07 Eylül 2016

‘Aylak gençler’ Türkiye’nin en öncelikli güvenlik sorunudur

Nitelikli genç işsizlik, Milli Güvenlik Kurulu gündemine bile alınabilecek bir güvenlik tehdidi

Hatırlarsınız 2015 Ekim'inde iki çılgın genç gecenin bir vakti yaklaşık 80 güvenlik personelini ve 8 güvenlik noktasını aşmayı başararak 3. Boğaz Köprüsü'nün şantiyesine izinsiz girmiş ve köprü inşaatının zirvesine tırmanarak 350 metre yükseklikte selfie çekmişti. Ana haber bültenlerine çıkan gençlerden biri keyifli keyifli "Oraya çıktığımda özgür olduğumu hissettim. Zirvedesin. Dedim ki Türkiye’de bundan daha yükseği yok ve bunu ben başardım. Gurur duydum kendimle." demişti.

Diğer genç ise sözlerine şöyle devam ediyor: "Herkesten farklısın, imkansızı başarıyorsun. Oraya çıktığım zaman şehri izlemek bana çok huzur veriyor. Herkes telefonu eline alıyor. Orada burada selfie. Benim istediğim fotoğraflarla farklı bir dünya katmak yani çok çılgın fotoğraflar almak amacım. Bu yüzden bu akıma kapıldım."

Hiç bir güvenlik önlemi almadan gizlice ve gece vakti yapılan bu ölümcül maceranın temel amacı: Selfie çekmek. Ama asıl amacı bu gençlerin özlemini duyduğu, hiç düşünülmeyeni ilk kez yaparak kazanmayı düşledikleri mikro-şöhret. Aslında bu iki gencin amacı kendi küçük grupları içinde adını ilk yapan olarak tarihe yazdırmak. Şimdi iddiam şu: Ben bu gençleri büyük bir olasılıkla bir aylık ideolojik cila ile etnik bir motivasyonla, 2-3 aylık bir ideolojik cila ile de dini motivasyonlu bir savaşçı haline getirebilirim. Yani bu kadar kolay. Sadece ‘sıradışı’, ‘herkesten farklı’, ‘imkansızı başarmak’ için adrenalin yakmaya hazır bu gençlerin sıkı bir hikaye ile kalplerine konuşmak, selfie çekmekten daha ‘anlamlı bir dava’ ile beyinlerini formatlamak yeter.

İnternette araştırdım. Bu iki ‘adrenalin manyağı’ genç ne çalışıyor ne de bir okula gidiyor. Yani biraz argo bir tabirle: ‘AYLAK’lar. Şimdi meselenin püf noktasına ilerleyelim. OECD (Organisation for Economic Cooperation and Development) yani Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü, uluslararası bir ekonomi kuruluşu. Herhangi bir devlete bağlı ya da onun etkisi altında değil. Örgüte Türkiye de dâhil. OECD dünyanın ekonomi ile ilgili her şeyini bilimsel yöntemlerle inceliyor, izliyor, raporluyor.  NEET (Not  in Education, Employment or Training) ise eğitim ile uğraşanların yakından tanıdığı bir istatistik kavramı. Herhangi bir okula devam etmiyor, herhangi bir işi yok, herhangi bir kursa gitmiyor demek. Türkçe’de bu uzun tabiri dört dörtlük karşılayan bir sıfat var: AYLAK.

Unutmayın: ‘Aylak Gençler’ Türkiye’de terörü besleyen en önemli dip faktör

Şimdi sizle karamsar bir kaç veri paylaşmak isterim. OECD verilerine göre Türkiye’de 15 – 29 yaş arasındaki nüfusun, yani gençlerin üçte biri aylak. Yani ne bir yerde çalışıyorlar, ne bir yerde okuyorlar, ne de bir kurs/program takip ediyorlar. OECD ortalaması yüzde 16,5. Başka bir ifadeyle, Türkiye’deki oranın yarısı. Daha vahimi, Türkiye yüzde 28,4 oranı ile OECD ülkeleri arasında (33 ülke arasında) son sırada. Aşağıdaki grafikte bu durum açıkça görülüyor.

