20 Ocak 2019

31 Mart'ta oyunuz rakıya mı, betona mı?

Levent Kırca skeçlerine rahmet okutur bir yerel seçim atmosferi yaşıyoruz

Yaklaşan yerel seçimler şimdilik Levent Kırca skeçlerini andırsa da Türkiye modernleşme tarihi açısından önem arz ediyor. Zira iki ezeli rakip, 'laikler' ve 'muhafazakârlar', sandıkta bir kez daha karşı karşıya geliyor!

Bir an için düşünelim: Almanya'da Angela Merkel başbakanlığı lağvetmiş, kendi rızasıyla meclis başkanı olmuş. Sonra da görev süresi devam ederken Münih belediye başkanlığına adaylığını koyuyor! Anayasaya göre makamı bırakması gerekirken, "Bana ne yaa, bırakmayacağım!" diyor.

Düşünemedik değil mi?!..
O halde başka bir hikâyeye geçelim. Emmanuel Macron yerel seçimler için Fransa'yı il il geziyor ve Toulon'da örneğin, ilçe adaylarını sahneye tek tek davet ediyor. O esnada adaylardan birine, "Louis, senin bıyık neden yok?" diyor! Louis de yüzüne parti rozeti gibi yapıştırılmış yapay bir gülümsemeyle, "Bırakacağım efendim" cevabını veriyor.

Çok mu fantastik?..

 

Vodvilin arka planı bir büyük hesaplaşma

"Fantezi"yle "olağan"ın ayırt edilemez hale geldiği ülkemizde, Levent Kırca skeçlerine rahmet okutur bir yerel seçim atmosferi yaşıyoruz. Bu skeçte İzmir'i "mahallenin güzel kızı"na benzeten AKP adayı Nihat Zeybekçi de var, bozkurt işareti yapmak için Cumhurbaşkanı'ndan izin isteyen "babayiğit" MHP'liler de!..

Ama maalesef sahnede böyle alaturka bir vodvil sergilense de kuliste son "büyük hesaplaşma"nın çok yaklaştığı, herkesçe biliniyor. Zira Türkiye modernleşme tarihinin iki ana figürü, "laikler" ve "dindarlar", her iki kesim için de hayat memat meselesi olan bir seçimde bir kez daha sandık başına gidiyor.

"Rakınıza dokunmayacağım"!

Olayın ehemmiyetini en güzel, İzmir adayı Zeybekçi'nin "Rakınıza dokunmayacağım" vaadi gösteriyor. Sanki Denizli Belediye Başkanı iken kentteki meyhaneleri "Tabakhane"ye süren Winston Churchill'miş; rakının litresi de İngiltere İşçi Partisi zamanında 200 lira olmuş gibi konuşan Zeybekçi, bir anlamda "laik endişe"nin haklılığını ifşa ediyor.

TIKLAYIN: Esnaf anlatıyor: “İzmirli ‘Rakımıza dokunma' diyor, eyvallah” diyen Zeybekci, Denizli'yi yönetirken ne yapmıştı?

Karşı cenahta hiçbir vaadi olmayan, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpen Ekrem İmamoğlu, Sultanbeyli pazarını gezerken bir teyzeden oy istiyor. İmamoğlu'nun CHP'li olduğunu neden sonra idrak eden “milli irade” teyze de "Yok, yok! Onlardan (CHP) iş olmaz! Sana börek yaparım ama oy vermem!" diyor.

Kent yaşamına maksimum faydayı sağlamak üzerine kurulu bir "yerel" seçim, böylece ideolojik bir mücadelenin zemini oluveriyor.

Vaatsiz seçim

Sırf bu haliyle bile 31 Mart 2019 yerel seçimleri, çok partili siyasi hayatımızın bir özeti aslında... Bir ucu "yol yaptılar, köprü yaptılar" söylemine dayanan, diğer ucu "kızlı erkekli meyhaneye gitmek" üzerine kurulu bir ezeli rekabet...

Halkın artık vaat edilen hizmetlerle ilgilenmediği; tamamen kimliğini korumak için, ideolojisine uygun oy vereceği bu yerel seçim, toplumdaki kutuplaşmanın geldiği noktayı gözler önüne seriyor.
"Laikler" ellerinde son kalan "getto"ları; Beşiktaş'ı, Kadıköy'ü kaybetmeme derdinde; dingildeyen kaldırım taşlarına, otopark sorunlarına gözlerini kapıyor. Üstüne bir de İstanbul ve/veya Ankara alınıp iktidara gözdağı verilirse ne âlâ!..
Bağcılar'daki "muhafazakâr" amca ise gecekondudan "site"ye terfi etmiş evinde, vızır vızır çalışan metrosuyla mutlu; belki de hiç gitmeyeceği "Yeni Havaalanı" ile övünüyor ve ne betonlaşmayı ne de kesilen milyonlarca ağacı umursuyor.

Sandıktan umut kesilir mi? 

Tabii bir de kendini herhangi bir partiye ait hissetmeyen; ama Batı standardında kentler ve kimsenin kimseye karışmadığı, özgür bir toplumsal hayat isteyenler var. Son seçimdeki "Adam kazandı!" travmasını hâlâ atlatamamış, sandığa gitmeyi bile düşünmeyenlerin de içinde bulunduğu, hatırı sayılır bir kesim...
Üstelik kuşku uyandıran seçmen kütüklerinin "hile" olasılığıyla daha da can sıktığı bir ortamda, mücadeleden bezmiş durumdalar.
Can Dündar bile hafta içi yaptığı açıklamada, hayatında ilk kez "sandığın gücüne" inanmaktan vazgeçtiğini belirtiyor. Hemen arkasından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, küskün kitleleri anladığını söylüyor ve "Seçmen kızmakta haklı, 24 Haziran gecesini iyi yönetemedik" diyor.

Bu tabloya bakınca; yerel seçim madem "iş yapan aday"a oy vermekse, insanın durduk yere kütüğünü Dersim'e taşıyıp, mührü Fatih Mehmet Maçoğlu'na basası geliyor!

Yazarın Diğer Yazıları

Alkollüydüm, şeytana uydum, Rabbim affetsin!

Bizler millet ve devlet olarak fevkalade kusursuzuz ama çeşit çeşit dış güç bizi kandırıyor, mütemadiyen yoldan çıkarmaya çalışıyor

İlk taşı en dürüst olanımız atsın!

'Karşı cenah'tan birini ahlaki açıdan 'tutarsız' diye linç etmek kolay ama ya biz 'öteki'ler ne kadar samimi, ne kadar güveniliriz?

Kereviz salatası ve dehşetin elastik sınırları!

Türkiye'de gece yatağa "Artık hiçbir şeye şaşırmam!" diye girip ertesi sabah daha da garip olaylara uyanıyoruz