24 Şubat 2015

Süleyman Şah Türbesi’yle Kürtler...

Türbe olayı da gösteriyor ki, Türkiye Rojava Kürtleri'ni bir realite olarak tanımalıdır…

 

Süleyman Şah Türbesi...
İki gündür akıl erdirmeye çalışıyorum, bu ‘operasyon’un neresi zafer diye...
Emin olun anlayamıyorum.
Erdoğan’ın ‘başkumandanlık’ açıklamaları, Davutoğlu’nun muzaffer bir komutan edasıyla estirdiği havalar, hele ‘yandaş medya’nın tam sayfaları...
Tek kelimeyle ayıp kaçıyor.
Ya da hem acıklı, hem gülünç, yani trajikomik dedikleri türden...
Doğrusu, alay eder gibi olacak diye, yazmak da içimden gelmiyor.
 

'Türk birliğine zorluk çıkarmayın'

İki gündür akıl erdirmeye çalışıyorum, bu ‘operasyon’un neresi zafer diye...

Rojava’da, Süleyman Şah Türbesi’nin yakınlarındaki o geceyi anımsıyorum.
Türk askeri birliğinin son olarak değiştirildiği geceydi.
YPG’li komutan talimat vermişti:
“Türk birliği sınır kapısında bizim YPG bayrağının altından geçmek istemezse, zorluk çıkarmayın!”
2014 yılı Nisan ayı.
Rojava’nın Cizre kantonunda dokuz gün geçirmiştim.
Neredeyse her adımda Tayyip Erdoğan’la IŞİD’in adı birlikte anılıyordu.
O geceyi unutmuyorum.
Kamışlı’da, zifiri karanlıkta Kürt meslektaşlarım Berfin, Erdal ve Zeynel’le etrafı yüksek duvarlarla çevrili büyük bir evin bahçesine giriyoruz.
Ellerinde silahları ve gerilla giysileriyle YPG’li askerler tarafından kapıda karşılanıyoruz.
Türkçesi, Halk Savunma Birlikleri olan YPG, “Rojava Devrimi’nin ordusu...
Komutan güler yüzlü. Fotoğrafının çekilmesini, adının yazılmasını istemiyor.
Suriyeli bir Kürt.
Tabii PKK saflarından geliyor.
YPG’nin Rojava’daki ilk örgütlenmesi 2004 yılında başlamış. 2011’de Suriye İç Savaşı’nın patlamasıyla birlikte resmen sahneye çıkmış...
Türkçesi gayet iyi YPG’li komutanın.
Üç noktanın altını çiziyor:
(1) Önder Apo 20 yılını bu topraklarda geçirdi ve Kuzey’den ilk olarak 1970’lerin sonunda Kobanê'den girdi Rojava’ya...”
(2) “Unutmayın, Rojava Kürtleri PKK saflarında savaşırken 5 bin şehit verdi.”
(3) “Türkiye Kürtleriyle Rojava Kürtleri birbirine daha yakındır, daha sıcaktır. Sınırın iki yanında akrabalar, parçalanmış aileler vardır.”

YPG’nin Rojava’daki ilk örgütlenmesi 2004 yılında başlamış. 2011’de Suriye İç Savaşı’nın patlamasıyla birlikte resmen sahneye çıkmış

'Türkiye'nin bize karşı olmasında
ne menfaati olabilir?'

Erdoğan ve Davutoğlu’nun estirdiği havalar, hele ‘yandaş medya’nın tam sayfaları... Tek kelimeyle ayıp kaçıyor

Televizyon açıktı o gece. 
Sohbet sırasında bir yandan da Atletico Madrid-Chelsea arasında Şampiyonlar Ligi yarı final maçını seyrediyorduk. Arda Turan’ın oyuna girişi ilgi yaratmıştı.
Bu arada YPG’li komutan, gece yarısı yaşanacak önemli bir gelişmeyi bize haber vermişti.
Kobanê’deki Türkiye toprağı olan Süleyman Şah Türbesi’ndeki Türk birliği değişecekmiş gece yarısı…
Türbe’nin çevresinde üç kilometrelik bölümü radikal İslamcı örgüt DAİŞ (IŞİD) kuşatmış…
Onun da etrafında, Türkiye sınır kapısı dâhil, YPG bulunuyor.
Türkiye tarafı birlik değişimi için YPG ile de temas kurmuş…
“Kapıda bizim bayrağın, YPG bayrağının altından geçmek istemezlerse, zorluk çıkarmayın” talimatı da verilmiş sınırdaki YPG’ye...
Komutan bana soruyor:
“Türkiye’nin Rojava Kürtlerine karşı olmasında, bize karşı olmasında ne menfaati olabilir ki?”
“Türkiye’nin bizimle dostluktan başka bir menfaati olamaz” dedikten sonra devam ediyor:
“Bakın, Türkiye’nin Rojava’yla sınırı toplam 500 kilometre kadar… Cizre Kantonu’yla 240 kilometre, Kobanê’yle 100, Hatay-Azaz-Kilis tarafı 30, Afrin 150, Samandağ tarafında da bir 15 kilometrelik ortak sınırımız var.”

