16 Ocak 2018

Bahçede dünyanın sonunu bekliyorum

Acaba kışın gelmeyeceği, yazın da gitmeyeceği yılların başlangıcında mıyız?

Ozanköy

Kazağımın üstündeki kazağı çıkardım.

Onu da ve onun altındaki tişörtü de çıkarmıyorsam, üşendiğimdendir.

Gün, yılanları kış uykusundan uyandıracak kadar sıcak.

Böyle çok gün oldu bu kış, eğer bu yaşadığımız ılık günlere kış denebilirse.

Belki ilkbahar geldi. Kış iptal! Artık buralarda kış yok!

“Bizde kış Ocak’ta gelir,” der Galfa hep, ama Ocak’ta da gelmedi.

Kışı ellerimle ölçüyorum. Evde kalorifer yok. Yorganın dışında kalan ellerim üşüyorsa hava soğudu demektir. Bu sene ellerim daha hiç üşümedi.

Acaba kışın gelmeyeceği, yazın da gitmeyeceği yılların başlangıcında mıyız?

Erguvanlar, çoktan çiçeklerini açıp döktü.

Turunç, meyveleri olgunlaşmadan çiçeğe durdu.

Crocosmialar da ilkbaharı beklemeden açılmaya başladı.

Sarı yaseminin ilk çiçeklerini gördüm dün.

Bugün, bahçeye çıkınca bir baktım ki sokak kapısının girişindeki sarmaşık gülünde beyaz çiçekler var. Üç dört gün önce açmış olmalı, ben farkında olmadan.

Bademler, yapraklarını dökmeden çiçek açar mı dersiniz? Ağustos böcekleri ötmeye başlar mı?

Mersinin kuytusundan, çiftleşme öncesinde, sonrasında veya esnasında  dehşetengiz çığlıklar atan kedilerin hengâmesi duyuluyor. Zamanı mı? Bu arkadaşların bu işi martta falan yapmaları gerekmiyor mu?

Her şey olabilir artık- ama eskiden olduğundan değişik zamanlarda.

Oysa, kışın göbeğinde olmamız lazım. Sabah, yerde, ayakkabılarımdan içeri sızıp çoraplarımı ıslatan kırağı olmalı. Beşparmaklar’a en az bir veya iki defa kar düşmüş olmalı.

Yok, yok.

Bir bakıyorsun birkaç gün sonra havada kırlangıçlar uçuyor, elektrik tellerinde arı kuşları oturmakta.

Biraz yağmur yağdı ve daha çoğunu bekliyoruz. Ama bekliyor olmak, geleceği anlamına gelmez. Her gece ümitle hava raporunu izliyorum, ama ekranda, spikerin arkasındaki haritadan geçen bulutlar bir türlü adanın üstünde durmuyor.

Güneş batınca hava serinlediği için yağmur suyu tebahhur etmiyor, yerde kalıyor. Bahçe yeşillendi. Yazın kuruyacak diye endişe ile izlediğim arı çiçeğinin yaprakları su dolu, yeşil ve mutlu.

Mısır incirinin pörsümüş yaprakları suya doymuş durumda, şişkin ve hoşnut, bir eski Roma seks partisinin davetlileri gibi.

Belki ilkbahar geldi. Kış iptal! Artık buralarda kış yok! Sonra, ilkbahar da iptal. Sadece yaz var. Sonra yaz da iptal.  Sadece cehennem sıcağı ve kasırga ve tsunami.

Acaba kışın gelmeyeceği, yazın da gitmeyeceği yılların başlangıcında mıyız?

*

Sağımdan kuş sesleri, solumdan yerden çıkan bitkilere kötülük yapan bir makinenin sesi geliyor. Bir erkek sesi “Gelin kahve içelim,” diyor. Bir kız çocuğu “Baba, bak ne buldum,” diyor.

Bir karga, açık kanatları hareketsiz, servi ağacının tepesinden kendini atıyor ve bir süre kanatları sabit düştükten sonra uçup gidiyor.

Kuşların kanatlarını aşağı ve yukarı hareket ettirme hızlarının aynı olmadığını biliyor muydunuz?

Bazı kuşlar, örneğin kumru ve benzerleri, kanatlarını indirirken kaldırdıklarından daha hızlı hareket ettirirler.  Karga bunun tersidir. Saksağan ise kanatlarını aynı hızda indirir ve kaldırır.

Bunları, merakın imparatoru Leonardo da Vinci’nin (1452-1519) notlarından öğrendim.

*

Rüzgârda sallanan bir dal, okuduğum kitabın sayfasına gölgesini atıp geri çekiyor, atıp geri çekiyor.

Günlerce, şiltesi çoktan çürüyüp atılmış bu tahta şezlongun üstünde kitap okuyabilirim.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ağustos böceklerini güldürdüm

Bağırıyorum ama beni bahçede bağırışan ağustos böceklerinden başka duyan yok

Karar ver KKTC kardeş, açılıyor musun açılmıyor musun?

KKTC hükûmeti ise ülke turist akınına uğrayacakmış gibi davranıyor ve herkes için –ziyaretçiler, oteller ve uçak şirketleri– hayatı kolaylaştıracağına zorlaştırıyor