28 Ağustos 2014

“House of Cards”: Veri, Kurgu ve Politika

Kurgusal bir diziyle gerçek siyaset arasındaki paralellik dikkatimi çekiyor

“Siyaset emlakçılık gibidir. Sadece konum, konum ve konumla ilgilidir. Merkeze ne kadar yakınsanız, değeriniz o kadar yüksektir.”
Francis Underwood

ABD’li şirket Netflix internet üzerinden film, dizi kiralayan bir kuruluş. Ülkemizdeki gibi telif hakları kevgire dönmediği için ABD’de internet üzerinden ancak Netflix ve benzeri siteler üzerinden kiralayarak izleyebiliyorsunuz dizileri, filmleri. Siz siteden seçtiğiniz yapımları izlerken Netflix sizin bir profilinizi çıkartıyor: Dizi mi izlemeyi seviyorsunuz yoksa film mi? Hangi türü seviyorsunuz? Hangi oyuncuları seviyorsunuz? Hangi yönetmenleri seviyorsunuz? vs.  Peki yayın içerikleri sizin talebinizi karşılıyor mu? Yeni içerik üretilebilir mi? Yeni içerik müşterilerin çoğunun talep ettiğine karşılık verebilir  mi? Bu ve benzeri soruların cevabını müşterilerinin neler izlediği üzerinden araştıran Netflix, bazı somut verilere ulaşıyor nihayetinde. İzleyiciler İngiliz kanalı BBC için hazırlanan House of Cards (Kağıt Ev) dizisine ilgi gösteriyorlar. Politik drama türünde dizileri seviyorlar. Aynı zamanda ABD’li aktör Kevin Spacey ve yönetmen David Fincher’da Netflix müşterilerinin gözdeleleri. Site yöneticileri House of Cards’ın yayın haklarını satın alıp Kevin Spacey ve David Fincher’a dizinin ABD versiyonunda yer almaları için teklif götürüyor. Sonuç olarak House of Cards dizisinin ABD versiyonunun ilk 13 bölümü Netflix sayfasına 1 Şubat 2013’te yüklendikten sonra dizinin başarısı ABD sınırlarını aşıyor. Dizi ülkemizde de Dizimax Drama kanalında gösteriliyor. Netflix yöneticilerinin göle çaldığı maya beklentinin üstünde tutuyor ve dizi bir yandan ödülleri kaparken bir yandan Netflix kasasını dolduruyor. Netflix’in yeni yapımları desteklemesini sağlıyor.

House of Cards politik bir drama. Demokrat Parti’nin kurt politikacısı Frank Underwood (Kevin Spacey) politikayı kişisel kariyeri için uygun bir yol olarak belirliyor ve önce partisinde sonra ülkenin yönetim kademesi içerisinde yükseliyor. Her bölümde büyük bir gerilim içerisinde ilerleyen dizide Frank Underwood’un sistemin içerisindeki gediklerden kendisine nasıl yol açtığını ve başkalarının açıkları üzerinden nasıl yükseldiğine şahitlik ediyoruz. Frank arada ekrana dönüp bizimle konuşuyor. İzlendiğinin farkında. Yaptıklarının farkında. Kevin Spacey’nin şahane oyunculuğu ile inandırıcılığı artan Frank Underwood’un gerçekten dürüst davrandığı iki dostu var: Birisi eşi Claire (Robin Wright) ve salaş bir biftek dükkanını işleten Freddy (Reg E. Cathey). Bu iki karakterle konuşmaları haricinde Frank’in neler yapabileceği hakkında herhangi bir fikrimiz yok. Düşmanı dostu, dostu düşmanı olabiliyor her an. Nihayetinde Frank kadar hepimiz farkına varıyoruz ki amaç yolunda aslında dostu yok Frank’in. Ulaşmak istediği hedefler ve önünde engelleri var sadece. Frank zekâsını bu engelleri aşmak yolunda “işine geldiği gibi” kullanan bir politikacı.
    Dizi hakkında daha fazla bilgi vermeden yazıyı sonlandırayım. Bu sırada T24 haberlerine bakıyorum. Politik gündem House of Cards’ı aratmıyor. Gündeme bakarken zihnimde bir yandan sorular... Kurgu mu gerçek mi, kişiler kendi karakterlerini mi sergiliyor yoksa karakterler belirlenip uygun kişilere bu karakterleri oynaması mı söyleniyor? İzlendiklerinin farkındalar öyle değil mi?

Kurgusal bir diziyle gerçek siyaset arasındaki paralellik dikkatimi çekiyor. Siyasetçilerin politikalarını belirlemelerinde araştırmaların rolünün ne kadar aşikâr olduğu hepimizin malumu. Araştırmalar sonucunda (ki seçimler bu araştırmaların en büyük kitleyle yapılanıdır) geçmişe göre daha fazla veri üzerinden siyasetçilerin politikalarını oluşturmaları veya var olan politikalarını büyük kitlelere nasıl aktaracakları uygulama öncesinde tahmin edilebiliyor. ABD’de, ülkemizde ve tüm dünyada.. Tıpkı House of Cards dizisi için Netflix yöneticilerinin yaptığı gibi. Siyasetten ve diziden zihnim daha fazla bulanmadan Frank Underwood’un seyirciye bakarak söylediği repliklerden biriyle yazıyı noktalayalım:
“İstediğimi elde edebilmek için yalan söyleyebilir, aldatabilir ve göz korkutabilirim fakat nihayetinde işimi görürüm. Umarım sizlerden de dersini çıkartanlar oluyordur.”

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Banksy İstanbul’da! Yani?

Evet, Banksy İstanbul'a geldi ve kendisi eserlerinin ücret karşılığında sergilenmesine karşı olsa da sergiyi gezmek ücretli

2015’te Google’da ne aradık, gerçekte ne kaybettik?

Hem gerçek sorunları tespiti hem de sorunlara çözümler geliştirilmesiyle ilgili hem bireysel hem de toplumsal olarak sıkıntılar yaşadığımız aşikar. Belki de bunun sebebini sorgulamamız gerekiyor…

Star Wars VII: Doğru! Hem de hepsi…

Star Wars VII’de eski karakterlerle özlemimizi giderirken bir yandan yeni kuşağın yeni hedef kitlelerin kucaklandığı görülüyor