02 Eylül 2012

Yaratıcı tembellik

Bodrumdaydık hafta boyunca. Her zaman ki gibi muhteşemdi yine...

Bodrumdaydık  hafta boyunca. Her zaman ki gibi muhteşemdi yine...

Bodrum'u nasıl anlatmalı?  Belki de söze Mazhar Alonson gibi ‘’Nasıl anlatsam nereden başlasam‘’ diye bir girizgah yapmalı.

Bodrum  demek fuşya’nın beden bulduğu  begonvil demek. Beyaz evlerden oluşan bir huzur tarlası demek. Bazen taşın altında gizemle parıldayan, bazen de onun akvaryum sularına daldığınızda size arkadaş olan rengarenk  balıklar demek. Kumsalda suyun son uzandığı yerde çıplak ayak yürümek demek. Havuzlara inat bedeninde suyun kaldırma gücünü, burnunda afrodizyak iyot kokusunu, gözünde tuzun yakıcı ürpertisini hissetmek demek. Rüzgarla ve dalgalarla suyun içinde dans etmek demek. Sıcak tenin duşun altında çıkardığı cızırtıya kulak vermek demek.

Tekneyle muhtesem koylarını dolaşıp, yanaşan kayıkçıdan alınan kavun içindeki  dondurmaya kaşık sallamak  demek.  Bodrum demek mavi yengeç demek.  Teknede yasemin kokuları ve motor pat patları arasında, yıldızları seyrederek uykuya dalmak demek.

Akdeniz esintili çam ağaçları altındaki gölgede, cır cır böceklerinin senfonileri eşliğinde favori kitabınızı aralamak demek. Bodrum demek bodrum mandalinalı mohito demek. Bodrum demek Gümüşlük'te su kabağı fenerlerden yansıyan ışık oyunlarının  aydınlattığı   masalarda dünyanın en lezzetli balıklarını ve deniz ürünlerini test etmek demek.

Bodrum demek akşam iskelenin üstünde, mum ışığında ve romantik ortamda gün batımıyla buluşmak demek. Bodrum demek gün içinde beyaz huzur ile deniz mavisinin öpüştüğü ortamda dinginliği yaşamak, akşam olunca da mavi ve beyazın geceye akışına gülümseyerek veda ettikten sonra, ay ışığı altında gecenin yükselen ritmine ‘’merhaba’’  demek.

Bodrum demek barlar sokağında elleriniz cebinizde avare turlar atmak demek. Bodrum demek yaratıcı tembellik demek. Bodrum demek keyif demek. Bodrum demek yaşadığını hissetmek demek...

 

Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir'in dediği gibi;

Yokuş başına geldiğinde,

Bodrum’u göreceksin.

Sanma ki sen,

Geldiğin gibi gideceksin.

Senden öncekiler de böyleydiler...

Akıllarını hep Bodrum da bırakıp gittiler...

 

Bodrum gerçekten mutlaka gidip görülmesi, yaşanması gereken bir rüya beldesi tartışmasız.  Akdeniz’in rüzgar saçlı çocuğu, Ege’nin nazenin kızı Bodrum’da  hissedilen duyguları başka bir  yerde hissetmek pek mümkün değil...  Zaman zaman Bodrum'u kıyasıya eleştirenler de, hor görenler de çıkabilir… Ayrıca, şairin dediği gibi  akıllarını  Bodrum'da bırakmayanlar onun şaraba ulaşmış tadını bir şekilde yudumlamayı beceremeyenler ve gerçek güzelliklerini görmeyi ıskalayanların çıkması da mümkündür. Aslında Bodrum bu tür insanlardan kendini saklar ve sunum konusunda  pek  de cömert davranmaz. Tıpkı gerçek hayatın, kendisini ıskalayanlara,  boş zamanını değerlendirmesini bilmeyenlere yaptığı gibi...

Yaşamda farkındalık çok önemlidir. Hayatı fark etmek, boş vakit yaratmak ve bu vakti en iyi şekilde değerlendirmekten geçer.  Boş vaktinizi keyifle yaşıyorsanız, çalışmamanın da muhteşem ödülleri olduğunu da  fark edeceksiniz.

