12 Ocak 2018

Ne hazin, hâlâ unutabiliyorum, bunun adının faşizm olduğunu...

Oysa ne kadar da sevinmiştim Silivri'ye doğru yola çıkarken...

Silivri'ye yola çıktık.
Şakır şakır yağmur yağıyordu.
Ne kadar da sevinçliydim.
Tweet attım:           

Şahin Alpay ve Mehmet Altan’ı
almaya gidiyoruz Silivri’ye.
Darısı hapisteki tüm dostların, gazetecilerin başına...
Arada bir de olsa sevinmek iyi geliyormuş.
Unutmuşuz sevinmeyi.

Üstelik sevgili Mehmet doğum gününde tahliye edilecekti, kendisini akşam vakti doğum gününde kucaklayacaktık.
Telefonlar geliyordu.
Mesajlar iyimserdi.
Anayasa Mahkemesi'nin hak ihlali kararı emsal olabilecekti.
Artık hapisteki diğer dostlara, gazetecilere de tahliye yolu açılabilecekti.
Çocuklar gibi şendik!
Mehmet Altan ve Şahin Alpay’ın davalarını gören mahkemeler gerekçeli kararın tebliğ edilmediği gerekçesiyle tahliye taleplerini reddetti
 

Hukukun ipliğini çoktan pazara çıkarmış bir memlekette yaşadığını hâlâ unutabilen bir adam...

Fatma Alpay'la konuştum, "Sevinçten uçuyorum" dedi.
Anayasa Mahkemesi kararı gelince, duygu fırtınasına tutuldum, hatta Cengo'ya müjdeyi verirken ağladım.
Silivri'ye vardığımızda yağmur durmuştu.
Hava ıslaktı, sisliydi.
Cezaevinin önü tenhaydı.
Karanlıktı etraf.
Kendi başıma dolaştım.
Nöbetteki jandarmalarla sohbet ettim, tahliye edilecek arkadaşlarımı beklediğimi söyledim.
Buz gibi bir kahvede çaylar içtik.
Sevimli bir köpek Yasemin'i çok sevdi, sürekli oynaştı onunla, güldürdü bizi.
Bekliyorduk.
Anayasa Mahkemesi kararı adliyeye ulaşacak, ağır ceza mahkemeleri de tahliye kararını Silivri'ye yazacaktı.
Zaman alabilirdi.
Gece yarısından sonraya sarkabilirdi.
Zaman uzadıkça tedirginlik uç vermeye başladı.
Önemli değil, beklerdik sevgili arkadaşlarımızı...
O anı unutmuyorum.
Elvan'dan bir SMS:           

Mahkemeden karar:
Şahin'in tutukluluğunun
devamına...

Bu da ne demek oluyor şimdi?
Yine de iyimser yorumlamaya çalışıyoruz.
Birbirimize, en çok bir gün gecikir tahliyeler diyoruz.
Anayasa Mahkemesi kararını da tanımayacak mı mahkeme, bu kadarı da olmaz diyorum kendi kendime.
Bir yandan da içime bir kurt düşüyor.
Erdoğan geliyor aklıma.
Can Dündar olayında mahkemeleri Anayasa Mahkemesi kararına uymamaya çağıran Erdoğan...
Silivri kapısında Şahin'le Mehmet'e birer not yazıyoruz Yasemin'le.
Ferhat birazdan içeri girip iletecek onlara, avukatlara 24 saat görüşme izni var.
Vakit gece yarısını geçti.
Yağmur çiselemeye başladı.
Jandarma izin vermedi Ferhat'ın içeri girmesine, akşam ondan sonra görüş yasak dedi.
Tekrar yola koyulduk.
Moralimiz bozulmuştu.
Tekrar tweet atmaya başladım.

Silivri’nin kapısında hayal
kırıklığı:

Mahkeme, Şahin Alpay’ın
tutukluluk halinin devamına 
karar verdi, AYM kararı Resmî
Gazete’de henüz çıkmadığı için. Muhtemelen Mehmet Altan için de böyle olacak.
Tahliyeler yarın sabaha kaldı anlaşılan...
Sevgili Mehmet Altan’la bugün,
yani doğum gününde kucaklaşabilseydik!
Kısmet değilmiş.
Doğum günün kutlu olsun kardeşim.
İnşallah yarın hasret gideririz.

Silivri kapısında eziyet ve hayal kırıklığı! Ya da üstü örtülü bir direniş mi? Bilemiyorum.
Sevgili Şahin, sevgili Mehmet
yarın sabah yine geleceğiz.
İyi geceler.

Sabah gözümü açtım, Erdoğan'ın sözcüsünden açıklama:           

Anayasa Mahkemesi yetkisini aşmıştır.
Karar, Can Dündar kararının          
kötü bir kopyasıdır.

Ne kadar safmışım.
Bu memlekette hâlâ hukuktan medet umacak kadar saf...
Hukukun ipliğini çoktan pazara çıkarmış bir memlekette yaşadığını hâlâ unutabilen bir adam...
Bunca deneyim ve yazıdan sonra hâlâ bir diktatörlükte yaşadığını unutabilen bir adam...
Ve hâlâ bunun adının faşizm olduğunu unutabilen biri...
Ne hazin!

 

           

           

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

HASO!

Günaydın oğlum, bugün 80 oldun! Unutma, yaşamak güzel şey...

Erivan'da, Hrant'la Baş Başa...

Hrant Dink, "Gelin önce birbirimizin acılarına saygı gösterelim," demişti

Kissinger için bir yazı...

100 yaşında hayata veda eden Amerikan Dışişleri Bakanlarından Henry Kissinger için kolay yazı, zor yazı...