18 Aralık 2018

Falan tarihte nerede olduğuma dair bir yazı

Bu kitabı neden ilginç bulup okumamışım?

Eminim 22 Ocak 2010 tarihinde öğleden sonra saat on ikiyi sekiz geçe ne yaptığımı merak etmiyorsunuzdur.

Doğruyu söylemek gerekirse 22 Ocak 2010’da öğleden sonra saat on ikiyi sekiz geçe ne yaptığımı, ben de merak etmiyordum.

Ama geçen gün kitaplığımı karıştırırken tesadüfen elime geçen bir cildin içinden düşen makbuz, ister istemez o tarihte ne yaptığımı hatırlamama vesile oldu.

Oxford Street’te, Plaza Alışveriş Merkezi’ndeki Waterstone’s adlı kitapçıdan aldığım Ateistlerin Kitabı* adlı cilde nakit 9.99 sterlin ödüyordum.

Makbuz, o saatte Plaza Alışveriş Merkezi’nde ne aradığımı da hatırlattı bana.

Oradaki sinemada film izlemeye gitmiştim. Taksi beni seanstan epey önce kapıya bırakmıştı. Biletimi almış ve filmin başlama saatine kadar vakit geçirmek için aynı kattaki kitapçıya girmiştim. Ve...

Tenha sinemaları sevdiğim için o seansı seçmiştim. Londra’ya da en tenha ayı olduğu için Ocak’ta gitmiştim, şehir Noel ve Yılbaşı akşamdan kalmalığından kurtulmadan. Kentin sinema ve tiyatro merkezi olan Leicester Meydanı’nda küçük (ama fiyatı büyük) bir otelin küçük bir odasında kalıyordum.

Mutsuz, hatta depresyonda olduğumu hatırlıyorum.

Kitabı birkaç defa karıştırmış, okumadan bir kenara atıp unutmuştum.

Görmeye gittiğim filmi de unuttum.

Sinemanın adını ve tarihi girip gugulluyorum, ama arama motoru önüme San Fransisco’daki Opera Plaza Sineması’nda bugün oynayan filmleri getiriyor.

Programı inceliyorum. Orada olsaydım öğleden önceki saat 11:55 seansında oynayan yeni Maria Callas (1923-1977) dokümanterini izlerdim.

Ama değilim.

Sitedeki davete icabet edip filmin (Maria by Callas) fragmanını izliyorum.

“Mutlu bir aile ve çocuk sahibi olmayı tercih ederdim,  bu kariyerden zevkle vazgeçerdim,” diyor geçen yüzyılın en büyük divası. “Ama alın yazısı alın yazısıdır, bundan kurtuluş yok.”

Sinemadaki diğer filmler dört veya beş seans gösterilirken Callas dokümanteri, bu tür filmlerin müşterisi az olduğu için, üç seansta var.

Acaba Plaza’ya bu tür müşterisi az bir film için mi gitmiştim?

Rastgele açıyorum kitabı ve Émile Zola (1840-1902)’dan bir alıntı çıkıyor karşıma:

“Son kilisedeki son taş son papazın başına düşmeden uygarlık mükemmelliğe ulaşamayacak.”

Friedrich Nietzsche (1844-1900) din ayrımı yapmıyor. “Dindar kişilerle beraber olduktan sonra ellerimi yıkamak ihtiyacı duyuyorum,” diyor.

Seneca (MÖ 4-MS 65) yüzyıllar öncesi Roma’dan sesini yükselterek “Din sıradan insanlar için doğru, feylesoflar için düzmece, yöneticiler için yararlıdır.”

Hayret.

Bu kitabı neden ilginç bulup okumamışım?

Sonuç:

Şimdi, artık yukarıdaki ile birlikte hafızamdan çıkmayacak iki tarih var. İkincisi şimdi.

Sona ermiş bir gün ve başlamış bir gece. Ateşin önünde oturuyorum. Bir taraftan o Londra gezisini ve hayatımı düşünerek Ateistlerin Kitabı’nı okuyorum, diğer taraftan bu yazıyı yazıyorum.

Londra’da olmayı tercih ederdim.


* The Atheist’s Bible, derleyen Joan Konner, Türkçesi yok

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ağustos böceklerini güldürdüm

Bağırıyorum ama beni bahçede bağırışan ağustos böceklerinden başka duyan yok

Karar ver KKTC kardeş, açılıyor musun açılmıyor musun?

KKTC hükûmeti ise ülke turist akınına uğrayacakmış gibi davranıyor ve herkes için –ziyaretçiler, oteller ve uçak şirketleri– hayatı kolaylaştıracağına zorlaştırıyor