13 Mayıs 2018

Anneler Gün(lüğ)ü

Cumartesi Anneleri tam 685 kez Galatasaray Lisesi’nin önünde bir araya geldi

Bazı günler özeldir. Hazırlığı yapılır, heyecan duyulur, kutlanır…

Bazı sorular tükenmez. Her gün aynı soruyla uyanır yastığa başınızı aynı soruyla koyarsınız. Ve yanıtı asla sizde değildir…

Bazı sayılar sadece rakam değildir…

Bazı fotoğraflar sadece bir an değildir. Bir ülkenin, bir coğrafyanın, bir politikanın suretidir.

685…

Cumartesi Anneleri tam 685 kez Galatasaray Lisesi’nin önünde bir araya geldi.

Ellerinde karanfil ve evlatlarının fotoğraflarıyla tam 685 kez o meydanda oturdu.

Devlet 25 yıldır anaları o meydanın bekçisi yapıyor.

25 yılda tam 25 kez anneler günü kutlandı. 25 kez Mayıs ayının ikinci Pazarı için günler önceden hazırlıklar yapıldı. Annelere hediyeler alındı. Bütün vitrinler annelere duyulan minnet ve sevgi ile süslendi. Reklamlar, sloganlar, mesajlar…

İktidarda kim varsa annelerin ne kadar “kutsal” olduğunu anlattı. Cennetin annelerin ayakları altında olduğundan bahsetti. Ama hiç biri evladının kemiklerini soran annelere bir yanıt vermedi, vermiyor… Cumartesi anneleri tehdit edildi, gözaltına alındı, yerlerde sürüklendi, mahkemelere verildi. Cenneti vaad eden hiç kimse onlara evlatlarının kemiklerini vermedi, adaleti sağlamadı.

Anahtarınızı kaybetseniz dert edersiniz. Okuduğunuz bir kitabı biri alıp geri getirmese kafanıza takarsınız.  Aradığınız telefona yanıt vermese vesveseye kapılırsınız. Sevdiğiniz biri biraz gecikse telaşlanırsınız. Ya evlat? Ya evladınız… 20 yıl, 25 yıl hatta 30, 35 yıl evladınızdan haber alamasanız…  Gözünden sakındığın, ayağına çöp batsa telaş ettiğin, emeklediği, okula gittiği ilk günü aklına kazıdığın umudun, emeğin yani evladın? Biri alıyor ve geri getirmiyor. “Nerede” diyorsun? Yanıt yok…

Evladı kaybedilmiş bir anne için “kahır” çok naif bir kelimedir. Yaşamasanız da bilirsiniz; bir evladın böylesi ‘yok’luğu cehennemdir…

Bu dünya evladı kaybedilmiş anaların cehennemidir.

Anneler yaşlanır, başka evlatların saçı ağarır, torunlar çoğalır, hatta boyunca olur.  O “kayıp” olanın boyu aynı kalır, yaşı, saçının rengi, kokusu, iç çekişi, bakışı… O’ndan kalan eşyanın rengi duvarda asılı duran fotoğrafı solar, ama fotoğrafın içindeki evlat büyümez, yaşlanmaz.  O’na hasret bitmez, o ızdırap ihtiyarlamaz…

Evladı kayıp olan annelerin günlüğü bekleyiştir. “Acaba”dır. Kapı her çaldığında ürpermektir. Telefon sesine irkilmektir. Yolda gördüğünü O’na benzetmektir. Umut etmekten, inat etmekten asla vazgeçmemektir… O’nun kokusunu, sesini, gülüşünü, iç çekişini unutamazsınız. Bazı anlar ve bazı acılar sonsuzdur…

Cumartesi, kayıp annelerinin günlüğüdür. Bir çiçekle evladının mezarına kapanma istediğidir. Bu ülkede yüzlerce ananın üzerine kapanıp ağlayacak bir mezarı yok ama evladının fotoğrafı kucağında yüzlerce fotoğrafı var. O fotoğraflar bu coğrafyanın hakikatidir. O her baktığınızda boğazını düğüm düküm yapan fotoğraflar bu ülkenin utancıdır…

Dün anneler tam 685. kez bir araya geldi. Ellerinde hiç büyümeyen evlatlarının fotoğraflarıyla… Anneler Günü’nden bir gün önce… Yine kahır, yine acı, yine inatla… Günlerine, günlüklerine ömürlerine bir gün daha düştü… Bir gün daha…

Anneler Günü’nüz kutlu evladınız veya annenizle ömrünüz uzun olsun…


@leylaalp

Fotoğraflar: Kerim Eren

Yazarın Diğer Yazıları

Makul isyandan makus tarih çıkar

Ülkenin batısında bir yerlerde bir yıkım, yangın adaletsizlik olduğunda avazı kadar çıkan sesimiz doğusunda yaşandığında içimize kaçıyorsa hak ve adalet meselesi ile ilgili derin çelişkimiz var demektir...

Sokak güzeldir

Kayboluyoruz… Küçük hesaplarımızla didişirken o büyük bir denizin ortasında kayboluyoruz. Ve bunun için bir fırtına olması da gerekmiyor. Çünkü hayat insanı fırtınadan daha şiddetli savuran bir şey

Neyi seçeceğiz?

Biz 14 Mayıs'ta kimin şampanya patlatıp, kimin namaz kılacağını seçmeyeceğiz; isteyenin şampanya patlatıp, isteyenin dua edeceği, inancı, dili, dini nedeniyle kimsenin ötekileştirilmediği bir ülkede yaşama arzusunu seçeceğiz