Hemen bu veriye ‘Ama bu gençlerin büyük kısmı kayıt dışı/sigortasız’ çalışıyor cevabı verebilir. Bu konuda elimizde bir veri yok ama varsayalım 15-29 grubunun yaşı büyük olan bölümü kayıt dışı çalışıyor. Peki, 15-21 yaşları arasındaki gençler neden okulda değil? Açıktan (yaygın eğitim) da olsa bir okula kayıtlı olması gerekmiyor mu bu yaştakilerin? Tabloyu daha da karamsarlaştıran bir başka veri ise eğitim düzeyi arttıkça işsizliğin de paralel olarak artması. Yani üniversite mezunu genç kitle içinde ilkokul mezunu genç kitleye nazaran daha fazla işsiz var. Türkiye’nin ‘nitelikli genç işsiz’ sorunu her geçen yıl daha da kötüleşiyor.

Sonuç

Genç nüfusumuzun eğitimsiz ve işsiz olması bizim derdimiz değilse kimin derdi? İddiam o ki nitelikli genç işsizlik, Milli Güvenlik Kurulu gündemine bile alınabilecek bir güvenlik tehdidi. Ama bu güne kadar hangi siyasetçiden bu konuda bir söz veya bir model duydunuz? Bir tek ben mi üzüntü ve endişe duyuyorum bu durumdan? Unutmayın Arap Baharı'nı tetikleyen şey 17 Aralık 2010’da Tunus’ta üniversite mezunu olan ama iş bulamadığı için işportacılık yapan Muhammed Bauzizi’nin tezgahını kıran zabıtalara tepki olarak kendisini yakmasıydı.

Şimdi konuyu Türkiye’ye taşıyalım. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2014 Aralık ayı itibarı ile Türkiye’nin 78 milyona yaklaşan nüfusunun yüzde 29,4’ü 0-17 yaş arasındaki çocuklardan oluşuyor. Özellikle Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Güneydoğu Anadolu bölgesinde ise çocuk oranı yüzde 50’ler düzeyinde, yani her iki kişiden biri çocuk. Yine TUİK verilerine göre Türkiye'de hapishanelere giren hükümlü çocuk sayısı 2009-2014 arası 5 kat artarak 2014’de 7 bin 595'e ulaştı. 2010, 2011 ve 2012’de binli rakamlarda dolaşan çocuk hükümlü sayısı 2014'te 2013’e kıyasla yüzde 23,8 artış gösterdi. Yaş grupları dikkate alındığında, 2014'te Türkiye’de hapishaneye giren çocuk hükümlülerin 1028'i (yüzde 13,5) 12-14 yaş grubu, 6 bin 567'si (yüzde 86,5) de 15-17 yaş grubundakilerden oluşuyor.

Tekrar Bauzizi örneğine dönersek. 2014 TUİK verilerine göre Cizre’nin nüfusu 120 bin civarıymış. Bu 120 bin kişinin yaklaşık yarısı 0-30 yaş arası. Bu kitlenin yarısı genç desek ve bu genç kitlenin de 1/3’ü aylak desek bu karşımıza yaklaşık 15-20 bin civarı genç çıkartıyor. Hadi 10 bin aylak Cizreli genç var diyelim. Bu şu demek Bauzizi olmaya aday 10 bin Cizreli genç şimdi ya Cizre’de ya da çevre il ve ilçelerde bir yerlerde hayata tutunmaya çalışıyor. Sorum basit: İleride onların arasından bir Bauzizi çıkar mı çıkmaz mı?

Yazarın Diğer Yazıları

Suriye politikasızlığımızın artan maliyeti: Peki çözüm ne?

Peki Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mevcut askeri yığınaklanması ve operasyonel gücü sayesinde Rusya hava sahasını da açarsa Tel Rıfat’ı almasına alır da bu bölgenin alınması Türkiye’nin Suriye politikasının siyasi hedefine hizmet eder mi?

Fırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var?

Soçi’deki zirvede ne tür bir alışveriş oldu bilemiyoruz ama mevcut durumda Putin bir şey almadan Tel Rifat’ı bize vermez. Bölgede, yani Fırat batısında ABD’nin ne hava sahasında ne de karada etkisi var; muhatabımız Moskova

Suriye, İdlib, TSK'dan istifalar ve tarihe bir not

İki jeopolitik gerçeklik ve iki operasyonel gerçeklik ışığında İdlib’de sahadaki durum değişti. Peki ne yapmalı?