19 Temmuz 2016

Darbeye karşı olmayı sizden öğrenecek değiliz

Ez cümle biz darbeyi iyi biliriz!

Bu ülkenin solcuları, demokratları asker postalını iyi bilir.

Gece yarısı basılan evleri, dipçikle uyandırılmayı iyi bilir. ‘Arama’ adı altında yerle bir edilen evleri, yünü dökülen yatakları, parça parça edilen yorganları, kırılan camları bilir. “Evladım yapmayın” ricaları altında yağmalanan evleri biliriz.

Tankları, sokağa çıkma yasaklarını, “vur emrini” iyi biliriz.

Bir sabah vakti cemselere bindirilip bilinmeze götürülen ağabeylerimiz, ablalarımız babalarımız oldu bizim. Asker kapımızı hiç de nazikçe çalmadı, kapıyı kırdı en yakınlarımız aldı götürdü. Ve bazıları hiç geri gelmedi…

Biz askeri biliriz…

Askeri cezaevlerini, cezaevleri önünde nöbet tutun askerleri ve çocuklarını ziyarete gelen annelerin yerlerde sürüklenmesini iyi biliriz.

“Görüş yok” gidin diye bağıran rütbelileri iyi biliriz.

Tutukluların üzerine köpek salan albayları, güneşi yasaklayan komutanları iyi biliriz.

Çırılçıplak betonda yatırılmayı iyi biliriz…

Bu ülkenin Kürtleri asker postalının sesini iyi bilir. Kapısının kırılmasını, köyünün yakılmasını bilir.

Tepesinden dolanan uçakları iyi bilir. O uçaklardan atılan bombalarla ölen kardeşini katır sırtında taşımayı bilir.

Kulağı kesilmiş kardeşini, köylüsünü bilir. Tecavüz edilen ablasından bilir, tezek yedirilen kendinden…

Bu ülkenin Kürtleri asker zulmünün ne olduğunu çok iyi bilir…

Askeri alandan atılan mayınla öldürülen evladının cesedini eteklerinde topladığı için bilir.

Takipsizlik kararlarını bilir, yargılanmayan askerleri… Kapatılan dosyaları iyi bilir.

Askeri araçlara bindirilip bir daha geri gelmeyen yakınlarını bilir. Beş binden fazla faili meçhulü bilir. Asit kuyularını bilir, üst üste gömülen ölüleri, toplu mezarları bilir.

Kafasına dayanan silahı bilir, yatak odasının duvarına yazılan küfürleri bilir.

Ez cümle biz darbeyi iyi biliriz.

Asker postalını da, tankını da. Karakolunu da iyi biliriz, mahpushanesini de. Gözaltını, işkenceyi. Darbe olduğunda ilk dayağı solcuların yiyeceğini biliriz mesela. Evlerimizin basılacağını. Kitaplarımızın talan edileceğini.  İşkencelerden geçeceğimizi biliriz. Yakınlarımızı kaybedeceğimizi biliriz. Tutuklanabileceğimizi ve hatta öldürülebileceğimizi… Biz askeri de, darbeyi de iyi biliriz. Ama buna rağmen bir gün bile aklımızdan bir askerin kafasını koparmak geçmez.

Kürtler asker nedir 30 yıldır bilir mesela. Yakılan evinden bilir. Ama bir kere bile bir askerin evini yakmayı aklından geçirmemiştir. Kardeşi kulağı kesilen herhangi bir Kürt ‘intikam’ için bir askerin kulağını kesmemiştir. Tecavüze uğrayan bir asker kardeşi yoktur.  Kemerle dövülen bir asker yoktur. Çünkü hepimiz biliriz asker, o emri uygulayandır. Ve onu böyle canileştiren o emirleri uygulatan sistemdir. Ve o sistem değişmediği sürece bu devam edecektir. Bizim düşmanımız o yüzden asker değil onu vahşileştiren ona o emirleri uygulatan sistem ve emredendir.

Zalim gibi davrandığında asla mazlum olamayacağınız biliriz. Zulmettiğinde zalim olunduğunu biliriz.

Ez cümle darbeyi, asker postalını, cemseyi, dipçiği sizden öğrenecek değiliz.

Hepsini en iyi biz biliriz. En acı sonuçlarını yaşadık. Kardeşimizi, babamızı kaybettik. Yıllarca hesabı sorulmadı.  Sevdiklerimizin kemiklerini bile bulamadık. Cumartesi günleri şahittir. Evladını bulamadan ölen anneler oldu. Karakol duvarları, hapishane önleri şahittir.

Darbeye karşı olmakla ile darbe yapmaya kalkışan insanlara işkence yapmak arasında dağlar kadar fark var. İşkenceyi desteklediğinde, darbe yaptığında sana işkence yapacak olanla aranda fark kalmaz.

Evet biz darbeye karşıyız. Hep karşıydık. Yani darbeye karşı olmayı sizden öğrenecek değiliz. Ama siz, dün ‘kahraman’ dediğiniz askere bugün ‘hain’ dememeniz onu linç etmemeniz gerektiğini,  bütün acılara ve bütün tehlikelere rağmen bir vicdan taşımanız gerektiğini bizden öğrenebilirsiniz.

Yazarın Diğer Yazıları

Makul isyandan makus tarih çıkar

Ülkenin batısında bir yerlerde bir yıkım, yangın adaletsizlik olduğunda avazı kadar çıkan sesimiz doğusunda yaşandığında içimize kaçıyorsa hak ve adalet meselesi ile ilgili derin çelişkimiz var demektir...

Sokak güzeldir

Kayboluyoruz… Küçük hesaplarımızla didişirken o büyük bir denizin ortasında kayboluyoruz. Ve bunun için bir fırtına olması da gerekmiyor. Çünkü hayat insanı fırtınadan daha şiddetli savuran bir şey

Neyi seçeceğiz?

Biz 14 Mayıs'ta kimin şampanya patlatıp, kimin namaz kılacağını seçmeyeceğiz; isteyenin şampanya patlatıp, isteyenin dua edeceği, inancı, dili, dini nedeniyle kimsenin ötekileştirilmediği bir ülkede yaşama arzusunu seçeceğiz