10 Temmuz 2014

Metallica: Ağızda bir metal tadıyla yaşama küfretmek

13 Temmuz Pazar akşamı İstanbul yine karalar bağlayacak

Zamanın durduğu yere hoş geldin
Kimse ayrılamaz ve ayrılmayacak da
Dolunay var, hiç değişmiyor bu sanki
Az önce akıl hastası damgası yedim
Her gece aynı düşü görüyorum
Özgürlüğümüzü görüyorum
Kilitli kapılar yok, parmaklıklı pencereler yok
Beynimi yaralı gibi gösteren şeylerin hiçbiri yok
Uyu dostum göreceksin
Rüyanın benim gerçekliğim olduğunu
Beni bu kafes altında tutuyorlar
Beynimin bu yüzden öfke dediğini anlayamıyorlar mı?” *

13 Temmuz Pazar akşamı İstanbul yine karalar bağlayacak. Thrash Metal’in yaratıcısı olarak kabul edilmelerine ve bu türde çalmalarına rağmen 110 milyonluk albüm satışına ulaşmayı başarmış ve sadece metal müzik severlerin değil popüler müzik dinleyen çoğu insanın gönül telini titretmiş olan Metallica grubu, bir geceliğine takılmak için yeniden İstanbul’da… 1993, 1999, 2008 ve 2010 yıllarında yaptıkları ziyaretlerden sonra beşinci kez hayranlarını şenlendirecek olan grubun konserinde çalacağı şarkıları yine hayranları belirliyor. metallicabyrequest.com web sitesine girip oy verenlerin istekleri doğrultusunda grup şarkılarını seslendirecek. Oylama sonucuna göre Metallica’nın İstanbul konserinde çalacağı şarkılar şu şekilde:

  1. Master of Puppets (7,763 oy)
  2. One (7,745 oy)
  3. Fade to Black (7,534 oy)
  4. Enter Sandman (6,912 oy)
  5. Sad But True (6,887 oy)
  6. Seek and Destroy (6,312 oy)
  7. Wherever I May Roam (5,959 oy)
  8. The Unforgiven (5,772 oy)
  9. For Whom the Bell Tolls (5,759 oy)
  10. Nothing Else Matters (5,609 oy)
  11. Welcome Home (Sanitarium) (5,190 oy)
  12. Turn the Page (5,163 oy)
  13. Creeping Death (5,032 oy)
  14. …And Justice for All (5,015 oy)
  15. Orion (4,969 oy)
  16. The Memory Remains (4,886 oy)

 

Metallica ile ilk tanışmam lise sonrası İzmir’i terk edip üniversiteyi okumak için toprağı kara Ankara’ya gittiğimde olmuştu. 1997 senesinde hâlâ kasetlerin olduğu zamanlarda Metallica (The Black Album) albümüyle karşılaştım abimin kaset kutusunda. Bir yanda İlhan İrem bir yanda Lionel Richie öte yanda Ahmet Kaya albümü dururken bu simsiyah kapaklı albüm yine o zamanların yüksek teknolojisi walkman sayesinde kulaklarımı şenlendirmişti.   Enter Sandman, Sad but True , The Unforgiven, Wherever I May Roam, Nothing Else Matters, My Friend of Misery gibi gerek Metallica gerekse o dönemlerde ergenliğini yaşayan birçok insan için önemli parçalardı. Hâlâ öyleler… Fakültemizde rock/metal sever arkadaşlarımızın yoğun çabaları sonucunda Metallica’nın San Francisco Senfoni Orkestrası ile yaptığı kaydı yine vakti zamanın ileri teknoloji ürünü DVD kayıtlarından izleme şansına erişmiş, kendimizi şanslı saymıştık. Tıpkı 70’li yıllarda Erkin Koray ve Barış Manço’yu izleyebilmiş, dinleyebilmiş şanslı azınlıklar gibi… Sevginiz ne kadar büyükse tutkunuz ve tutuculuğunuz da o kadar artabiliyor. 1996 yılında grup elemanlarının saçlarını kestirmesiyle ve “Master of Puppets” sonrası çıkarttıkları albümlerle sürekli olarak eleştiriye uğradı Metallica. Eleştirilere rağmen 1981’den bu yana  hayranlarının gruba karşı sevgisi ve tutkusu devam ediyor.

