19 Ekim 2014

İtalo Calvino: Bilmediğim şeyleri öğrenmek için yazıyorum

Yazımızın başlığı Calvino tarafından 'neden yazıyorsunuz?' sorusuna verdiği, vermesi olası bir cevap...

 

 

15 Ekim 1923’te Küba’da doğan ve yaşamını İtalya’da sürdüren İtalo Calvino 19 Eylül 1985 tarihinde beyin kanaması geçirerek yaşamını kaybetti. Aşağı yukarı tüm canlıların yaşam hikayelerinin ortak noktası. Doğum ve ölüm. Bu iki nokta arasında Calvino yaşamı süresince kurmaca yazarlığının yanı sıra parti üyeliği, gazete, dergi yazarlığı yapmış. İlk yapıtlarından başlayarak İtalya’nın en önemli yazarları arasına giren Calvino, İtalya’da bir çok edebiyat ödülü kazanmış. 1950’lerde fantezi ve alegoriye yönelen yazar, üç anlatıyla dünya çapında adını duyurmuş: İkiye Bölünen Vikont, Ağaca Tüneyen Baron ve Varolmayan Şövalye. Calvino bu anlatıları haricinde yaşamı boyunca yazdığı diğer roman ve hikâyeleriyle farklılığını ortaya koymuş ve insanların bakışlarını, algılayışlarını ve düş yaşamlarını etkilemiş.

Calvino ile günümüzde röportaj yapma şansına maalesef sahip değiliz. Röportaj yapma şansına sahip olsak bile yazarın hayattayken de pek istekli olmadığı biliniyor. “Ben de Croce gibi, hâlâ bir yazarın tek önemli yanının yapıtları olduğuna inananlardanım (önemli oldukları zaman elbette). O nedenle özyaşamım üstüne bilgi vermiyorum, ya yanlış bilgi veriyorum ya da her seferinde değiştirmeye gayret ediyorum. Neyi bilmek istiyorsanız sorun, söyleyeyim. Ama size asla doğrusunu söylemeyeceğim, bundan emin olabilirsiniz,"* diyen Calvino’ya göre; “Yazar bir başına var olmaz. Ancak yazdığı yazılarla vardır. Onları çıkardığınızda geriye sıradan bir insan kalır.” (24 Kasım, 1967).**

Yazımızın başlığı Calvino tarafından “neden yazıyorsunuz?” sorusuna verdiği, vermesi olası bir cevap: “Bilmediğim şeyleri öğrenmek için yazıyorum”.  

Öte yandan yine klasik röportajlar sorularından birini sorsaydık yazara. “Peki öykülerinizi nasıl yazıyorsunuz? İlham nasıl geliyor?” diye. Muhtemelen cevabı yazdığı kısa bir öykü ile paralellik gösterirdi. “Karanlıkta Sayılar ve Diğer Hikayeler” kitabında yayınlanan İlham Anı isimli kısa öyküsü ile cevabını ölümünün 29 sene ardından hala verebiliyor.

 

Olay, bir gün, bir köşe başında, gelip giden kalabalığın ortasında oldu.

Durdum, gözlerimi kırpıştırdım, hiçbir şey anlamıyordum. Hiçbir şey hakkında hiçbir şey. İnsanların, nesneler hangi nedenle böyleydiler, anlamıyordum, her şey son derece anlamsız ve absürttü. Gülmeye başladım.

Bana garip gelen şey, neden bunu daha önce anlamadığım oldu. O zamana kadar her şeyi olduğu gibi kabuledegelmiştim; trafik ışıkları, arabalar, posterler, üniformalar, anıtlar, dünyadan tamamen kopmuş şeyler; hepsi sanki bir gereklilik sonucu ortaya çıkmışlar, bir neden sonuç zincirinin halkasıymışlar gibi benimsemiştim.

