13 Ocak 2017

Teflon tava!

Akıl sağlığımızı korumak her geçen gün zorlaşıyor

Akıl sağlığımızı korumak her geçen gün zorlaşıyor.
Tayyip Erdoğan muhtarları toplayıp demiş ki:            

Elinde silahı olan teröristle, elinde
doları, avrosu, faizi olan terörist
arasında hiçbir fark yok.

Demiş ki:

Döviz kurunu bir silah gibi      
kullanıyorlar.

Bunların hedefi, Türkiye'yi      
hedeflerinden uzaklaştırmaktır.

Demiş ki:

Yahu, bu anayasa değişikliği
şahsımla ilgili değil ki!

Evet, insan bu memlekette gün geçtikçe akıl sağlığını korumakta gerçekten zorlanıyor.
Hepimizin zekâsıyla her Allah'ın günü alay etmekte olan bir Erdoğan var karşımızda.
Sanki, bu memleketi yıllardır tek başına idare eden o değil.
Sanki, Türkiye'yi içeride ve dışarıda çıkmaza sokan kararların arkasında o yok.
Sanki, doların parayı pul eden füze gibi yükselişinde en büyük sorumluluk onun değil.
Sanki, demokrasi, hukuk ve özgürlüğü sıfırlayan anayasa değişikliği için bastıran o değil.
Sonra da, karşımıza geçip zekâmızla alay edebiliyor.
Akıl alır gibi değil.
Sanki teflon tava!

TBMM'deki anayasa değişikliği teklifi görüşmelerinde iki kez kavga çıktı. Yaralanan milletvekilleri olurken Meclis'in kürsüsü de kırıldı
 

Üniversiteyi de bitiriyorlar, akademik özgürlüğü de boğuyorlar, ne hazin, ne acıklı

Hiçbir şey yapışmıyor ona. Hiçbir şeyin sorumlusu o değil.
Türkiye dışarıda tehlikeli maceralara giriyormuş...
Anayasa değişikliği, diktatörlük kapısını ardına kadar açıyormuş...
Olumsuz siyasi gelişmeler doları tetiklerken, ekonomik krizi yakınlaştırıyormuş...
Umurunda bile değil.
Evet, sanki o bir teflon tava.
Hiçbir şey yapışmıyor, kendini hiçbir şeyden sorumlu hissetmiyor.
‘Tek adam’lar hep böyledir, suçu, kabahâti hep kendi dışlarında arar ve başkalarına atarlar.
O ne dese haklı.
Sesini çıkarmaya kalkan terörist oluyor, hain oluyor, casus oluyor.
Ve hapsi boyluyor.
Bu yüzden artık çıt çıkmıyor. Herkes korkudan sindikçe siniyor.
Dolarda, ekonomide olan biteni iş dünyası görmüyor mu? Ekonomiyi yakın takipte tutan çevreler görmüyor mu?
Hepsi farkında.
Ama açık açık eleştirene rastlanmıyor. Büyük çoğunluk tam siper.
Nuray Mert Cumhuriyet'teki köşesinde, "Medyada, 'ekonomi kötüye gidiyor' demek bile cesaret işi; terör sanki doğal afet!" diye yazıyordu.
Haksız mı?
Artık çıt çıkmıyor.
Örneğin, doları frenlemek için faizleri artırmak lazım. Ama Erdoğan engel buna. Faizlerle oynayanı terörist bile ilan etmiş durumda.
Bu durumda Merkez Bankası, doların ateşini birazcık  düşürmek için kamuoyuna çaktırmadan, ancak konunun uzmanlarınca farkedilecek araçlarla, gizli gizli faiz artışı yapıyor.
Bir başka deyişle:
Finansal takiye devreye sokuluyor.
Erdoğan da muhtarları karşısına alıp, 'dolarlı faizli teröristler'den dem vurabiliyor.
Son bir nokta daha.
Haftaya ABD'de başkanlık koltuğuna oturmaya hazırlanan Donald Trump ilk basın toplantısında, CNN'den bir gazeteciyi sorusundan dolayı azarladı. Bu da Erdoğan'ın hoşuna gitmiş, "Trump ne güzel benzetti muhabiri" demiş...
Ama unutuyor.
Trump hiç olmazsa gerçek gazetecileri karşısına alıyor, onların istedikleri soruyu sormalarına imkân tanıyor.

