22 Kasım 2014

Nâzım Hikmet'ten üç yazı ve bir işten çıkarılma hikâyesi

Nâzım Hikmet ve İzvestiya arasında polemiğe sebep olan bu yazılar, 55 yıl sonra Sözcükler dergisi aracılığıyla ilk kez Türkçe olarak okurlara ulaştı

Nâzım Hikmet’e dair 3 yazı birden, edebiyat dergisi Sözcükler’in 52 numaralı son sayısında bu ay ilk kez Türkçe olarak yayımlandı. Bunlardan ikisi Nâzım Hikmet’in kaleminden çıkma, diğeri ise Nâzım Hikmet’i eleştiren bir gazete yazısı. Dönemin SBKP birinci sekreteri Nikita Hruşov’un damadı Aleksey Acubey’in yayın yönetmeni olduğu İzvestiya gazetesindeki 17 Ekim 1959 tarihli “Suyu Bulandırmak”  başlıklı yazı şöyle bitiyor:

 “...Nâzım Hikmet Fransız okurlara, SSCB'de Meyerhold'e yalnızca saygı duyulmadığını değil, dahası bu ustanın isminin yasaklı olduğuna ikna etmeye açlışıyor. İşte İzvestiya bile hakkındaki değinmeleri yazılardan çıkarıyor! … O zaman insanın aklında bir soru düşüyor. Suyu bulandırmanın manası ne?”


Bu yazının varlığını Nâzım Hikmet’in edebî asistanı Antonina Sverçevskaya’dan da dinlemiş, çok da üzerinde durmamıştım. Ta ki bu yazı yüzünden gencecik birinin işten çıkarıldığını kanıtlarıyla anladığım zamana, yani senaryosunu Nâzım Hikmet’in yazdığı çizgi filmleri bulup çevirilerini yapana değin. Hanene Huzur Dolsun filminin hazırlanma sürecinde hep yer alan redaktör Vera Tulyakova’nın adı filmin jeneriğinde yoktu. Gazetedeki eleştiriye sebep olan, Rus ve Sovyet tiyatro kuramcısı, yönetmen ve aktör olan Vselovod Emilyeviç Meyerhold hakkındaki Nâzım Hikmet’in yazısının bulunduğu gazetenin peşine düşmek benim için kaçınılmaz olmuştu. Geçtiğimiz yıllarda edindiğim gazetedeki yazının çevirisi Sözcükler’in 47. Sayısında yayımlandı. Nâzım Hikmet Türkiye’de hapisteyken de şiirlerini yayımlayan, Louis Aragon’un yayın yönetmeni olduğu haftalık Les Letress Françaises edebiyat gazetesi, şairin “Meyerhold ve Güncel Konular” başlıklı tam sayfa yazısını 8-14 Ekim 1959 tarihli sayısında 1. sayfadan bildirir. Nâzım Hikmet, Moskova’ya ikinci gidişindeki Meyerhold’la tanışmasını, Meyerhold’la ve desteğiyle yaptığı çalışmalardan başlayarak SSCB Tiyatrosu’ndaki değerini, Türk Tiyatrosu’na etkilerini ve yazıyı yazdığı yıllarda SSCB’deki durumunu etraflıca anlatır ve İzvestiya gazetesi’nde bir cümlesi çıkarılarak okurda algılaması değişen, daha önce yayımlanan bir yazısından da söz eder:

 “...Ne yazık ki, Sovyet basınının onaylanmış sayfaları yazarın dikkatine sunarak imzalama hakkı veren muhteşem geleneğine aykırı biçimde İzvestiya'nın yayın kurulu başka türlü hareket etti. Yukarıda andığım kısım yazıdan çıkarıldı...”      

Bunun üzerine İzvestiya gazetesinde, Nâzım Hikmet’i çarpıtma ve gayrıciddilikle suçlayan “...açık ve seçik bir fikre dönüşmemiş, üstünkörü ve yersiz söylenmiş cümlelerin okurda bir düşünce uyandıracak güçten yoksun olması”  sebebiyle söz konusu bölümün yazıdan çıkarıldığını da belirten makale yayımlanır. Nâzım Hikmet’in sonrasında 9 başlıkta toplayıp gönderdiği cevabi yazısı ise yayımlanmaz.