Grubun Türkiye’de bulunan hayranları tarafından kurulan Metallicaturk sayfasına göre Metallica’yı sevmek için 10 sebep şu şekilde sıralanıyor;
 

  1. Grubun çıkardığı ilk beş albümün (Kill ‘Em All, Ride The Lightning, Master of Puppets, …And Justice For All, Metallica) heavy metal müzik açısından önemi,
  2. 80’li yıllarda heavy metal müziğin diğer müzik türleri arasından sıyrılarak popülerleşmesi,
  3. Video kliplerinin kalitesiyle yaptıkları müziğin yaygınlaşması,
  4. Yaklaşık iki saati bulan konser performansları,
  5. Yaptıkları müziğin kökenine saygı duymaları, yaptıkları cover şarkılar ve Garage Inc. gibi sadece cover şarkılardan oluşan bir albüm ile bu saygıyı göstermeleri,
  6. Yeni ve genç grupları desteklemeleri,
  7. Bireysel sorunlarla toplumsal sorunlara aynı yoğunlukta değinmeleri,
  8. Tek karar mekanizmasının sadece kendileri olmaları (özellikle plak şirketlerinin ticari kaygılarla farklı müzisyenlere baskı yaptıkları müzik sektöründe çeşitli zamanlarda dillendiriliyor.)
  9. Sürprizlere ve yeniliklere açıklık
  10.  Eleştirilerden yılmama

Sitenin bu şekilde maddelendirdiği sebepler arasında özellikle bireysel ve toplumsal sorunlara değindikleri şarkı sözlerinin etkisiyle grubun, hayranları tarafından sahiplenildiğini söylemek hata olmayacaktır. Bireysel ve toplumsal sorunlara ilişkin şarkı sözlerine örnek olarak birkaç şarkıyı analım. One (Tek)  şarkısı Metallica’nın 1988 tarihli “…And Justice For All” albümünde yayınlandı. Şarkının sözleri çeviri yapılmış haliyle bile oldukça etkileyici:

“Karanlık hapsediyor beni
Görebildiğim tek şey mutlak dehşet
Yaşamıyorum, ölemiyorum, kısılı kaldım kendi içimde
Bedenim beni tutsak eden hücre”

1991 yılında yayınlanan Metallica (The Black Album) albümünde bulunan “The Unforgiven” (Affedilmeyen) şarkısı da bireyin toplum içindeki yaşamının özeti şeklinde: 

“Yeni biri katılınca bu dünyaya
Hemen boyun eğdirilir
Bitmek bilmeyen acılı gurur kırılmalarıyla
Genç oğlan onların kurallarını öğrenir
Zamanla çocuk içine kapanır
Haksızlığa uğramış bu şamar oğlanı
Tüm kendi düşüncelerinden mahrum bırakılmış
Genç adam mücadeleyi sürdürür ve bilir
Kendi kendine verdiği bir sözü
Bugünden sonra hiç kimse
iradesini elinden alamayacaktır
Tüm yaşamlarını adıyorlar
Onunkini çekip çevirmeye
O hepsini memnun etmeye uğraşıyor
Bu acılı adam
Hep aynı şey yaşamı boyunca
Sürekli savaştı
Kazanamayacağı bir savaş bu
Yorgun bir adam görüyorlar artık aldırmayan
Yaşlı adam hazırlanıyor o zaman
Pişmanlık içinde ölmeye
İşte o yaşlı adam benim
Ne hissettiysem
Ne bildiysem
Gösterdiklerimin içinde parıldamadı asla
Hiç olmadım
Hiç görmedim
Görmeyeceğim olabilecek olanları 
Hiç özgür olmadım
Hiç kendim olmadım
Bu yüzden sizi affedilmeyen ilan ediyorum
Siz beni yaftaladınız
Ben de sizi yaftalayacağım
Bu yüzden sizi affedilmeyen ilân ediyorum.”

Metallica 1997 tarihli Reload albümünde şarkının devamı niteliğinde The Unforgiven II  ve 2008 tarihli Death Magnetic albümünde The Unforgiven III ile birey olarak topluma karşı tepkilerini, öfkelerini dillendirmeye devam ettiler.