Boş vakit, kişinin istediği şeyleri yapmak üzere işyerinin uzağında geçirdiği zaman dilimi olarak tanımlanabilir.  Eğlenmek çalışmamakla ilgilidir, ama boş vaktinizin keyfini çıkarmak ise başlı başına bir sanattır. Boş vakit ; çalışmamanın karşılığıdır. Ama o boş vaktin keyifli olması için öncesinde önemli bir çaba içinde olmanız gerekebilir. Ve kuşkusuz boş vakitlerimizde ne yaptığımız da yaşam kalitemizi belirler. Emekli olmayı, tatil yapmayı, kendini kovmayı isteyen insanlar olabilir ama çoğu kişi sınırsız boş vakitle başa çıkmaya hazır değildir.

Toplum, emeklilik ve mutluluğun birbirine eşitlemiş aynı şeyler olduğu inancını geliştiriyor. Ancak, yapılan araştırmalar bu durumun herkes için geçerli olmadığını söylüyor. Sınırsız boş vakti olanların çok da mutlu olmadıkları fark edilmiş. Şık giysilerinizi giyersiniz ama gidecek yer bulamayabilirsiniz. Gidecek mekanı bulursunuz ama bazen de gidecek kişi bulamayabilirsiniz. Bu noktada sizi bir ikilem bekleyebilir. Bir çiftçinin banka hesabına  ama milyarderin zevklerine mi yoksa  bir milyarderin banka hesabına ama çiftçinin bilincine mi sahip olmak  istersiniz?

Unutmayın ki harcamaktan zevk aldığınız vakit, harcanmış vakit değildir. Çok çalışmanın ödülünü gelecekte belki alabilirsiniz ama dinlenmenin ödülünü hemen alırsınız. 

Günümüzde kariyer kimlikleri insanları içine esir ediyor, çünkü bu kimlikler insanların  kişiliğini oluşturuyor. İnsanlar dünyaya gözlerini bankacı, doktor, avukat, öğretmen olarak açmazlar. Bunlar hayatlarını kazanmak için yaptıkları mesleklerdir. Toplumda malesef herkes kendisini, yaptığı işle bir ve aynı olduğunu düşünerek yaşıyor. İsterseniz şimdi bir düşünün bakalım, gerçek kimliğinizin ne kadarı işinize bağlı? Mesleği çıkınca geriye ne kalıyor? Kimliğinizi yaptığınız işe bağlıyorsanız, kendinizi insan olarak gerçekten sınırlıyorsunuz demektir.

Kariyerin, statünün, paranın kimseyi erişkin kişi yapmaya yetmediğini göreceksiniz. Gerçek benliğiniz; yaratıcılığınız, iyiliğiniz, tutkularınız, cömertliğiniz, sevginiz, neşeniz, içinizden geleni yapma beceriniz, diğer insanlarla olan ilişkileriniz, espri gücünüz ve değerleriniz gibi çok daha derin temellere dayanır.

Çağımızın en önemli aktorleri artık biliyoruz ki; ‘’işkolikler’’ .  İşkoliklik doğrudan açgözlülük ve güç ile ilişkili olduğundan, patronlar işkolikleri çok severler. İşkolikler de   daha çok çalıştıkları zaman hep kendilerini kahraman gibi hissederler, çünkü hayatlarında onları kahraman yapacak başka hiçbir şeye ayıracak vakitleri yoktur.

İşkolikler, boş olması gereken vakitlerde dahi çalışanları dinlenmekten vazgeçirerek , onların daha uzun saatler daha yoğun çalışmalarını sağlamak, bu şekilde  verimliliklerini  arttıracakları  gibi yanlış bir algıya sahiptirler. Çalışanların uzun saatler boyunca çalışmasından kaynaklanan stres ve yorgunluk nedeniyle uzun vadede verimlilik,  işlevsellik ve yaratıcılık mutlaka düşer. Düşünmeye vakti kalmayan çalışanlar kaçınılmaz olarak hata yaparlar ve bu durum yine uzun vadede şirketin verim eğrisini aşağı düşürür.

