyetle ile hırsızlık aynı şeyin iki yüzüdür.

--

İnsanlığın tarıma geçişine dair son kitaplardan biri Yuval Noah Harari’nin Türkçeye “Sapiens – Hayvanlardan Tanrılara” olarak çevrilen eseridir.

Okumakta olduğum kitaplar şunlardır:

The Harmless People / Elizabeth Marshall Thomas
James Suzman /Affluence Without Abundance

Yazarın Diğer Yazıları

Ağustos böceklerini güldürdüm

Bağırıyorum ama beni bahçede bağırışan ağustos böceklerinden başka duyan yok

Karar ver KKTC kardeş, açılıyor musun açılmıyor musun?

KKTC hükûmeti ise ülke turist akınına uğrayacakmış gibi davranıyor ve herkes için –ziyaretçiler, oteller ve uçak şirketleri– hayatı kolaylaştıracağına zorlaştırıyor