05 Ekim 2018

Üç ay nasıl çöpe atılır?

"Artık sürekli deneme-yanılma ve sıklıkla sil baştandır ve korkarım ki bu ekonomik durumda bunun sonu beklenen de ağır bir hüsrandır"

Cocu’nun örnek gösterilebilecek bir oyuncu kariyeri ve çok eskiye dayanmasa da PSV’de başarılarla sonuçlanmış bir teknik adamlık kariyeri var. Bu kariyerin tamamında belli bir sistem ve oyun felsefesi var. Türkiye’ye ilk geldiği andan başlayarak aylarca 4-3-3 sisteminin üzerinde durdu. Belki takımın yapısı müsait olmadığından son birkaç maçta takımın iyi bildiği 4-2-3-1 sisteminin üzerinde durdu ve bunu da en azından kendi adıma geçiş sürecinde olumsuz karşılamadım. Her iki taktik de aslında temel oturuş olarak birbirine benzer; sadece aslında sahaya yayılış ve oyun öncelikleri itibariyle farklılıklar içerir ve iyi takımlar aynı maçın içinde bile bu sistemler arasında geçiş yapabilirler.

Trnava maçından önce kadrolar açıklandığında bu kadroyu hangi sisteme oturtmaya kalkıştığını anlamak için bayağı gayret sarf etmiştim ki maç başladığı anda zaten tamamen yanıldığımı anladım. Cocu, hiç oynamadığı ve hiç oynatmadığı, üç aylık Fenerbahçe kariyerinde belki ilk defa bu hafta antrenmanlarda çalışmış olabileceği 3-5-2 sistemi ile sahadaydı. Maç içinde arada gerçekleşmeler olur ama A planı olarak il defa 3-5-2 önümüze sunuldu. Sistemlerin içinde sevdiklerim var ama aslında hiçbirine karşı doğrudan reddetme durumum yok. Daha evvelden de dediğim gibi benim için esas olan sisteme karar verilmesi, sistemde ısrar edilmesi ve mümkün olduğunca az rotasyonla burada bir alışkanlık tesis edilmesidir. Bu anlamda Cocu’nun ne yapmaya çalıştığını anlamakta gerçekten çok güçlük çekiyorum ve eğer bu sistemle devam edecekse üç ay boyunca yaptıklarını hangi çöpe atacak onu da çok merak ediyorum.

Maça döndüğümüzde aslında anlatılacak çok fazla bir şey yine yok. Zayıf bir rakip, bu zayıf rakibe karşı kurulan oyun üstünlüğü, sonunda gelen üç puan ve gruptaki dengeleri yeniden yakalamak dışında çok anlam ifade etmiyor. Olumlu anlamda söylenecek birkaç şey bulunabilir; Slimani’nin mücadelesini bu sefer gollerle süslemesi güzel, Eljif gelecekte bu takımın geçiş oyuncusu olabilecek seviyeye geleceğini gösteriyor ve Jailson biraz da bölgesinde tek adam olması sebebiyle orta sahada bu maç biraz daha kıpırdandı. Ancak maçı izlemeyip sadece radyodan dinleyenlerin bile biraz dikkatle fark edebileceği çok açık eksiklikler de var. Reyes, bu takıma gelmiş en kötü defans oyuncusu; durmayı bilmiyor, koşmayı bilmiyor, topla çıkamıyor ve mümkünse toptan kaçıyor ve her pas denemesinde top kaybediyor. Bunlar oyuncunun hazır olmaması ile ilgili değil yetersiz olması ile ilgili temel konular ve net bir şekilde Reyes yatırımının çöp olduğunu söyleyebiliriz. Ayew’i bir tek Rize maçında diğerleriyle karşılaştırmalı olarak eleştirmemiştim ancak daha evvel de defalarca yazdığım gibi bu senenin en büyük hayal kırıklığı olacak. Ben ömrümde bu kadar ağır bir Afrikalı görmedim; top ona gelmeden kesinlikle bir düşünce üretmiyor, top ona geldiğinde önce bir kontrol ediyor ve sonra düşünmeye başlıyor. Koşuşu bir değişik, driplingi zayıf, daralanda yetersiz ve dikine pasta yok. Bu sayede sıklıkla top kaybediyor ve tempo düşürüyor. Topu ayağına her aldığında aklıma belki de onunla aynı fiziksel hızda olan Alex’in ne kadar özel bir adam olduğu geliyor. Tek tesellim kiralık olması ve finansal zarara sadece bir sene katlanacak olmamız. Frey iyi niyetli bir oyuncu; çok mücadele ediyor ve yararlı da oluyor ama kapasitesi yeterli değil ve bu takımın maliyeti düşük olduğu müddetçe ancak üçüncü santrforu olabilir. Sistemden bağımsız olarak özelikle Reyes ve Ayew’den artık kesinlikle vazgeçilmesi ve karambol anları hariç Slimani ve Frey’den ikili yaratma hayalinden vazgeçilmesi gerekiyor.

