21 Ağustos 2013

Fark göremiyorum, ya sen?

Örneğin Mısır’dan gelen son haberlerden biri Kahire’deki El Fetih Camii imamının tutuklandığı yönünde. Tanıdık geldi değil mi?

“Ülkenin yakılıp yıkılması, halkın dehşete düşürülmesi ve Batılı medyaya ülke sokaklarında çarpışmalar olduğu şeklinde yanlış bir imaj yansıtılması karşısında sessiz kalmayacağız.”

Bu sözler kime ait? “Kime olacak, tabii ki Erdoğan’a” diye cevap verdiğinizi duyuyorum fakat haksızlık etmeseniz de yanılıyorsunuz. Doğru cevap “Mısır’daki kanlı darbenin sorumlusu General Sisi” olacaktı.

Yazıya küçük bir “hafıza oyunu”yla başlamamın nedeni, Mısır’daki darbecilerin, darbe mağdurlarının hak arayışına verdikleri tepkilerle, ülkemizde yaz aylarında meydana gelen Gezi olaylarına katılanlara başbakanın ve hükümetinin verdiği tepkilerin arasında tıpkı yazının girişindeki gibi hatırı sayılır benzerlikler olması.

Bu benzerliklerin dikkatimi çekmesi ve bunu dile getirme isteğim ne Mısır’da yaşanan acıları küçümsediğim, ne darbelere karşı olmadığım, ne de aman ha Mısır’ı ve Gezi’yi kıyasladığım anlamına gelmeli.

İlla bir anlama gelecekse bu, birbirine “düşman” gibi görünen bazı baskıcı yönetimlerin kendi halklarına reva gördüğü “tavırların” birbirine çok benzediği olmalı.

Örneğin Mısır’dan gelen son haberlerden biri Kahire’deki El Fetih Camii imamının tutuklandığı yönünde. Tanıdık geldi değil mi?

Polisten kaçan göstericilerin sığındığı El Fetih Camii imamı, göstericileri güvenlik güçlerini öldürmeye kışkırtmakla ve aynı göstericilere silah vermekle suçlanıyor. Yine de henüz “camiye ayakkabıyla girdiler” ya da “camide grup seks yaptılar” gibi haberlerin çıkmaması sevindirici tabii ki.  

Hatırlayalım. Gezi olaylarında gerilimin iyice artmaya başladığı günlerde polisin “orantısız gücü”nden kaçmak isteyen göstericiler Dolmabahçe Camii’ne sığınmışlardı. Cami müezzini göstericilere yardım elini uzatmış ve camiye girmelerine izin vermişti.

Peki sonra ne olmuştu?  Başbakan Erdoğan sonunun nereye varabileceğini aşağı yukarı tahmin ettiği halde, düzenlediği mitinglerde camide olanlarla ilgili ne kendisinin ne de medyadaki adamlarının hiçbir zaman ispatlama gereği duymadığı iddialar ortaya atıp taraftarlarını “Gezicilere” karşı tahrik etmek için uğraşıp durmuştu. Tabii bir de yaralı insanlara caminin kapılarını açan müezzin altı saat boyunca Terörle Mücadele ekiplerine ifade vermiş ve hakkında inceleme başlatılmıştı.

“Benzetmeye” devam… 

Buyurun, Mısır’daki darbeyi açık açık destekleyen Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın, darbe mağduru göstericileri terörist olarak nitelediği açıklaması: “Suudi Arabistan Krallığı, halkı ve hükümetiyle, terörizme karşı Mısırlı kardeşlerinin yanında olmuş ve olmaya devam edecektir.”

Sisi’nin de bu açıklamaya bir itirazı olacağını sanmıyorum.

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış Gezi Olayları sırasında ne demişti hatırlayalım: “Şu saatten sonra orada bulunan her kişiyi (herkesi demek istiyor) devlet terör örgütünün mensubu olarak değerlendirmek zorunda kalacaktır.”

Peki Sisi’nin “şiddete başvuranlara müsamaha gösterilmeyecek” demesiyle, Erdoğan’ın Gezi direnişi sırasında hayatını kaybedenlerden “3-4 kişi polise şiddet uygularken ölüyor” demesi arasındaki ürkütücü benzerliğe ne diyorsunuz?

Ya da yabancı medyayla ilgili başlatılan karalama kampanyaları ve yabancı gazetecilerin tutuklanması?

Mısır Enformasyon Bakanı’nın, el-Cezire televizyonunun güvenlik ve istikrarı tehdit ettiğini iddia etmesiyle, Gezi olayları sırasında başbakanın yerli ve yabancı medyayla ilgili suçlamaları birbirinden çok mu farklı?

Darbe karşıtı gösterilere katılımı engellemek için toplu taşıma araçlarının seferlerinin durdurulması veya göstericilerin “düzeni bozmakla” suçlanması ve bu tutumlarında ısrar ederlerse “gerekenin yapılacağı”nın söylenmesi de çok tanıdık değil mi?

Adeviye Meydanı ve Taksim Meydanı birbirine benzemeyebilir, meydanlarda toplananlar da birbirine benzemeyebilir. Ama şunu biliyoruz ki iki ülkede de meydanlara çıkanlar demokratik haklarını istiyor ve demokrasiden hoşlanmayanlar, sandıktan da çıkmış olsalar silahla da gelmiş olsalar demokrasi isteyenlere aynı tepkiyi veriyorlar. Demokratik talepleri şiddetle bastırmaya uğraşıyorlar.

“Diktatör görmek istiyorsanız Mısır’a gidin” diyor Başbakan ama işte hangi “diktatörlüğe” gidersek gidelim “bir benzeri” çıkıyor karşımıza.

Yine de kendisine diktatör dendiği halde hala kimselerin “sallandırılmış olmadığına” şükredelim. Gezi gösterilerinde beş kişinin öldürülmesi, hapis cezaları, işten çıkarmalar, itibarsızlaştırma ve hedef göstermeler şimdilik kendisine yetiyor, değerini ve haddimizi bilelim.

Yazarın Diğer Yazıları

Hayaller duşakabin

Bu saçma sapan hayalin toslayıp paramparça olacağı duvara fazla bir şey kalmadı…

"Ay resmen evrim"

Mizahtan korkanların çaresiz vahşetleri bunu durdurmaya yetmez…

Reddedildi

Bana kalırsa bunların para sayma makinasından çok hesap makinasına ihtiyaçları var…