13 Ekim 2015

Demokratik olmayan ülkelerin en büyük düşmanı onları yönetenlerdir

En kötüsü, iktidardakilerin büyük olasılıkla 1 Kasım’da yeniden seçileceklerini bilmek

En kötüsü nedir, biliyor musunuz?

Bunun sonuncu olmadığını, tekrarlanacağını, daha kötüsünün olacağını bilmek.

Başka bombalar patlayacak, başka pusular kurulacak, başka uçaklar havalanacak, başka mayınlar gömülecek, başka cesetler yerlerde sürüklenecek, başka polisler yakılacak, başka mermiler delecek, başka bombalar gürleyecek. Başka kadınların ırzına geçilecek. Başka çocuklar, küçük cesetlerini yere uzatacak.

Gözyaşları sel gibi akacak. Cenazeler, cenazeler, cenazeler gelecek.

En kötüsü, bunların kesinlikle iktidardakilerin aptal ve ahlaksız politikalarının sonucu olduğunu ve - büyük bir olasılıkla - 1 Kasım’da yeniden seçileceklerini bilmek.

Daha mutsuz, daha karamsar ve sonunda daha yoksul olacağız.

Bunlar yeteneğinin sınırına çoktan ulaşmış olan Erdoğan’ın ve onun esiri haline gelen AKP’nin Türkiye’ye hediyeleridir.

AKP, politikacıları ve bürokratlarıyla Türkiye gibi karmaşık ve dünyanın en belalı semtinde oturan bir ülkeyi yönetecek kapasitede değildir.

Hiç düşündünüz mü?

Türkiye, dünyanın en mutlu ve zengin ülkelerinden biri olabilecek fiziki potansiyele sahipken neden fakirlikten kurtulamıyor?

Neden her 10-15 yılda, her biri bir öncekinden daha yıkıcı bunalımlar yaşıyor?

Neden kendi kendini parçalamaya hazırlanıyor?

Sekiz yüz yıllık yaşına rağmen bir devleti devlet yapan temel kurumları neden bu kadar zayıf?

Nasıl bir ülkedir ki bir kişi onu teslim alabiliyor? Yüzünü felaketin yönüne çeviriyor. Marş marş diye komut veriyor. Ve ülke sol sağ, sol sağ uçuruma doğru ilerliyor? Gittikçe hızlanan adımlarla?

Ankara garındaki katliam siyasilerin boş işlerle uğraşmasına hız kattı. Davutoğlu (neden ne kadar boş ve itibarsızlaşmış olduğunu anlamıyor?) Kılıçdaroğlu ile görüştü. Kılıçdaroğlu Davutoğlu’nun görüşmediği Demirtaş’la konuşacak. Teröre karşı birlik olacaklarmış ve ortak tavır – o ne ise – alacaklarmış.

Teröre karşı ortak tavır almak, hava raporuna karşı ortak tavır almaya benzer: Bir etkisi olmaz. Terörü savmak için birinci şart, Türkiye’yi terör mıknatısı yapan politikaları terk etmektir.

Türkiye’nin teröre hedef olması, Erdoğan’ın, Katar ve Suudi Arabistan’la bir olup Türkiye’yi Suriye savaşına taraf yapması ile başladı.

Erdoğan, ardından “Dolmabahçe mutabakatını tanımıyorum,” diyerek Kürt tarafı ile yürütülen barış sürecini sonlandırıldı.

Ve hiçbir neden göstermeden IŞİD’e savaş ilan etti. 

Barış içinde yaşayan bir ülkeyi, hiçbir makul neden yokken, Suriye belasına bulaştırdı. Ve dünyanın en insafsız iki örgütü ile savaşa soktu.

Türkiye’nin Esad’la uğraşması da, PKK ve IŞİD ile savaşı da beyhudedir. Rusya ve İran devrede iken Esad yenilemez. Terörün en büyük özelliği ise zorla ortadan kaldırılmasının imkansız olmasıdır. İşte Taliban, işte el Kaide, işte IŞİD.

Türkiye AKP öncesi dış politikasına geri dönmelidir.

Ama Erdoğan bu batağa öyle bir saplandı ki geri dönemez. Tarihte onun durumundaki liderlerin yaptığını yapacak. Savaşı tırmandıracak. İçeride de, dışarıda da.

Demokratik olmayan ülkelerin en büyük düşmanı onları yönetenlerdir. Türkiye bu ülkelerden biri oldu.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ağustos böceklerini güldürdüm

Bağırıyorum ama beni bahçede bağırışan ağustos böceklerinden başka duyan yok

Karar ver KKTC kardeş, açılıyor musun açılmıyor musun?

KKTC hükûmeti ise ülke turist akınına uğrayacakmış gibi davranıyor ve herkes için –ziyaretçiler, oteller ve uçak şirketleri– hayatı kolaylaştıracağına zorlaştırıyor