01 Mart 2012

Şövalye ruhlu olmak…

İnsanlara güvenmiyorsanız dükkan açmayın. Altı bin yıllık yerleşik Çin kültürüne ait bu söz

 

Girişimci olma hayali ve hevesini taşıyan beyaz yakalıların her gecen gün biraz daha arttığını gözlemliyoruz. Birçok beyaz yakalı beş gün satıp iki gün almak yerine, artık kendi hayatının ve zamanın tüm kontrolüne sahip olmak istiyor. Girişimciliği teşvik eden önemli nedenlerde biri, mevcut işlerinde ne kadar başarılı olursa olsunlar daha fazlasını kazanma imkanlarının bulunmaması…

Düşünsel anlamda onlara hak vermekle birlikte hedeflerine ulaşmalarının o kadar kolay olmadığını belirtmek isterim. Butik otel, pastane, kafe veya restaurant işletmek, bir zincirin parçası olmak, dış ticaret şirketi kurmak, eğitim şirketi  veya butik açmak, e-ticaret sitesi kurmak  gibi ortak hevesi taşıyan plaza insanların hayallerini toz şekeri gibi dağıtmak istemem ama bir takım gerçekleri paylaşmanın herkese daha güvenilir bir perspektif kazandıracağına inanıyorum.

Zihinsel, fiziksel ve finansal olarak bu konuda hazırlık yapmak ve çevresel şartları göz ardı etmemek gerçekten çok önemli. Hayallerin sıcaklığı ile buğulanmış cam fanus içerisinden ticaretin gizli kurallarını görmek pek kolay olmayabilir.

İnsanımızın iş yapış tarzı ve girişimci olmanın temel karakteristiklerini dikkate aldığımızda, hala bir ilişki toplumunda bulunduğumuzu kolayca göreceğiz. Duygusal yönü ağır bir toplumuz. En güçlü olduğunu düşündüğümüz kararlarımızın arkasında duygusal nedenler yatıyor. Danışmadan, istişare etmeden iş yapmak istemeyiz. İş realize olsa bile ödenecek bedelleri ödememeye çalışmak yaygındır. Borcu borçla kapatmak isteyen insanlar ve firmalar sürekli karşınıza çıkar. Tüm bunlar, girişimci olarak is yapmayı kaotik bir sürece dönüştürür. 

Tilkinin-kargayla, kurdun-kuzuyla, akrebin-kurbağayla dostluğunu andıran figürler çok sık çıkar karşınıza. Size hiçbir zaman olumsuz yaklaşmazlar ama hikayenin sonu malumdur. Saflığın ticari hayatta affı yoktur.

İnsanlara güvenmiyorsanız dükkan açmayın. Altı bin yıllık yerleşik Çin kültürüne ait bu söz ne yazık ki bizim toplumumuzdaki girişimcinin rehberi olabilecek nitelikte değildir. Bizde iş yapacağınız insanların anlam ve algı haritalarını çözmek ayrı bir sanat haline gelmiştir.

Beş yaşını doldurmuş şirket sayısının son derece sınırlı olduğu ülkemizde, vergi yükleri ve ticari piyasada oluşan uyuşmazlıklarda yargı sisteminden sonuç alınmasının çok uzun sürmesi de girişimciliğin önündeki en önemli engellerdendir.

Ortamın olumsuzluklarından bahsettikten sonra girişimci olmanın özelliklerine gelelim. Her birinin gerekliliği muhakkak olan bir sürü özellik sayılabilir: Özgüven ve cesaret,  basarı için inanç, gerçekçi olmak, çalışkanlık, mücadelecilik, sabır, liderlik, yaratıcı ve vizyoner olmak, farklı olmak, hesaplı risk almak, sosyal zekaya ve sosyal ağlara sahip olmak, ikna ve is yaptırma kabiliyeti, çok yönlü düşünme, çözüm yollarını hızlıca bulma,  stratejik zeka,  insanları kolayca etkileyebilen samimiyete ve enerjiye sahip olmak gibi özelliklerin yanında başarılı ilişki kurmak, insanları etkilemek, satış- pazarlama, reklam bilmek de oldukça önemlidir. Ancak benim için girişimci olmanın en önemli özelliği şövalye ruhu taşımaktır.

Şövalyelerin üç temel özelliğini belki de biliyorsunuzdur:  

> Cesaret,

> Özgürlük,

> Değerlere adanmışlık

Bana sorarsanız bunlar girişimcilerin de olmazsa olmaz özellikleridir ve bunlardan mahrum bir girişimcinin kıratı da aynı durumdaki şövalyeninki kadar düşüktür. Tabii ki bunlar arasında birinci özellik cesarettir. Zaten korkak bir şövalyenin ya da girişimcinin diğer iki özelliği hayat geçirmesi de mümkün değildir.