 

O yıl SSCB çizgi film stüdyosu Soyuzmultfilm, senaryosunu Nâzım Hikmet’in yazdığı Sevdalı Bulut  çizgi filmini henüz bitirmiş, senaryosunu yine Nâzım Hikmet’in yazdığı Hanene Huzur Dolsun (Mir Domu Tvoyemu) çizgi filminin çalışmalarını sürdürmektedir. Soyuzmultfilm’de redaktör olarak çalışan, Nâzım Hikmet’le bir sevda yaşayan Vera Tulyakova, şaire redaksiyon ve Rusça yazım konusunda da yardımcı olmaktadır.

Vera Tulyakova-Hikmet anılarını içeren Bahtiyar Ol Nâzım  başlıklı kitabında, “Suyu Bulandırmak” başlıklı yazının yayınlandığı tarihten “kara gün” diye bahseder. İki gün sonra Soyuzmultfilm’in müdürü ve personel şefi Vera Tulyakova’yı çağırır, odadan çıkmadan istifasını önceden hazırladıkları kağıda yazıp imzalamasını isterler. Gerekçe de Nâzım Hikmet’in ideolojik açıdan sakıncalı senaryolarını yazmasına katkıda bulunması, bunun kendilerini de zor durumda bırakacak olmasıdır. Açıklamalarına rağmen istifa dilekçesi imzalatılarak işinden çıkartılan Vera Tulyakova bunu Nâzım Hikmet’e söylemez:

 

“... Başıma gelenleri sana anlatmadım. Yönetimde farklı düşüncelere tahammülleri olmayan kahpe insanlar olduğunu ilk kez o zaman algıladım.Belki de beni düşürdükleri durumla seni kışkırtmak, skandal çıkartmanı tetiklemek, dahası en basit gerçeklerin bile fısıltıyla konuşulduğu ülkeden gitmeni sağlamaktı amaçları.

 

Gene bu olaydan sonra anladım ki korunması gereken ben değil, sendin. Seni belalardan uzak tutmak gerekiyordu. İşte bu nedenle, hastalığımın nedenini senden sakladım. Sağlığım kaldıramamıştı bu olanları. Nereden bakarsan bak, ömrümün yetişkin döneminin ilk önemli darbesiydi bu..”

 

Nâzım Hikmet ve İzvestiya arasında polemiğe sebep olan bu yazılar, 55 yıl sonra Sözcükler dergisi aracılığıyla ilk kez Türkçe olarak okurlara ulaştı, Nâzım Hikmet Külliyatı da şairin üç yazısına daha kavuştu:

  1. Leningradlıların Moskova’da Sahnelediği Gösteriler (9 Nisan 1959),
  2. Meyerhold ve Güncel Konular (8 Ekim 1959),
  3. İzvestiya Yayın Kurulu’na (18 Ekim 1959).

Nâzım Hikmet’in yurdundan kaçmak zorunda kaldıktan sonraki yaşamına, SSCB’deki ona karşı olan olumsuz tavırlara bir örnek de oluşturan yazılar ve ortaya çıkardığı gelişmeler yalnızca Nâzım Hikmet’e yapılmaya çalışılan baskıları ortaya koymakla kalmıyor, büyük insanın “muhacır” olduğu ülkede bile sözünü sakınmaksızın olabildiğince özgür ve demokrat tavrına da bir kanıt niteliğinde. Bu süreçteki en dikkat çekici olansa bir genç kızın müdahil olmadığı bir konu yüzünden işinden çıkarılması olsa gerek.

Yazarın Diğer Yazıları

Ölümünün 60. yılında Nâzım Hikmet külliyatındaki başlıca eksikler

Şairin külliyatı bir yandan eksikli-yanlışlı önümüzde basılı dururken, bir yandan da Nâzım Hikmet'e ait olmayan yalan şiirler, dizeler kitaplarda ve televizyon dizilerinde bile şairin adıyla sanıyla önüne geçilmez bir halde yayıladururken; konuyla ilgili ikaz ya da müdahale edebilecek kurumlar, sorumlular, imkânı elinde tutanlarsa sükût etmekte

Mehmet Hikmet: “Başında İstanbul havası”

“İşitiyor musun Memet?” bir yolculuk kitabıydı. Medyaya lal kesilmiş Mehmet Hikmet’in sesini, nefesini işitmemizi sağladı.

Nâzım Hikmet’ten bilinmeyen bir şiir daha: Posta Güvercini

Henüz başka bir yayında rastlamadığım şiir, şairin memleketinde 66 yıl sonra ilk kez gün ışığına çıkıyor...