21 Temmuz 2015

Parça parça...

Radyodaki ses 'uzuvları çatılara uçanlar var' diyor; oyuncak topladıkları elleri koptu, kütüphane yapacak ayakları yok...

Hızlı adımlarla benden önce vapura biniyor orta boylu biri. Alper Sapan’ın boyu uzun muydu acaba?

Yan tarafımdaki genç adam dikkatle denizi izliyor. Okan Pirinç en son ne zaman vapura binmişti?

Bir kadının elinde çay bardağı var. Ferdane Kılıç kahve içmeyi sever miydi?

Füniküler beklerken gözlüklü biri bana doğru yürüyor. Veysel Özdemir’in gözleri ne renkti?

Koşarak bir kadın gelip kendini içeri atıyor. Nazegül Boyraz aceleci miydi?

İncecik dal gibi bir kadın usulca elini tutuyor yanındaki genç adamın başını yaslıyor omzuna merdivenleri çıkarken. Hatice Ezgi Sadet’in bir sevdiği var mıydı?

30 can… 30 yürek…

Gitti…

Parça parça edildi…

Boyu nasıldı? Gözleri nasıl gülerdi mesela? En sevdiği şarkı neydi? Son okuduğu kitap? Sinirlenince ne yapardı, kahkahası nasıldı? Yüzlerce soru var…
Hiçbirinin yanıtını bilemeyeceğiz…

Parça parça ettiler onları… Paramparça ettiler…
Radyodaki ses “uzuvları çatılara uçanlar var” diyor. Oyuncak topladıkları elleri koptu… Kütüphane yapacak ayakları yok. Nefesleri yoooook…

Oyuncak götürüyorlardı, kütüphane yapacaklardı… Hayat inşa etmeye giderken hayatlarından oldular…

Bu ülke tarihi yeni yaşamı müjdelemek için yaşamından geçen çocukların hikayeleriyle dolu. Parça parça edilen çocukları resimleriyle tanışıyoruz her gün… Her gün yeni biri ekleniyor… Kalbimiz o kadar büyük ki hala bütün bunlara rağmen, bütün bu acılara rağmen durmuyor. Öyle sağlam ciğerlerimiz varmış ki tüm bu alçaklığa rağmen nefes alabiliyoruz…

Parça parça…

Kalabalık İstiklal… İğne atsan yere düşmüyor… Bir türlü yutkunamıyoruz… Öyle ferah bakamıyoruz hiç kimseye, hiçbir şeye… Gökyüzü dar… Kalbimizi hiçbir yere sığdıramıyoruz…

Dört genç ellerindeki flamaları bir kenara bırakıp sarılıyorlar…

Bırakamıyorlar birbirlerini göğe bakıyorlar.

Akmasın diye gözyaşları.

Yutkunuyorlar…

Duyuyorum…

Derin nefes alıyorlar. Hıçkırık tam da boğazda…

Onlara baktıkça ben bağıra bağıra ağlamak istiyorum…

Birbirlerine arkalarını dönüp gözyaşlarını siliyorlar. Yüzlerini kapatıyorlar. Ağladıkları görünmesin istiyorlar… Onların arkadaşı, yoldaşıydı… Bir gün önce sadece bir gün önce sarılıp ayrılmışlardı. Hiç hesapta yoktu ya yine de “dikkat edin” demişlerdi. Gülümsemişlerdi onlar da en güzelinden, en temizinden hem de…

Parça parça ettiler…

Onları tanıyanların, arkadaşlarının, yoldaşlarının ailelerinin yüreğinde ateşten bir kor var… Hiç sönmeyecek… Birini kaybettiğinizde bir canınızı kaybettiğinizde sizden de bir parça başka bir yere gider.  Ondan bir parçayı daha katar öyle devam edersiniz yaşamaya. “Lanet olsun” deyip yaşamaya devam edersiniz. Onun gözleriyle bakar, onun sözlerini hatırlarsınız. O koca gövde yoktur sizi sarmalayan, o minik adımlar yoktur. O telaşlı koşuşturmaca, şen kahkaha… Sessizliğe takılı kalır kulağınız…  “Neyin var senin” diyen o sesi kendinize katarsınız. Zaman alır derler zaman yükü alır. Almaz halbuki zaman sadece acıyla o büyük acıyla yaşamayı öğretir… Bir dolu anıyı sırtlayacak sevdikleri şimdi. Bir dolu anıyla yürümeye devam edecek. Gözlerinde yokluğun gölgesiyle…

Yine de onlar şanslı… O güzel çocukları yaşarken tanıyanlar şanslı…

Biz hiç tanıyamayacağız onları… Sesleri hafızamızda kalmayacak.  Gülüşlerini bilmeyeceğiz. Koyu bir sohbet tutturup, vapura binemeyeceğiz. Kol kola yürüyemeyeceğiz mesela. Sırtına yaslanamayacağız. Bir eylemde karşılaşma ihtimalimiz yok artık, biri kolumuzdan tutup kenara çekemeyecek. Biz ona su veremeyeceğiz…

Kendi hayatlarını bir kenara koyup hayat kurmaya giden bu serüvenci çocuklarla biz artık hiç karşılaşamayacağız…

Hiç…

Parça parça ettiler onları…

Acının tarifi yok…  Zulmün bin türlü hali var…

Çocuklar oynasın diye günler boyu oyuncak biriktiren çocuklarımızı kaybettik.
Öyle güzel, öyle temiz çocukları. 

Neşeyle gittikleri yerde parça parça oldu bedenleri parça parça…
Hala çoğunun ismi belli değil. Kaç kişi bilmiyoruz hala… Hala bize rakam veriyorlar… Rakam… Rakam çok insafsız bir şey oysa… Rakam çok insansız bir şey… Can…
Parça parça ettiler…
Oyuncak parçalanır,  ama can parçalanmaz!

Şimdi biz onlara ölü mü diyeceğiz?...

Su gibi gülüşleri kaldı…

Parça parça ettiler onları
Parça parça ediyorlar kalbimizi... Ve hala durmuyor… Ve hala dünya dönüyor…

 

 

@leylaalp

Yazarın Diğer Yazıları

Makul isyandan makus tarih çıkar

Ülkenin batısında bir yerlerde bir yıkım, yangın adaletsizlik olduğunda avazı kadar çıkan sesimiz doğusunda yaşandığında içimize kaçıyorsa hak ve adalet meselesi ile ilgili derin çelişkimiz var demektir...

Sokak güzeldir

Kayboluyoruz… Küçük hesaplarımızla didişirken o büyük bir denizin ortasında kayboluyoruz. Ve bunun için bir fırtına olması da gerekmiyor. Çünkü hayat insanı fırtınadan daha şiddetli savuran bir şey

Neyi seçeceğiz?

Biz 14 Mayıs'ta kimin şampanya patlatıp, kimin namaz kılacağını seçmeyeceğiz; isteyenin şampanya patlatıp, isteyenin dua edeceği, inancı, dili, dini nedeniyle kimsenin ötekileştirilmediği bir ülkede yaşama arzusunu seçeceğiz