Çok çalışmak ve günü kurtarmak hummasına katılan bir çok insan düşlerini kaybediyor. Çok çalışmak aslında yaratıcılığın düşmanıdır. Yaratıcı olmadan da farkınızı  ortaya koymanız mümkün değildir.

Bir çok insan tembelliğin, hırsı ortadan kaldıran bir iksir  ve verimliliği kemiren kötü bir ruh hali olduğunu düşünür. Ancak,  tembellik bazı kişileri çok daha verimli yaptığı gibi uzun vadede daha da zengin edebilir. Tarih boyunca yaratıcı olan bir çok insan, kendilerini genel sistemin akışının dışına çıkarmayı başarmış ve yaratıcı tembelliği şiar edinmiş olan kimselerdir. Mark Twain yazılarının çoğunu yatakta yazmıştır. Diğer yaratıcı tembeller olarak bilinenler  arasına Samuel Johnson, Oscar Wilde, Bertrand Russel, Robert Louis Stevenson ve W.Somerset Maugham’ı sayabiliriz.

Tembellik sadece sizin düş gücünüzü arttırıp yaratıcı kılmaz, uzun vadede stresi de ortadan kaldıracağı için bir çok hastalığın önüne geçer. Bunun size katacağı  fiziksel artılar kadar, zihinsel ve finansal getirileri de  ekstra  olacaktır.

Günde üç dört saat fırsatlar üzerine yoğunlaşın ve iş yerinizle bağlantılı her şeyi unutmaya çalışın. İşinizde olmadığınız için kazanamadığını düşündüğünüz sınırlı gelir için ise hiç üzülmeyin. Yaratacağınız fikirler, işten uzak olduğunuzda gözden çıkardıklarınızdan yüzlerce kat daha değerli olabilecektir.

Mükemmelliyetcilik, mecburiyet ve takıntılı olma durumu işkolik felsefenin diğer yapı taşlarıdır. İşkolikler, kendi benliklerinin yüzde yüzünü işlerine yatırdıkları için , dostlarına, ailelerine, hobilerine, sosyal oluşumlara ve kendilerine hiçbir şey kalmaz. Bir gün kendilerini canlı makine olarak kullanan sistemden bir şekilde uzaklaştıklarında konsantre oldukları yüzdeden geriye odaklanacakları  bir şey kalmaz. Bunları neredeyse sıfırdan inşa etmek hiç  öyle sandıkları kadar kolay olmayacaktır.

Eğer içinde sadece uyumak için vaktiniz olacaksa , sahip olduğunuz  o kocaman gösterişli eve sahip olmanın anlamı nedir? Eğer tadını çıkaracak boş vaktiniz yoksa, o pahalı oyuncaklar ( araba, yazlık, tekne vb.)  neye yarar? Hepsinden önemlisi, eğer üyelerini çok seyrek görüyorsanız, bir aileye sahip olmanın anlamı nedir?

Siz siz olun yaratıcı tembelliği kesfederek, keyfine varın. Verimli bir çalışan olmak istiyorsanız da daha az çalışıp, daha çok eğlenin ve hayatın keyfini çıkarın.

Yaşama zevkiniz varsa, zafer zaten sizindir. Her sabah yeni güne yüksek motivasyonla başlıyorsanız, zafer sizindir.  Yaptığınız her ne ise onu yapmaktan zevk alıyorsanız, zafer sizindir. Ve eğer, hayatınızın geri kalan kısmında ne yapmak istediğiniz biliyorsanız, zafer gene sizindir…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Kuş uçuşuyla Succession

Dizide finale yaklaşırken "Sence Succession'ı kim kazanacak?" sorusunun cevabı kuş dizisi repliklerinde ifade edildiği gibi ''en iyi saklanan'' oluyor

Eski dünyadan yeni dünyaya

Yeni dünyada hepimize mutlu bir yıl dileğiyle!

Yaşlarım ve bitimsiz farkındalıklarım

Hepimiz ikinci bir zihinsel-psikolojik doğuma ruhsal bir rönesansa ihtiyaç duyarız…