25 Ocak 2018

Adem ile Havva'nın cennetten kovulması neyi anlatıyor?

İnsanın ilk yok etmeye giriştiği canlı türü yerleşik olmayı ret eden konargöçerlerdir

İnsan, bilimsel adı ile homo sapiens, 200,000 yıl önce yeryüzüne ayakbastı.

On binlerce yıl varlığını avlayarak ve toplayarak, sabit bir konutu olmadan, avlanacak ve toplanacak yiyecek peşinde gezerek geçirdi.

On iki bin yıl önce çiftçiliğe ve hayvancılığa başlayarak yerleşik hayata yöneldi.

Arkeolojik bulgular, ilk devletlerin milattan 3 bin100 yıl kadar önce Fırat ve Dicle nehirlerinin vadilerinde kurulmaya başladığını gösteriyor.

Demektir ki; insan dünyadaki varlık sürecinin yüzde 95’ini küçük, gezici, dağınık, herkesin sosyal olarak eşit olduğu, avcı ve toplayıcı gruplar halinde yaşayarak geçirdi.

Bir varsayım; avlayan ve toplayan göçebe insanın vahşi, ilkel, kanunsuz ve kısa bir hayat sürdüğü; tarıma, yerleşik yaşama ve devlet düzenine geçişin uygarlığın başlangıcı olduğudur.*

Bir başka varsayım; yerleşik, devlet tarafından düzenlenen insan hayatının, göçebe ve özgür hayattan daha üstün olduğudur.

Adem ile Havva’nın cennetten kovulması, insanın  toplama ve avlama döneminin sonlanmasını sembolize ediyor olabilir

Her iki varsayım da yanlıştır.

Tarih, göçebelerin hayatlarından memnun olduğuna, yerleşik hayata ve devlet denetimine geçmemek için muazzam bir direniş gösterdiklerine dair örneklerle doludur.

Amerika’nın yerlileri, neredeyse kanlarının son  damlasına kadar beyaz insan öncesi göçebe hayatlarını terk etmemek için direndiler.

Yörük Türkleri, 17. yüzyıla kadar yerleşik hayata geçmeyerek, yaşamlarına göçebe olarak devam ettiler.

O kadar geriye gitmeye bile gerek yok. Daha elli yıl önce Türkiye’de  konargöçer aşiretler vardı. Hepsi devlet zoruyla yaylaları, sürülerini terk edip yerleşmeye zorlandı.

Bugün bile Kalahari’nin ücra köşelerinde hayatlarını büyük oranda toplayarak ve avlayarak geçiren göçebe gruplar vardır.

Bir hesaba göre, dört yüz yıl öncesine kadar insanların üçte biri avlanarak ve toplayarak, devletin otorite alanlarının dışında yaşıyordu.

İşin gerçeği, toplayarak ve avlayarak yaşayanların hayatlarını sevdiği; yerleşik hayatı, salgın hastalık ve devlet baskısı ile eşit gördükleri, hayat tarzlarını bırakmalarının zorla olduğudur.

Difteri, kabakulak, kızamık gibi salgın hastalıklar insanların evcil hayvanlarla yan yana yaşadığı ilk devletlerin kalabalıklarında belirdi. İnsanda hastalık yapan 1400 organizmanın 800 ila 900’ü hayvan kaynaklıdır.  İnsanlar, evcilleştirdikleri hayvanlarla burun buruna yaşamaya başladıktan sonra bu hastalıklar ortaya çıktı.

Adem ile Havva Cennet Bahçesinde (Albretch Dürer)

Mezopotamya’nın küçük devletlerinin, toprakta çalışacak ve vergi verecek, gerektiğinde silah kuşanacak nüfusa ihtiyaçları vardı. Bu nedenle konargöçerleri zorla şehirlere topladılar. Kölelik bu ihtiyaçtan doğdu ve devletlerle başladı. İlk köleler konargöçerlerdir.

İnsanın ilk yok etmeye giriştiği canlı türü de yerleşik olmayı ret eden konargöçerlerdir.

Romalıların daha sonra “barbar” adını verdiği insanlar aslında konargöçerlerdi. Ve Romalılardan daha fazla barbar değillerdi.

Yerleşik hayatta ve devlet yönetimi altında yaşamanın insanlığın ortak bir ideali olduğuna dair hiçbir kanıt yoktur.

Tam tersi. Araştırmalar göçebe atalarımızın beslenme, sağlık ve boş zaman bakımından insanlığın en keyifli dönemini yaşadığını gösteriyor.

Arkeolojik bulgular, yerleşik hayata geçen insanların – hayvanları evcilleştirirken farkında olmadan kendileri de evcilleşenlerin –

İnsanın ilk yok etmeye giriştiği canlı türü yerleşik olmayı ret eden konargöçerlerdir

özgür gezenlerden daha kısa yaşadığını, dişlerinin ve kemiklerinin kötü gıda bağlantılı zaaf gösterdiğini, hastalıklara daha çok kurban olduklarını gösteriyor.

O kadar ki; insanın avlamak ve toplamak dururken neden ruh çökertici mesai, mutsuzluk, özgürlüksüzlük olan yerleşik hayata geçtiği, yeryüzündeki insan varlığı ile ilgili en büyük muammadır.

Adem ile Havva’nın cennetten kovulması, insanın  toplama ve avlama döneminin sonlanmasını sembolize ediyor olabilir.


* Bu yazıdaki birçok bilgi, Against The Grain/ James C. Scott adlı kitaptandır. Türkçesi yok.)

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ağustos böceklerini güldürdüm

Bağırıyorum ama beni bahçede bağırışan ağustos böceklerinden başka duyan yok

Karar ver KKTC kardeş, açılıyor musun açılmıyor musun?

KKTC hükûmeti ise ülke turist akınına uğrayacakmış gibi davranıyor ve herkes için –ziyaretçiler, oteller ve uçak şirketleri– hayatı kolaylaştıracağına zorlaştırıyor