Tekrar sistem konusuna döndüğümüzde bu akşamki sistemi oynayan takımların çok sıkı basan iki stoperi ve arkayı süpürecek iyi bir liberosu olur. Libero görevinde Mehmet Topal ve stoperde Skrtel gayet yararlı olurlar ancak ikinci stoper konusunda ciddi sıkıntı var. İki bek kanadın tek hakimidir ve ileri-geri sürekli çalışırlar. Isla/Şener ve Hasan Ali’nin ileri-geri çalışması anlamında bir sorun yok ama orta/pas kaliteleri düşük, dolayısıyla kanatta hücum etkinliğini sağlayamazlar ve zaten 4-3-3 sisteminde bocalamanın da temel sebebi de tam olarak buydu. Orta sahadaki üçlü ciddi bir ön alan presi, iyi bir alan savunması yapmalı ve en az iki tanesi hücuma da kaliteli destek vermelidir. Beklerdeki hücum yetersizliği de düşünülünce burada orta sahanın önemi daha da artıyor. Benzia ile ilgili bir kuşkum yok ancak özellikle geçiş oyununda Eljif’e çok iş düşecek ve dahası Jailson da oyuna hücum anlamında daha fazla katkı verecek. Her ikisi yetenek olarak olmasa da tecrübe anlamında bu kadar ağır bir yükü kaldıramayabilirler. Eğer ön alan presini yapamazsanız, orta sahada üstünlüğü kurup hızlı oynamazsanız ve hele rakibi beklersiniz hiçbir şey yapamazsınız ki zaten şu ana kadar hiç yapamadık. Forvet ise zaten problemli; yeterlilik konusunu bir kenara bıraksak bile Slimani ve Frey birebir aynı tip forvetler ve birbirlerini tamamlayamıyorlar. Üstelik kanatların hücumda bu kadar yetersiz olduğu bir takımda zaten ikisi bir arada oynayamaz. Burada ya Soldado tekrar kazanılacak ki gerek fiziksel gerekse psikolojik sebeplerden bu çok ihtimal dahilinde değil ya da tek forvete dönülüp orta sahaya bir adam daha yerleştirilecek ve iş 2003 model Beşiktaş benzeri 3-6-1’e dönecek. Bunu biraz daha hücum oyuncusu ile yapmak isterseniz Valbuena, orta saha ile yapmak isterseniz Alper ve Mehmet Ekici tanım olarak uygun ama hepsi birden yokları oynuyorlar. İşin kısası bu sistem de bu takımın gerçekleri içinde umut vaat etmiyor. Öte yandan yetenek olmasa da en azından işin enerji kısmı çözüldüğünde bu sistemin (3-6-1) nasıl sonuç vereceğini tahmin etmek için çok uzağa gitmeden Dinamo Zagreb hezimetimizi hatırlamak bile yeterli olur.

İki bekiniz yokken, sadece tek savaşçı stoperiniz varken, orta sahada geçiş oyunu sadece 19 yaşındaki bir gence emanetken ve yanına birisi daha eklenemiyorken, forvetleriniz birbirini tamamlamayan özellikteyken aslında ne sistem oynarsanız oynayın aynı yerde tıkanıyorsunuz; bunun adını da bir yerde geleneksel forvet yalnızlığı koyuyorsunuz. Biz bu sistemin içeriğini ve olası sorunlarını yazmış olalım ama Cocu’nun yarın bir gün bu sistemi tekrar deneyeceğinin hiçbir garantisi zaten yok ve ben zaten ısrar ve istikrar ile ilgili tüm umutlarımı da kaybetmek üzereyim. Sonuç ne olur bilinmez, belki şampiyon bile olursunuz ama belli olan tek şey vaat edilen felsefenin, plan ve istikrarın futbol bacağı daha üçüncü ayda çökmüştür. Üç aydır bir takım hala daha hiçbir konuda karar vermemiş olamaz. Bunun transfer bacağının günahı Comolli’ye, sahadaki tatbikat günahı ise Cocu’ya aittir. Bundan sonrası artık sürekli deneme-yanılma ve sıklıkla sil baştandır ve korkarım ki bu ekonomik durumda bunun sonu beklenen de ağır bir hüsrandır.

Yazarın Diğer Yazıları

Ana plana dair net sinyaller

Genelde futbolu sistemler üzerinden anlatmayı seviyoruz ama benim Fenerbahçe'de esasen beğendiğim zaten kalıplara uyan bir sistemin ve hatta bu sisteme ileri seviyede takıntının olmaması

Bu takım zamanla olacak

Camia evladı meraklıları yüksek sesle homurdanmaya başlamadan doğru kararlar ve alınacak birkaç güzel sonuç her şeyi rayına koyar. Endişe etmeye gerek yok

Kurtların düellosu

Maçın ilk yarısını, hatta ilk 60 dakikasını birbirlerinin planlarını iyi bilen ve birbirine iyi çalışmış iki kurt hocanın birbirini yoklaması şeklinde özetlemek mümkün; deplasmanda olan da Fenerbahçe olduğundan planın tuttuğunu da söyleyebiliriz