Grup bir yandan başarı için koştururken bir yandan gerçek yaşamda karşılaştığı krizlerle mücadele etmeye çalıştı. Grubun bas gitaristi Cliff Burton, 1986 yılında turne otobüsünün yaptığı kaza sonucu yaşamını yitirdi. Bu şok gelişmenin ardından grubun hayatta kalan elemanları grubu dağıtmakla devam etmek arasında bocaladılar.

Grubun Burton sonrası bas gitaristi olan James Newstead’in gruptan ayrılması/atılması yine grup içerisinde sıkıntı yaşanmasına sebep oldu. 2003 yılında St. Anger albümü kayıtları sırasında çekilen “Metallica: Some Kind of Monster” (Metallica: Bir Tür Canavar) belgeselinde grup üyelerinin yaşadıkları stres, terapi seanslarının çekimleriyle hayranlarının gözü önüne serildi. 2005 yılında yayınlanan belgesel, grubun samimi tavrından dolayı övgüyle karşılanırken sert eleştirilere de maruz kaldı.

Metallica bir yandan sorunları aşarken bir yandan ilginç ve yenilikçi çalışmalarla sesini duyurmaya devam etti. 2012 yılında Kanada’nın Edmonton ve Vancouver şehirlerinde verdikleri konserlerin 25 kamerayla çekildiği görüntülerinin yer aldığı “Through The Never” filmi 2013 yılı Ekim ayında sinemalarda gösterildi. Grup 2013 yılı Aralık ayında Antarktika’da “Freeze ‘Em All” (Hepsini Dondur) adıyla verdiği konserler ile “bütün kıtalarda konser verme” başarısına (!?) ulaştı. Geçtiğimiz Haziran ayı içerisinde de 1970 yılından beri İngiltere’de düzenlenen Glastonbury festivaline katılarak festivalde konser veren ilk heavy metal grubu oldu.

Grup hayranı olmayanlar için Metallica hakkında biraz bilgi vermeyi ve gruba “Türkiye’ye Yeniden Hoş geldiniz” demeyi amaçlayan bu yazının sonunda mikrofonu yine kendilerine bırakıp 1984 yılında yayınlanan Ride the Lightning albümünden Fade to Black şarkılarının sözleriyle yazıyı noktalayalım:

“Yaşam öyle görünüyor ki solacak
Gün be gün uzaklaşarak
İçimde kaybolarak
Hiçbir şey önemli değil, hiç kimse
Yaşama isteğimi yitirdim
Kalmadı verecek şeyim
Benim için dahası yok
Beni özgür kılacak sona ihtiyacım var
Hiçbir şey eskisi gibi değil
İçimden bir şeyler kaybolup gidiyor
Ölümcül kayıp, gerçek olamaz bu
Hissettiğim cehenneme dayanamıyorum
Boşluk dolduruyor içimi
Keder noktasına dek
Büyüyen karanlık yutuyor şafağı
Ben bendim, ama o gitti şimdi
Sadece ben kurtarabilirim kendimi, ama çok geç
Düşünemiyorum artık niçin denemem gerektiğini bile
Dün hiç olmamış gibi görünüyor
Ölüm sıcak karşılıyor beni, sadece elveda diyeceğim şimdi”

* Welcome Home (Sanitarium) / Eve Hoş geldin (Senatoryum) şarkısı Metallica’nın 1986 tarihli Master of Puppets albümünde yayınlandı.

 

 

- Görsel, Metallica’nın 2008 İstanbul konseri albümünün kapağından alınmıştır.  

- Karikatür http://caliskan.deviantart.com/art/metallica-istanbul-177236033 adresinden alınmıştır. 

Yazarın Diğer Yazıları

Banksy İstanbul’da! Yani?

Evet, Banksy İstanbul'a geldi ve kendisi eserlerinin ücret karşılığında sergilenmesine karşı olsa da sergiyi gezmek ücretli

2015’te Google’da ne aradık, gerçekte ne kaybettik?

Hem gerçek sorunları tespiti hem de sorunlara çözümler geliştirilmesiyle ilgili hem bireysel hem de toplumsal olarak sıkıntılar yaşadığımız aşikar. Belki de bunun sebebini sorgulamamız gerekiyor…

Star Wars VII: Doğru! Hem de hepsi…

Star Wars VII’de eski karakterlerle özlemimizi giderirken bir yandan yeni kuşağın yeni hedef kitlelerin kucaklandığı görülüyor