26 Temmuz 2017

Cumhuriyet gazetedir

Dedemin yıllar önce söylediği gibi; Gazetecilik sadece resim basmak değil, haber yapmaktır

9-10 yaşlarındaydım, yani seksenli yılların ortaları. Renkli gazetelerin sayısı artmaya başlamıştı. Dedem Cumhuriyet’ten başka gazete okumuyordu. Bir gün dedeme “renkli gazetelerden de alsak ya” dedim. Dedem gözlüklerinin altından bakıp “gazetede haber okunur resimlerine bakılmaz, gazete okuyacaksan bu” deyip elindeki Cumhuriyet gösterdi. Okumayı söküp sökmediği Cumhuriyet gazetesi ile test edilen bir çocuk olarak dedemin ne demek istediğini pek anlamasam da bu konuya bir daha girmemem gerektiğini gayet iyi anlamıştım. Dedem için gazete Cumhuriyet’ti ve hasta yatağında bile eline geçtiğinde eski tarihli olmasına falan aldırmadan her sayfasını, her satırını tek tek okurdu.

Ortaokul’da bir yıl Hatay’da okudum. Ablam Samandağ’ın bir köyünde öğretmenlik yapıyordu. Arkadaşlarından biri için okul dönüşü her gün Cumhuriyet gazetesi alır ve o uzun yolda okurdum. 12 yaşlarında bir çocuğun Cumhuriyet gazetesi okuması diğer yolculara biraz tuhaf gelirdi; garip bakanlardan, başımı okşayanlardan anlar, gizli gizli gururlanırdım. Bir gün otobüsteki yolculardan biri “Sen bu gazeteyi okuyabiliyor musun” diye sordu. “Okuyorum” diye bilmiş bilmiş yanıtladım. “Bunun için biraz küçük değil misin renkli gazeteler var onları okusana” dedi. Dedemin bana birkaç yıl evvel verdiği pası gole çevirme vakti gelmişti. “Gazetede haber okunur, resimlerine bakılmaz” diye lafı yapıştırdım. Boyumdan büyük bir laf ettiğimin elbette farkındaydım ama hava atmak da hoşuma gitmişti.  Aklıma geldikçe dedeme teşekkür ederim.

Dedem bize zengin olmayı, birilerinin arkasına saklanmayı hiç öğütlemedi. Doğru bildiğimden şaşamamayı ve boyun eğmemeyi ondan öğrendim. Arkadaşlarım mahçup olmasın diye bana vereceği harçlığı zarfa koyup kulağıma “ne alıyorsan arkadaşlarınla paylaş” diyen bir adamdı dedem. Adalet, hak, saygı, asalet ile ilgili her şey onun kulağıma fısıldadıklarıyla başlamıştır.

Dedem hayata gözlerini yumalı yıllar oldu. Bu yıllar içinde Cumhuriyet gazetesinin başına gelmeyen kalmadı. “İyi ki bunları görmedi” deyip içimin sızladığı çok olur. İşte bunlardan biri de bugün yaşandı. Cumhuriyet gazetesinin 268 gündür tutuklu okur temsilcisi Güray Öz heyet karşısında ifade verdi. Mahkemenin kıdemsiz üyesinin, “Sağ elinizi titrerken gördüm. Kronik bir rahatsızlığınız var mı? Duruşmada izah etmek ister misiniz” diye sordu. Güray Öz önce bu sorunun neden yöneltildiğini sordu, ardından “İstemem. Önünüzdeki rapor yeterli” diye yanıtladı.

Avukat Fikret İlkiz, “müvekkillerimiz tahliye için hastalıklarını dile getirmeyi istemiyorlar. Öz'ün hakimin sorusuna olumsuz cevabı bundan” diye duruma açıklık getirdi. 68 yaşında ve hastalığı raporlarla ortada olan bir insana adaleti temsil ettiği iddia edilen bir insanın bu sorusunda “Adalet” yok. Güray Öz tüm rahatsızlığına rağmen “İstemem” yanıtında ise “Asalet” var. Tıpkı Ahmet Şık’ın “tek mal varlığım gurur duyduğum kızım” sözünde olduğu gibi. Güray Öz’ün heyet üyesine verdiği yanıtı okuduğumda gözümden sadece benim değil dedemin de yaşları aktı.

Cumhuriyet sadece bugünün yani 2017 yılının gazetesi değildir. Dedelerimizin her satırını titizlikle okuduğu, bazen “cık cık” yaptığı siyah beyaz ama haber yazan gazetedir. Koltuk altında taşıyarak için büyüdüğümüzü ilan ettiğimiz gazetedir. Abilerimizin bulmacasını nasıl çözebildiğine akıl sır erdiremediğimiz gazetedir. Gençlik yıllarımızda köşe yazarlarına serzenişte bulunduğumuz ama “Tırmık”ı da okumaktan vazgeçmediğimiz gazetedir. Mahpustakinin kitap ekine mektup yazıp kitap isteyebildiği gazetedir. Şiddet gören kadının derdini anlatabildiği gazetedir. Yurtta, kursta tacize uğrayan çocukların haberlerinin yapıldığı gazetedir. Cumhuriyet gibi 90 yılını devirmiş bir gazeteye çok şey söylenebilir. Ama yıllar boyu iktidarın “ne istediler de vermedik” dediği bir örgütün gazetesi olduğu söylenemez. Söylenirse hatta bu da yetmezmiş gibi yazar ve yöneticileri tutuklanır ve aylarca hapiste tutulursa bu dedemin sözüyle “Haynape” olur. (Çerkesçe “çok ayıp” anlamına gelen ve söylenen insanın yerin dibine geçtiği bir sözdür)

Dedemin yıllar önce söylediği gibi; Gazetecilik sadece resim basmak değil, haber yapmaktır. Cumhuriyet gazetedir. Yayın çizgisini beğenirsiniz, beğenmezsiniz, kızarsınız, eleştirirsiniz ama kopyala yapıştır cümleler ve bilim kurgu filmlerini aratmayacak kurgularla bir iddianame hazırlayıp bir de o iddianameyi okumaya bile gerek duymayıp 12 gazeteciyi aylarca hapiste tutamazsınız.

Musa Kart savunmasının son sözlerinde “bu ülkede insanların kulakları, “EEEY!” diye başlayan cümlelere aşinadır. Ben de savunmamı, “EEEY VİCDAN!..” diyerek noktalamak istiyorum ” demişti.

Ben de dedemin gözyaşından sonra dedemin sözü olarak ”Haynape” diye noktalamak istiyorum

Yazarın Diğer Yazıları

Makul isyandan makus tarih çıkar

Ülkenin batısında bir yerlerde bir yıkım, yangın adaletsizlik olduğunda avazı kadar çıkan sesimiz doğusunda yaşandığında içimize kaçıyorsa hak ve adalet meselesi ile ilgili derin çelişkimiz var demektir...

Sokak güzeldir

Kayboluyoruz… Küçük hesaplarımızla didişirken o büyük bir denizin ortasında kayboluyoruz. Ve bunun için bir fırtına olması da gerekmiyor. Çünkü hayat insanı fırtınadan daha şiddetli savuran bir şey

Neyi seçeceğiz?

Biz 14 Mayıs'ta kimin şampanya patlatıp, kimin namaz kılacağını seçmeyeceğiz; isteyenin şampanya patlatıp, isteyenin dua edeceği, inancı, dili, dini nedeniyle kimsenin ötekileştirilmediği bir ülkede yaşama arzusunu seçeceğiz