Sonra gülmem dudaklarımda dondu, yüzüm kızardı, utandım. Ellerimi, kollarımı sallayarak kalabalığa “Durun! Bir dakika!” diye bağırdım, “Bir yanlışlık var. Her şeyde bir terslik var. Dünyanın en saçma işlerini yapıyoruz. Nereye varır bu işin sonu?”

Etrafta insanlar durdu, merakla beni süzdüler. Orada, ortalarında durdum, kollarımı sallaya sallaya, ümitsizce anlatmaya, bir anda aydınlanmamı sağlayan ilhamımı açıklamaya çalıştım.. Ve hiç bir şey demedim. Hiçbir şey demedim, çünkü kollarımı kaldırıp ağzımı açtığım anda, aydınlanmam geri gitti, ağzımdan bildik, eski kelimeler çıktı.

“Eee, ne demek istiyorsun?” diye sordu insanlar. “Her şey yerli yerinde. Her şey olması gerektiği gibi. Her şeyin bir sebebi var. Her şey diğerleriyle uyum içinde. Yanlış veya saçma bir şey göremiyoruz.”

Orada öylece durdum, çünkü şimdi her şeyi yerli yerinde görüyordum, her şey doğal, olması gerektiği gibi görünüyordu; trafik ışıkları, anıtlar, üniformalar, gökdelenler, tramvay yolları, dilenciler, geçit törenleri; ama bu beni rahatlatmadı, tersine bana acı verdi.

“Pardon” dedim. “Galiba benim hatam. Bir an öyle gibi geldi. Her şey yolunda elbette.  Kusura bakmayın.” Ve kızgın bakışların arasında yürüyüp gittim.

Yine de, şimdi bile sık sık bir şeyi anlamadığım zaman, ister istemez, aynı umuda kapılıyorum; yeniden o anı yaşayacağımı, yine hiç birşeyden hiç bir şey anlamayacağımı, bir anda bulup kaybettiğim öteki bilgiye ulaşacağımı umuyorum.

İlham anını anlatmanın çok kolay olmadığı ancak geldiği anda yaşama bakışınızın değiştiğini, sorular sorduğunuzu anlıyoruz Sayın Calvino. Yazdığınız kitapları nasıl görüyorsunuz? Gerçek yaşam alanına alternatif olarak değerlendirmek mümkün mü? Cevap yine Görünmez Kentler kitabından geliyor.

"Kitap bir alan; okur içine girmeli, dolanmalı, belki kendini kaybetmeli, ama belli bir noktada bir çıkış hatta birçok çıkış bulmalı. kitap, dışarı çıkabilmek için bir yola koyulma olanağı."

Hikaye yazarken nasıl bir tarz benimsiyorsunuz?

"...kırk yıl kurmaca yapıtlar yazdıktan, değişik yollar keşfedip, çeşitli yazınsal deneyler gerçekleştirdikten sonra, bir bütün olarak yapıtımın tanımını araştırma vakti geldi benim için; şunu öne sürebilirim: çalışma yöntemim çoğunlukla ağırlığı azaltma yönünde oldu. ağırlığı kaldırmaya çalıştım, kimi zaman insanlardan, kimi zaman göksel cisimlerden, kimi zaman kentlerden; her şeyin ötesinde, öykülerin yapısından ve dilden." (Amerika Dersleri, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2007)

Peki kitaplarınız okuyucu ile konuşabilseydi… Nasıl seslenirdi? Cevap yazarın 1979 tarihinde yazdığı Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu kitabından geliyor.

Dikkat çekecek biri değilim, adsız bir varlığım, benim arkamdaki fon benden daha da adsız. Sen, okur, trenden inenlerin içinden, ister istemez, beni seçip, kahvehane ile telefon kulübesi arasında mekik dokurken izlemeyi sürdürdüysen bunun tek nedeni bana “ben” denmesi, benimle ilgili bildiğin tek şey de bu, ama şu “ben” denen yabancıya bir şeyler yatırman için bu bile tek başına yeterli…

Peki yaşama ilişkin görüşünüzü bize anlatabilir misiniz? Cevap yazarın 1972 tarihinde yazdığı Görünmez Kentler kitabından bize ulaşıyor.