Dışarıdan ne kadar güçlü görülüyor olursanız olun, unutmayın ki savaşlar içeriden kazanılır. Girişimciliğe soyunacaksınız öncelikle zihinsel olarak hazır olmalı, girişiminizin tüm sorumluluğunu zırh gibi kuşanarak, elinizde kılıcınız, yani iş fikrinizle kararlı ve emin adımlar atmalısınız.  Şövalye olabilmek için çok ağır bir eğitim süreci gerekliymiş. Girişimcilik için de öyle… Kendinizi, rakiplerinizi, cepheyi tanımanızı, kendinizi başta kendinize ve çevrenize ispatlamanızı sağlayacak ciddi bir beyaz yakalı tecrübesine ihtiyaç vardır. Şövalyeler gibi yüz kilodan ağır bir zırh (isinizin sorumluluğu) kuşanmışken, yaklaşık 5 kiloluk kılıcı (is fikrinizi) cephede savaş boyunca sallamak her yiğidin harcı değildir. Korkusuz olmayı öğrenmek eğitimin en önemli parçalarından biridir. Yeterli olgunluğa ulaşamamış şövalyenin bir anlık ürküntüyle atını duraksatması, savaşın kaderini aynı çabuklukla olumsuz şekilde değiştirebilir. Yola çıkmışken engellerle veya rakiplerle karşılaştığınızda, beyaz yakalı CV’nize sığınıp geldiğiniz kulelere tekrar ışınlanma seçeneğinin rehaveti ile ayartılacaksanız, girişimciliğe hiç soyunmamanız en iyisidir.  Cesaretle, heves aynı şey değildir. Girişimciliğe sırça kulelerde sözde soyunmak ile kalenin dışına elde kılıç korkusuzca çıkmak arasında dramatik bir fark vardır. Neyi yapabiliyorsanız ya da yapabileceğinizi hayal ediyorsanız ona ilişkin kararlı bir cesaretiniz yoksa hiç başlamayın. Yeterince cesursanız, sadece bunu başaranların bildiği bir gerçeği samimi olarak paylaşalım: Cesarette, deha, güç ve büyü vardır.

Gelelim ikinci özelliğe; Özgürlük!  Yaşamın sürüye katılanı değil de, sürüden ayrılanı kutsadığı bu yeni dünyada, kendi çimlerinizi yetiştirebilmek için, mevcut yeşilliklere değil, kahverengiliklere gidecek kadar bağımsız olmalısınız. Çitleri aşıp doğru bağlantılara ulaşmak için özgür olmalısınız! Zaman planınızı kendi kontrolünüzde doğru yönetmek için özgür olmalısınız! Ve doğru zamanda, doğru yerde olup doğru sinerjiler yaratabilmek için! İşinizi özgünleştirmek ve fark yaratmak için ihtiyacınız olan bağımlılık değil bağımsızlıktır. Gerçekten özgürseniz baktığınızı görürsünüz. Ve gösterileni görenlerden farklı görürsünüz. Önce herhangi bir ürün veya hizmet için etrafınıza bakınırsınız, bulamayınca kendiniz yapmaya karar verirsiniz. Yani ürün yoksa ürün yaratırsınız. O meşhur sözdeki gibi, yol yoksa yol açarsınız.  Vizyon sahibi olmak, değişik açılardan bakmak ve farklı şekillerde yaratıcı olmak için özgür olmanız gerekir. Farklı olursanız algılanırsınız; aynı kalırsanız anlamsızlaşırsınız.

Üçüncü özellik, girişimcilerin, en önemli sermayeleri olan iş fikrine kendilerini sonuna kadar adamalarını ifade eder. Gerçek şövalyeler, hayatları boyunca değerlerinden ödün vermez, en zor zamanlarda mücadeleye devam eder ve uğruna savaştıkları amaca sadık kalırlar. Onlara bu gücü ve motivasyonu veren adanmışlıktır. Ülkemizdeki girişimci de ideal bir şövalyeden daha az güç ve motivasyona ihtiyaç duymayacaktır. Bu yüzden onun da tıpkı bir şövalye gibi kendini adaması gereklidir.

Zorluklardan bu kadar bahsettikten sonra şunu söylemeyi de unutmayalım: Dünya şövalye ruhu olanlara aittir!

 

[email protected]

Yazarın Diğer Yazıları

Kuş uçuşuyla Succession

Dizide finale yaklaşırken "Sence Succession'ı kim kazanacak?" sorusunun cevabı kuş dizisi repliklerinde ifade edildiği gibi ''en iyi saklanan'' oluyor

Eski dünyadan yeni dünyaya

Yeni dünyada hepimize mutlu bir yıl dileğiyle!

Yaşlarım ve bitimsiz farkındalıklarım

Hepimiz ikinci bir zihinsel-psikolojik doğuma ruhsal bir rönesansa ihtiyaç duyarız…