01 Mart 2016

Generalleri özlediniz mi?

En doğrusu öfkeye kapılmadan, şiddete başvurmadan, yılmadan demokrasi için mücadeleye devam etmek

Fakında değildik.

Ama Türkiye’de bir tek gerçek muhalefet partisi vardı.

O da ordu idi.

Ordu siyasetteki hakim pozisyonunu kaybedince Türkiye muhalefetsiz kaldı.

Ve Erdoğan hukuk devletine olan saygısızlığını "Ben Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu karar(ı) ... kabul etmek durumunda değilim... ve verdiği karara da uymuyorum, saygı da duymuyorum" diyebilecek kadar ileri götürebildi.

“Keşke ordu kışlasına çekilmeseydi” diyor musunuz?Bununla da kalmadı. Alt mahkemeye de, hücreye yollanan Can Dündar ve Erdem Gül’e ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin kararına itiraz etmediği için posta koydu. “Dündar ve Gül’ü gözaltına alan mahkeme kararında direnebilirdi” dedi.

“Eğer kararında direnmiş olsaydı... Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu karar boşa çıkacak” ve “şu anda tahliye edilmiş olan bu kişiler” (bunu söylemedi ama bunu kastettiği muhakkaktır) hücrede yaşamaya devam ediyor olacaklardı.

Eğer ordu eski gücünde olsaydı Erdoğan bu sözleri söyleyemezdi.

Hadi sağ elimle sol kulağımı tutmadan söyleyeyim:

Eğer ordu eski gücünde olsaydı Erdoğan çoktan devrilmiş, AKP kapatılmış, küçük dağları yaratan birçok AKP’li Can Dündar ve Erdem Gül’ün içtiği zehri tatmak üzere hapishaneleri doldurmuştu.

Ama ordu siyasi arenayı terk etti. Muhalefetin laf üretmekten başka bir fonksiyonu olmadığı anlaşıldı. Medya acınacak durumlara düştü. (Ne zaman değildi ki?) Kürtleri saymazsak, sesini çıkarabilecek durumda olan herkes sindirildi.

Bu sinmişlik durumu dış dünyada da var. AB, sığınmacılar konusunda Erdoğan’ın insafına kaldığı için, Türkiye’nin demokrasiden uzaklaşmasına ses çıkarmıyor. ABD, Orta Doğu’da ona ihtiyacı olduğu için.

Meydan boş.

Erdoğan canının istediği her şeyi yapma ve söyleme rahatlığına sahip. Ve canının istediği her şeyi söylüyor ve yapıyor.

Paşaların kışlaya geri dönmesinden başka, ona cesaret veren, bir unsur daha var: Ne yaparsa yapsın kabul eden, affeden ve eyvallah diyen yüzde elli seçmen topluluğu.

Erdoğan demokrat olsaydı ve ufkunu Müslüman Kardeşler ideolojisi daraltılmamış olsaydı kazandığı muazzam güç ona büyük şeyler yapmak için bir atlama tahtası olabilirdi. Kendini de Türkiye’yi de büyütebilirdi.

Ama, ne yazık ki, kendini de Türkiye’yi de küçültüyor.

En şaşırtıcı şey de çevresinde bir danışman ordusu olduğu hâlde kimsenin bunu ona söylememesi, onun da her eleştiriyi kötü niyete yormasıdır.

Bu durumda “Keşke ordu kışlasına çekilmeseydi” diyor musunuz?

Ben demiyorum.

Demokrasisine imrendiğimiz ülkelere baktığımızda büyük badirelerden geçmeden, büyük acılar çekmeden, büyük yıkımlar yaşamadan doğru yolun bulunamadığını görüyoruz.

Ordu kolay bir çözüm olurdu ama iyi bir çözüm olmazdı. Çünkü Türkiye’yi başlama noktasına, 1960’ta Menderes ve Bayar’ın devrilmesine, idamlara, hâlâ kapanmamış olan yaralara geri götürürdü. Bu, bugünkü durumdan kötü olurdu.                                                                        

En doğrusu öfkeye kapılmadan, şiddete başvurmadan, yılmadan demokrasi için mücadeleye devam etmek.

Yazarın Diğer Yazıları

Ağustos böceklerini güldürdüm

Bağırıyorum ama beni bahçede bağırışan ağustos böceklerinden başka duyan yok

Karar ver KKTC kardeş, açılıyor musun açılmıyor musun?

KKTC hükûmeti ise ülke turist akınına uğrayacakmış gibi davranıyor ve herkes için –ziyaretçiler, oteller ve uçak şirketleri– hayatı kolaylaştıracağına zorlaştırıyor