04 Şubat 2018

Evde bira fırtınası

“Kendi biranı kendin yap” diyenler çoğalıyor

"Annem mutfakta kazanları temizler
Kız kardeşim şişeleri çalkalar
Babam bodrumda bira mayalar
Benimse gözlerim pencerede
Polis arar…”

Bu şiir Amerika’daki 1920-33 yılları arasındaki amansız içki yasağı döneminde, evinde kendi birasını yapanlardan biri tarafından yazılmış. “Prohibition” denilen bu uzun yasak döneminde evinde içki yapanlar hep polis korkusuyla yaşamışlar, zira yakalandıklarında bir yandan içkileri ve ekipmanları gitmiş, bir yandan da ağır cezalara çarptırılmışlar. Ama onca yasağa ve denetime rağmen de, bir türlü bundan vazgeçmemişler…

Ülkemizde de geçen hafta yaşanan bir polemik, bu şiiri hatırlara getirdi. Gerçi bizde ne bira üretimi ve tüketimine, ne de evde sınırlı miktarda üretilen biraya bir yasak vardı ama, Efes Pilsen’in patronu Tuncay Özilhan’ın “Evlerde içki yapımı hem halk sağlığı için risk yaratıyor, hem de vergi kaybına yol açıyor” sözleri büyük bir tartışma yarattı. Gerçi Özilhan sonradan yanlış anlaşıldığını söyleyerek “hobi biracılarına” sempatiyle baktıklarını söylediyse de, evlerinde bira yapanların yürekleri küt küt attı…

Evde bira yapmaki için ekipman, sabır ve mutfağın batmasına aldırış etmeyen hoşgörülü eşler gerekiyor...

“Kendi biranı kendin yap” diyenler çoğalıyor

Batı ülkelerinde çok eskilere dayanan evde bira üretme hobisi, bizde son yıllarda yaygınlaştı. İnternet sayesinde bilgiye rahat erişilmesi, sosyal medyada gruplar oluşturup buluşma ve tadımlar örgütlenmesi, tecrübe değiş-tokuşunun kolaylaşması, evinde bira üretmek isteyenlerin önünü açtı. Avrupa ve ABD’de ev biracılığı yapmak isteyenlere malt, şerbetçiotu ve maya kitlerinin hazırlanıp postayla bile gönderilebilmesi de, evde bira yapmayı kolaylaştırdı. Halen İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük kentlerimizde hatırı sayılır hobi biracısı var ve bunların çoğu evlerinde rakı yapanlardan farklı olarak içkisini ucuza mal etme peşinde değil. Hedefleri daha çok piyasadaki biraların çeşit yoksunluğu karşısında fantezi tadlar elde edip onları içebilmek. Tabiî bir de eşe-dosta sükse yapmak, boş vakti keyifli bir işte değerlendirip “kafa boşaltmak”, kendi imal ettiği bir içkiyi içmenin hazzını yaşamak…

Nitekim ev biracılarından Alp Öngör, “Bir birayı açarken ilk anda çıkan ‘ptshh’ sesine bayılırım. Bu sesin kendi biramdan çıktığını duymanın zevkini ise hiçbir şeye değişmem” diyor. Evinde bira yapmak isteyenlere ise biraz göz korkutucu bir liste veriyor: “5 litrelik çelik tencere, 3-4 plastik kova, birkaç hortum, havan ya da el değirmeni, fermantasyon tankı yapılmak üzere 20 litrelik su bidonu, tankın ağzına geçirmek üzere hava kilidi, soğutma için bakır boru, şıradaki şekeri ölçmek için sakarometre, 100 dereceye kadar çıkabilen bir termometre…” Öngör, “Bunların dışında ihtiyacınız olan şeyler malt, şerbetçiotu, maya, su ve bolca heves!” diye de ekliyor.

Ev biralcılarının en keyif aldıkları şeylerden biri, kendi etiketlerini tasarlamak...

Ev biracılığı daha çok bekâr işi

Ev biracılarının çoğu biranın hammaddesi arpa maltını internet yoluyla Almanya ve İngiltere’deki homebrew mağazalarından ısmarlıyor, kimisi arzusuna göre bunlardan harman yapıyor. İyi bir ev birası yapabilmek için, birkaç arkadaş dayanışarak mutfaktan en az 3 saat hiç çıkmadan uğraşmak gerekiyor. Yani ev birası daha çok bekâr işi, ya da çok sabırlı ve hoşgörülü bir eş gerektiriyor.

Aslında çoğu ev biracısı, “Mutlaka kendi biramızı içeceğiz” takıntısında olan insanlar değil. 20-30 şişe bira için çektikleri zahmet, profesyonel biracılara empati yapmalarını sağlıyor ve özellikle butik biralara duydukları tutkuyu perçinliyor. Ev biracılarının çoğu, “Biramızı kendimiz yapmaya başladıktan sonra, işin perde arkasını bildiğimiz için dışarıdan aldığımız iyi bir biranın her yudumundan ayrı bir keyif alıyor, tadına daha bir varıyoruz” diyorlar. Üstelik birasever insanlar olarak sık sık dışarıda pub’lara, barlara da gidiyorlar. Haliyle orada da Efes, Tuborg gibi yerli üretim kitle biralarından ya da yine bu firmaların getirttikleri ithal biralardan ısmarlıyorlar.

Ev biracısının en büyük gururu, etiketinde adının yazdığı şişeden, kendi yaptığı birasını içmek...Kısacası, endişeye mahal yok… Ev biracılığı, evde rakı yaparak piyasada satılan rakıların altıda birine mal eden, hem metil alkol riskiyle sağlığını tehlikeye atıp hem de vergi kaybına yol açanlarınkinden çok farklı bir hobi. Düşük alkollü bir içecek olan birayı evde yapmak, sağlık için tehlikeli değil. Bu yüzden kanunlarımız da evde rakı yapmayı yasaklarken bira ve şarap gibi mayalı içkileri, “Ticarî amaç olmaksızın ve 350 litreyi aşmamak kaydıyla” serbest bırakıyor.

Vergi mi? Rakının bir şişede 60 lirayı bulan vergisinin yanında, biranın vergisi ne ki?.. O yüzden evde bira yapıp içmenin büyük bir vergi sorunu olduğunu düşünmek de yersiz.

Özetle, hem ev biracıları, hem bira sanayicileri müsterih olsunlar… Ve bira keyfinin düşmanlarını, başka adreslerde arasınlar…

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bekri Çeşnici’yi özleyeceğiz…

Geçen hafta kaybettiğimiz ödünsüz Cumhuriyetçi Ali Sirmen, “Bekri Çeşnici” takma adlı kalemi çok kıvrak bir gastronomi yazarıydı aynı zamanda… 

Türkiye'nin "Çiçek"i soldu

Hafta içinde kaybettiğimiz Arif Keskiner (daha çok bilinen adıyla Çiçek Arif) sanat dünyasının en renkli insanlarındandı…

Gümüş Kule’yi soydular!

Şarap mahzeni mutfağından daha ünlü olan Paris’in en seçkin restoranı Tour d’Argent’ın 300 bin şişelik kavı soyuldu. Kibar hırsızlığın öyküsü…