Başbakan Davutoğlu, Süleyman Şah Saygı Karakolu'nun yerini değiştiren operasyonu, Genelkurmay Karargâhı'nda Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel ve Hava Kuvvetleri Komutanı Akın Öztürk'le birlikte izledi

 

Erdoğan'ın iki yanılgısı

Ankara ‘Rojava Kürtleri’ni bir realite olarak tanımalıdır. Türbe olayı da bu çıplak ‘realite’nin altını çizmiştir çünkü…

YPG’li komutan, Türkiye’yle komşuluk ilişkilerinin iyi olmadığını belirtirken, “Üç yıldır biz YPG olarak dikkat ettiğimiz için bir olay, bir çatışma çıkmadı” dedikten sonra şunları ekliyor:
“Türkiye, Özgür Suriye Ordusu’nu bizim üstümüze saldırttı Afrin’de, yenildiler. Yine Halep’te YPG ile savaştılar, yine yenildiler. Yine Türkiye bize karşı Serakani ve Kobanê’de el Nusra’yı (el Kaide’nin Suriye kolu) destekledi. Yenildiler yine...”
Şöyle devam ediyor:
“Sizin anlayacağınız Türkiye’yle zoraki komşu olduk.”
 YPG’li komutan vurguluyor:
Rojava’yı bizden alamazlar!” 
Sözü tekrar Erdoğan’a getiriyor:
Tayyip Erdoğan iki konuda yanıldı. Beşşar Esad’ın çok çabuk yıkılacağını sandı. Özgür Suriye Ordusu’nun gücünü fazla abarttı. 500 kilometrelik ortak sınırımız var, Türkiye Rojava Kürtlerine çok yardım edebilirdi.”
Bir noktayı özellikle vuguluyor:
“Türkiye eninde sonunda bizi de tanıyacak bir realite olarak... Nasıl Güney’i, Irak Kürdistanı’nı tanıdıysa, Rojava’yla da öyle olacak...”

Türkiye, Suriye'deki toprağı üzerinde bulunan Süleyman Şah Türbesi'ni, IŞİD kuşatması nedeniyle cumartesi gecesi boşaltarak buradaki emanetleri sınıra yakın Eşme köyüne taşıdı

Gerçekler Erdoğan'a anlatılabilir mi?

YPG’li komutan son olarak sözü Türkiye’deki ‘çözüm süreci’ne getiriyor:
“Türkiye bizi ne kadar baskı altına almak ister ve askeri olarak da üstümüze gelirse, ‘çözüm süreci’ de o kadar olumsuz etkilenir. Tersi de geçerlidir. Rojava Kürdistanı’yla iyi ilişkiler, çözüm sürecini olumlu etkiler.”
On ay geçmiş aradan.
Son türbe olayı, YPG’li komutanın bakış açılarındaki büyük gerçek payını bir kez daha göstermiş durumda.
Suriye ya da Rojava Kürtleri ile iyi ilişkiler, Türkiye’nin çıkarlarıyla da uyumludur.
Ankara eğer IŞİD’i gerçekten mücadele edilecek bir düşman olarak görüyorsa, bölgede ‘nüfuz alanı’nı genişletmek istiyorsa, barış ve istikrar meselesini, ‘çözüm süreci’ni önemsiyorsa, ‘Kuzey Irak’ gibi ‘Kuzey Suriye’yi, yani  ‘Rojava Kürtleri’ni de bir realite olarak tanımalıdır.
Kobanê’den sonra türbe olayı da bu çıplak ‘realite’nin altını kalın olarak çizmiştir çünkü…
Ama bütün bu gerçekler acaba Ankara'da Tayyip Erdoğan'a anlatılabilir mi?
Soru ve sorun budur.


Nisan 2014'te Rojava'da dokuz gün geçiren Hasan Cemal'in bölgeden yazdığı yazıları buradan okuyabilirsiniz

Yazarın Diğer Yazıları

Paris'ten, yaşlı hatıralarla...

Yürüyorum Paris sokaklarında, yoksa gençliğimi mi arıyorum?..

Osman Kavala nasılsın? Hayırlı bayramlar!

31 Mart güzel bir başlangıç, bir umut kapısı aralanıyor; inşallah senin için de adalet ve hukuk kapısı açılır sevgili kardeşim

31 Mart, CHP için bir büyük seçim başarısı ama yetmez!

Bu başarıyı bir adım daha ileriye götürmek şart. Bunun da yolu, "demokrasi için bir büyük uzlaşma"yı gerçekleştirmekten, yepyeni bir anayasal çatı kurmaktan geçiyor