Trump, ABD Başkanı seçildikten sonraki ilk basın toplantısında CNN temsilcisine 'Sen uydurma habersin. Kabalaşma' dedi

​Evet, insan bu memlekette gün geçtikçe akıl sağlığını korumakta gerçekten zorlanıyor

Erdoğan bunu yapamıyor.
Bugüne kadar gerçek bir basın toplantısı düzenlemiş değil.
Çünkü korkuyor.
Bazı gerçeklere ışık tutabilecek sorulara muhatap olmaktan korkuyor.
Böyle soruların kamuoyunda dillendirilmesinden korkuyor.
Gerçek gazetecilerden bunun için korkuyor. Korktuğu için de hapishaneler gazetecilerle dolu...      

631  Akademisyen...

Ama gerçekleri yazan meslektaşlarım da var. Bunlardan biri Mehmet Yılmaz. Hürriyet'teki köşesinde şu satırlar var.        

Geçenlerde yayınlanan bir
Olağanüstü Hal Kararnamesi’yle 
631 akademisyen üniversiteden
ihraç edildi.

İnsanların kitleler halinde devlet
memuriyetinden ihraç edilmelerine

artık alıştık gibi.
Kimse yadırgamıyor.
Kimse yadırgamadığı gibi bu
ihraçların FETÖ bağlantılı olduğuna
ilişkin genel bir kanı da var.
Oysa son ihraç edilen
akademisyenlerin 42’si, meşhur
barış bildirisinin imzacıları
arasındaydı.
Bu da ilk kez olmuyor.
Daha önceki kararnamelerde de
imzacı oldukları için ihraç edilen
akademisyenler vardı.
Bir bildiriye imza attığı için bir
akademisyen, mesleğini yapamaz
hale getiriliyorsa, kusura
bakmayın ama orada
demokrasiden söz edebilmek
mümkün değildir.
Bir suç örgütü ile iltisaklı olmadıkları
biliniyor, çünkü olsalardı zaten
tutuklanıp hapse de atılmış olurlardı.
Bir fikre sahipler ve o fikri doğru
bulsak da, yanlış da bulsak, fikirlerini açıklama özgürlüğüne de sahip
olmalılardı.
Son ihraçlar, deyim yerindeyse
Türkiye’nin en önemli okullarından
birini de yok etti.
Ege Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Felsefe Bölümü’nden
Prof. Dr. Nilgün Toker Kılınç, Prof. Dr.
Zerrin Kurtoğlu Şahin, Yrd. Doç. Dr.
Ali Serdar Tekin, Psikoloji
Bölümü’nden Prof. Dr. Melek
Göregenli ve Sosyoloji Bölümü’nden
Yrd. Doç. Dr. Lülüfer Körükmez de
ihraç edildiler.
Türkiye’nin önde gelen bir felsefe
bölümü ve o okulun öğrencilerini de
düşünen yok.
Yılmaz Murat Bilican
www.t24.com.tr'deki yazısında
ihraç edilen hocalardan bazılarının
öğrencilerine verdikleri mesajları
yayınladı.
Gazetelerde yer bulamayan bu
mesajlardan ikisini sizlerle      
paylaşmak istedim.

Prof. Dr. Nilgün Toker Kılınç:
"Yapmadıklarımdan/söylemediklerimden dolayı sorumlu olmaktansa,
yaptıklarımdan/söylediklerimden dolayı
‘suçlu’ ilan edilmeyi onurla yüklenirim. Sevgili öğrencilerim, değişmekten
vazgeçmediğiniz sürece felsefe öğrencisi
ve bizim öğrencimiz olacaksınız emin olun. Elbet yolumuz bir gün bir yerlerde tekrar kesişir, buluşuruz.”

Prof. Dr. Melek Göregenli: 
“Canım öğrencilerim, hiç üzmeyin kendinizi. Biz derslerimize devam ederiz. Bu memleket iyiliği hak ediyor, adaleti, barışı, sükûneti, hayata ve barışa
inanmaya devam edelim.

Üniversiteyi de bitiriyorlar, akademik özgürlüğü de boğuyorlar, ne hazin, ne acıklı.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ortadoğu cehennemine Gazze'ye BARIŞ gelecek mi?

İsrail, İran ve Filistin'de iktidarlar değişmedikçe, Batı'nın İsrail'e kayıtsız şartsız desteği son bulmadıkça, Hamas şiddet ve terörden vazgeçmedikçe Ortadoğu'da barış kapısı açılmaz!

Paris'ten, yaşlı hatıralarla...

Yürüyorum Paris sokaklarında, yoksa gençliğimi mi arıyorum?..

Osman Kavala nasılsın? Hayırlı bayramlar!

31 Mart güzel bir başlangıç, bir umut kapısı aralanıyor; inşallah senin için de adalet ve hukuk kapısı açılır sevgili kardeşim