 “Biz canlıların cehennemi gelecekte var olacak bir şey değil, eğer bir cehennem varsa, burada, çoktan aramızda; her gün içinde yaşadığımız, birlikte, yan yana durarak yarattığımız cehennem. İki yolu var acı çekmemenin: birincisi pek çok kişiye kolay gelir: cehennemi kabullenmek ve onu görmeyecek kadar onunla bütünleşmek. İkinci yol riskli: sürekli bir dikkat ve eğitim istiyor; cehennemin ortasında cehennem olmayan kim ve ne var, onu aramak ve bulduğunda tanımayı bilmek, onu yaşatmak, ona fırsat vermek.” (Görünmez Kentler, Yapı Kredi Yayınları, 2002, Sayfa 204)

Calvino yaşamına devam etseydi bu hafta 93 yaşına girmiş olacaktı. Yazının başında da bahsettiğimiz üzere yazarların görüşlerine, hislerine yaşamları sona ermiş olsa bile ulaşmamız, öğrenmemiz mümkün. Fiziken artık yakınlarda olmasa bile Calvino’nun kitapları rafları süslüyor. Kurgu röportajımız bu yazı sona eriyor olsa bile Calvino’nun kitaplarında devam edecek. Kitaplar kentler gibidir. Güzellikleri kadar ihtiyaçlarımıza ne kadar cevap verebildikleri de önemlidir. Calvino kitaplarında bize alternatif yaşam alanları, kentler sunar. Bu bağlamda yine Calvino'nun Görünmez Kentler kitabından alıntılayacak olursak “Bir kente hayran kaldığın şey, onun yedi ya da yetmiş harikası değil, senin ona sorduğun soruya verdiği cevaptır.". Bu bağlamda yazardan beklentimiz kimini cevaplayabildiğimiz kimini cevaplayamadığımız sorulara, sorunlara cevap vermesi olacaktır. 

İtalo Calvino’nun kitaplarına buradan (http://www.idefix.com/kitap/italo-calvino/urun_liste.asp?kid=2881-2) ulaşabilirsiniz.  

 

Not: Yazıya katkılarından dolayı İpek Ek’e teşekkür ederim.

 

Yararlanılan Kaynaklar:

* Ebru Kılıç, “Calvino baharı bu bahar”, http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=ktp&haberno=3853

** “İtalo Calvino’nun mektupları: 1941-1985”, http://kitap.radikal.com.tr/makale/haber/italo-calvinonun-mektuplari-1941-1985-359972

*** “İlham Anı” hikayesi http://www.ceng.metu.edu.tr/~ferhat/yazilar/calvino.html adresinden alınmıştır.

**** Calvino hakkında çıkan gazete yazılarının bir kısmına buradan ulaşabilirsiniz http://dipnotkitap.net/ROMAN/Calvino.htm

Yazarın Diğer Yazıları

Banksy İstanbul’da! Yani?

Evet, Banksy İstanbul'a geldi ve kendisi eserlerinin ücret karşılığında sergilenmesine karşı olsa da sergiyi gezmek ücretli

2015’te Google’da ne aradık, gerçekte ne kaybettik?

Hem gerçek sorunları tespiti hem de sorunlara çözümler geliştirilmesiyle ilgili hem bireysel hem de toplumsal olarak sıkıntılar yaşadığımız aşikar. Belki de bunun sebebini sorgulamamız gerekiyor…

Star Wars VII: Doğru! Hem de hepsi…

Star Wars VII’de eski karakterlerle özlemimizi giderirken bir yandan yeni kuşağın yeni hedef kitlelerin kucaklandığı görülüyor